"Kendimi defalarca buldum, defalarca kaybettim"
Hakan Günday - Kinyas ve Kayra
Bölüm şarkısı: Sehabe - Sonsuzlukta
Penceresinden dışarıya bakan Ece boşlukta gibi hissediyordu, neden başına bunlar geldiğini çözemiyordu, omuzlarında yüklenen yüklerin farkındaydı ve artık dayanacak gücü yoktu. Gözlerinin dolduğunu fark etti fakat dayanamayarak gözyaşlarını serbest bıraktı.
Telefonundan Sonsuzlukta adlı şarkısı açtı, intihar eden birinin üzerinden yazılan bir şarkıydı. İntihar eden adamın sesini duymasıyla titredi.
" Merhabalar, Mehmet Pişkin ben. Bu sabah yaşam defterimi kapatıyorum."
Mehmet Pişkin'in on dört dakikalık intihar videosunun ilk cümleleriydi, izlediğini hatırladığında daha fazla ağlamaya başladı. Saniyeler dakikalara kovalarken Ece'nin sesi daha da artıyordu.
Annesi ve kardeşi evde değildi, bu yüzden de hıçkırıklarını duyacak kimsesi yoktu.
"Ne diyeceğimi çok bilmiyorum aslına bakarsanız. Vedalaşmak istedim çünkü tatsız kısımları çıkartırsak aslında çok güzel bir hayat yaşadım. Hatta insanlar konusunda özellikle, kesiştiğim hayatıma dokunan değen çıkan..."
Oytun ile ilgili herhangi bir haber yoktu, her ne kadar Oytun'dan dolayı okula gitmese de markete gittiği zaman komşuları onu böcekmiş gibi davranmasından usanmıştı.
Bütün olanların suçu oymuş gibi davranmalarından bıkmış ve dayanacak gücü kalmamıştı. Eğer Alp olmasaydı şu an daha tedirgin ve korkuyla yaşayacaktı.
Oytun'u şikayet etmemesinin sebebi kardeşinin babasız kalmamasından korkuyordu fakat kardeşi sayesinde Oytun'u şikayet etmişti. Bir yandan da Oytun'suz bir hayat onu sevindirirken bir yandan da onun peşini bırakmayacak diye korkuyordu.
Odasından çıkıp mutfağa doğru giderken bir yandan da başı ağladığı için ağrıyordu. Yavaş adımlarla gidiyordu, bir yandan da titriyordu.
Neden titrediğini bilmiyordu ama Oytun'u düşündükçe dili damağı kuruyor ve ağlaması şiddetleniyordu. Mutfağa geldiğinde yaşadığı olayları düşündü, artık dayanacak gücü kalmamıştı. Her gün başkalarının iğrenç bakışlardan, babasının yokluğunun daha fazla belirginleşmesi, Oytun'un bir türlü yakasından düşmemesinden artık usanmış ve günlük rutinlerini getirememesinden kaynaklı annesinden gelen tepkisinden dolayı kendisini suçlu hissediyordu.
"Her şey senin suçun baba." diye mırıldandı.
Midesinden gelen keskin ağrıları hissedince ellini midesinin üstüne koydu, stresli olduğu dönemlerde midesi ağrır ve bütün gün yataktan çıkmazdı.
"Neden bunları yaşıyorum ki, ormanlıkta ölmeliydim." diye mırıldandı.
Mutfaktan her zaman kullandığı kahve bardağını alarak kendisine kahve yapmaya koyuldu. Her ne kadar kahveyi sevse de çok fazla içtiği zaman midesine zarar veriyordu.
Midesi ağrımasına rağmen kahve içerek kendisine zarar veriyordu fakat intihar edemeyeceğini biliyordu, biraz bunun hakkında düşündü.
Neden intihar etmiyordu, çok fazla şey yaşamıştı intihar ederek bundan kurtulabilirdi ama annesi ve kardeşi yalnız kalacaktı.
Annesini daha fazla üzülmesini istemiyordu ama dayanacak gücü de yoktu artık. Gözyaşlarını silerek bir bardak su doldurdu. Sakinleşmesi için yavaş yavaş içiyordu, birden evin zili çaldı. Ece burnunu silip kapıyı açtı.
Gelen zabıtalardı.
"Merhaba Ece Hanım, Savcılıktan gelen tebligat. İmzalayın lütfen." diye kağıdı Ece'ye uzatıldığı an Ece istemsizce kaşlarını çattı.
Neler oluyor diye düşündü, kağıdı imzalayıp tebliği aldı. Heyecanla kağıdı alıp zarfı açtı. Oytun'un yakalandığını ve bir ay sonra mahkemesi olduğunu öğrenince şaşkınlığını gizleyememişti.
