Melike tutkunu olduğu denize aşkla baktı. Yaylada doğmuştu, hür ruhu ancak bulutların üzerinde yuvasını buluyordu kızın ama deniz de ayrıydı canım. Gözlerini dinlendirir, iyot kokusu, serin rüzgârı içinin bütün yangınlarını söndürürdü.
Fındık zamanı olmasa şurada hazır kimse de yokken kendini Karadeniz'in serin sularına atar, biraz yüzerdi ama evdeki tantana aklına gelince sıkıntıyla yüzünü buruşturup vaz geçti. Annesi daha doğrusu üvey annesi kızlarını allayıp pullamış, evini aklayıp paklamış, Melike yi de eksik görmesi için çarşıya göndermişti. Gerçi kızın şikâyeti yoktu. Elmas annenin bunu niye yaptığını biliyordu. Melike sıkıntıdan patlıyordu çünkü. Babasının kamyonetiyle bir kaç saatliğine o tımarhaneden uzaklaşmayı iple çekiyordu. Kadın çaresizce kıza bakmış, "Melike git motora mazot al, babana tütün al, kendine fişek al ama Allah aşkına surat asıp durma. Bunlar canıma yetti zaten." diyerek pışpışlamıştı.
Kız kardeşleri gibi olmak istedi. Daha önce milyon kez farklı nedenlerle dilediği gibi. Sarışın, mavi gözlü, güzellerdi bir kere. Annelerinin mükemmel tedrisatında yetişmişlerdi. Melike altı yaşına kadar anne görmemişti. Elmas elinden geleni yapsa da kızın üzerindeki ilk çocukluk yıllarının vahşi eğitiminin tozunu silememişti. Kendi kızlarından ayırmazdı onu da. Ama farklılardı işte. Şimdi üç kardeşi Bodrum'dan gelen ve niyetleri açık açık söylemeseler de kızlardan birini almak olan ailenin gözüne girmeye çalışırken kendisi denizi seyrediyordu. Kaf dağının burnu havada kıçı gökte prensi Selim efendi hangisini isterse istesindi. Bu kadardı düşleri.
Melike kollarını gök yüzüne kaldırıp gerinirken güldü. Yıllardır bütün aile bunu bekliyordu. El değmemiş gül goncaları gibi Naz, Nehir ve Eda... Adeta kurban zamanına kadar semirtilen danalara benzetirdi bazen onları. Her gün egzersiz yapar, güzellik uykusuna yatar, sağdan soldan adamın fotoğraflarına âşık olur üstelik bunları birbirlerine çaktırmadan yapmaya çalışırken nasıl komik olduklarını bilmezlerdi.
Kendisi uzun yıllar önce bu damızlık dramının bir parçası olamayacağını anne babasına söylemiş rahat etmişti. Gerçi onu dinlemeye hevesli olduklarından değil, adam defalarca Melike nin yetersizliğini vurguladığından ikna olmuşlardı. "Anne hiç uğraşmayın gayet net şekilde çirkin, edepsiz ve pasaklı olduğumu söyledi. Hatta rutubet kokuyormuşum. Beni sadece koklayarak bile romatizma olabilirmiş." Babası da annesi de şaşırmış ama kızı teselli etmek yerine hemen sıradaki kızlarını hazırlamaya girişmişlerdi. Nasıl olsa Selim efendi daha çok gençti. O evlenmeye karar verene dek küçük kızlarının üçü de büyürdü.
On iki senedir her yaz yaşadığı çile o sene başlamıştı işte. Selim efendi gelir, kalbi hassas anneciğiyle yayla tatili yapar, hepsinin hevesini kursağında bırakır dönerdi. Sanki bu sene farklı mı olacaktı? Adam 34 yaşına gelmiş hâlâ evlenmeye zerre niyeti olmayan, zamparanın hovardanın tekiydi. Yine aynısı olacaktı. "Sık dişini Melike. Şurada dört hafta kalacaklar dönecekler." diye söylenerek kamyonete bindi. İlerlerken limanda demirlemiş gemilere bakan baret takmış adamı hemen fark etti. Bir de şuna bakınız. Tam anlamıyla bir adamlık timsali olan Sefer Sürmeneli. Uzun boyu, yakışıklılığı bir tarafa iyilik sever, mert, yiğit biriydi. Melike kalbinin teklediğini hissetti. Konuşan adamlar da durmuş, onun geçişine bakıyordu. Durmasa ayıp olurdu.
"Kolay gelsin kaptan amca. Hayırdır av yasağı kalktı da biz mi duymadık?" dedi takılarak. Sefer'in has adamı beyaz bıyıklarının altından gülerek, "Hamsiyi kapıp kapına dayanırdım. Haberin olurdu." dedi. "Baban ne yapıyor? Bodrum tayfası gelmiş. Gözünüz aydın. Misafiri alsın da mavnaya insin. Korkmasın yemeyiz Selim paşayı."
"Babam evde. Misafir gelince ne yapar aynı işte. Evi hazır etti. Bugün yarın bahçeleri gezerler. Söylerim ama." Melike Sefer'e bakamadan sadece kaptanla konuşuyordu. Utanıyordu galiba biraz. Adam sonuçta bulunduğu coğrafi bölgenin en seçkin bekarıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sana Rağmen (Tamamlandı) Korunun Çocukları 2
RomanceSelim karşısındaki sinir bozucu yaratığı yapabildiği kadar görmezden gelmeye çalıştı. Çiçekli elbiseleri, başlarına geçirdikleri geniş şapkalarıyla her biri birbirinden güzel bu genç kadınların arasında Melike daha da gözüne batar olmuştu. Aptal ina...