"Sonunda ondan kurtuluyorum." diye bağırdı.
*****
Bir ay sonra
Mahkeme salonuna giren Ece ve ailesi yerlerine aldı, Ece'nin avukatı Cengiz Bey yerine otururken Oytun'u savunacak herhangi bir avukat onu savunmamıştı.
Tek başına oturuyordu Oytun, Ece ile karşılıklı oturdukları için Ece onu her gördüğünde tüyleri ürperiyordu. Yargıç salonuna girdiğinde herkes ayağa kalktı. Mahkeme artık başlamıştı.
2 saat sonra
"Takım elbise giydiği için ömür boyu denek cezasından nasıl iki yıl ceza alır, Sayın Yargıç size saygısızlık etmek istemiyorum. Birçok delil varken nasıl indirim yaparsınız?"
Ece'nin bağırmasıyla birlikte Cengiz Bey Ece'yi sakinleştirmeyi çalışıyordu. "Bir daha sesini yükseltirsen çıkarı çıkartırım. İtirazın varsa eğer bir üst mahkemeye başvurursunuz."
"Sayın Yargıç, verdiğiniz karara itirazım var. Müvekkilim Ece Pilu üvey babası tarafından on beş yaşından beri sözlü ve fiziksel taciz edip 09.04.2020 yılında Oytun Karabaş tarafından cinsel saldırıya bulunmuştur, cinsel saldırıyı yapan kişinin üvey babası olduğunu varsayarsak Yetmiş Üç Ceza Kanunu madde 102\03 göre Oytun Karabaş'ın verdiğiniz kararından daha fazla ceza alması gerekiyor veyahut sözlü ve fiziksel tacizden dolayı Yetmiş Üç Ceza Kanunu madde 102'den de ceza alması gerekiyor."
(Avukatın söylediği bakmak istiyorsanız TCK madde 102 ve devamını okuyabilirsiniz.)
Avukatın savunmasıyla birlikte Ece biraz da olsa rahatlamıştı. Oytun'a bir kez daha baktığında ona çaresizlikle baktığının farkındaydı, diğer erkekler gibi cezasını alamamaktan korkuyordu. Bir gün onlar gibi öldürülmekten korkması bir yana adaletin yerine getirilmemesinin verdiği acıyla tanıklık etmişti.
Adaletin olmadığı bir ülkede karmaşa ve kaosun merkezi olmaması düşük bir orandı, suçlular buna güvenerek yapmayacağı şeyleri yapıyor bundan dolayı da iyi bir giyimle birlikte cezasını indiriyordu.
Kanunlar uygulansa bile günümüzdeki yaşamla uygun değildi ve o dönemki şartlarla günümüzdeki şartların birliği söz konusu olmadığı için acilen yeni bir kanun olması gerekiyordu.
*****
Bir üst mahkemeye dava taşındığı için Ece mutsuzdu, avukatı ve ailesiyle birlikte adliyeden çıktıklarında Oytun'un polislerle birlikte gittiğini görünce gülümseye çalıştı. Mahkemeye kadar Bakanlığın suçlular için hazırlanan geçici evlerden birinde kalacaktı ve mahkemeye kadar en azından derin bir nefes almıştı.
Yaşadığı stres artık yok olacaktı her ne kadar adalete güvenmese de artık özgürdü. Kardeşi Alp'e baktığında üzgün görünüyordu, omuzlarında yük olduğunun farkındaydı. Babası ablasına tecavüz etmiş ve denek olarak devam edecekti. Sadece suçlu değildi, Ece'nin yaşadıklarını Alp'te yaşayacaktı. O da babasız kalacaktı ama güçlü bir annesi ve güçlü bir ablası vardı.
Her şeye rağmen Ece kazanmıştı bu savaşı, Oytun'a boyun eğmeyerek güçlü bir şekilde ayakları üzerinde duruyordu.
Arkasından konuşanlar olacaktı, kim ne derse desin Ece onları takmayarak yürüyecekti ama arkasında bıraktığı yarım kalmış çocukluğunu asla unutmayacaktı belki çocukluğunu yaşayamasa da aynısı yaşayan çocuklara umut ışığı kazandırmıştı bu sayede.
*****
Evet yıllar sonra bölüm attım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
73
Science FictionAltı farklı hayat Altı farklı hayaller Samet Anış Sarp Bal Özüm Demirer Ece Pilu Victor Misérable Caner Akay . . . 73'te olmak istemezsiniz. 30.05.2020