Selim saatlerdir ateşler içinde yattığı yatağında her yanı ağrıyarak doğrulmaya çalıştı.
Bu sırada açılan kapıdan annesi ve Melike içeri girmiş, kaygıyla bakıyordu.
Melike hemen koşturup, "Ben sana hasta olacaksın dedim ama değil mi? Dur, dur Dr dinlensin dedi kalkma hemen." diye söylenirken, Süreyya da "Ah oğlum ne zorun vardı acaba? Tüm gün ıslandın, üstüne yaylaya çıkıp o soğukta bir büyük içmek de nereden çıktı? Samet'e de aşkolsun. Sen böyle fenalaşmasan hiç haber vermeyecek. Bak bu kızcağız da işi gücü bıraktı bizimle geldi. Oldu mu yaptığın?" Diyerek çocuk gibi azarlamaya başladı.
Selim Melike'ye şaşkınlıkla baktı. Kız kaygılı ve üzgün görünüyordu. Onun için mi endişelenmişti yani? Hasta olmasına üzülmüş müydü?
"Doktor iğne verdi Selim. Günde iki kere sabah akşam yapacağım. Yatış istedi aslında ama ben hemşireyim ilgilenirim deyince izin verdi. Bu hafta sözümden çıkmayacaksın. Zatürre olacakmışsın neredeyse. Sigara da yok." diyen Melike yanındaki çantadan bir enjektör çıkardı. "Uzan hadi. Şortunu da sıyır biraz. Süreyya Hanım yardım eder misiniz?"
Selim zayıf ve perişan görüntüsünden utanıyor, böyle ter kokarken kızın kendisine yaklaşmasını asla istemiyordu. "Ne münasebet? Madem öyle neden birini bulmadınız? Ben neden kıçımı açıyorum şimdi Melike'ye?" diyerek annesine baktı.
"Selim bağırıp durma annene. Ben de sana çok meraklı değilim. Acil birini nereden bulacaktık? Arkadaşını aradık ama en yakın yarın akşama birini ayarlayabileceğini söyledi. Tedavinin başlaması lazımdı. Hem bu dördüncü iğne. Yani kıymetli kıçını ilk görüşüm değil." derken bir taraftan da güçlükle yüz üstü döndürdü adamı.
Süreyya Hanım bu sırada fena olmuş gözlerini kuruluyordu. Melike şortu biraz sinirle çekiştirip iğneyi yaptı. Sonra da alkollü pamukla bastırıp bir bant yapıştırdı. "İki saat yat dinlen sonra Samet seni bir duşa soksun. Saçların yağlanmış. Sakallarını da kesmeli. Sen sakalı sevmezsin." Melike profesyonel bir tavırla eşyalarını topluyordu.
Süreyya Hanım, kıza takılmak istedi. "Senin aksine yani. Senin sakala pek itirazın yok gibi."
Melike mesaj tonu çalan telefonuna bakmadan önce kızararak gülümsedi.
Süreyya kızın bu tavrına kahkahalarla karşılık verdi. "Ne yazmış damat bey? İşleri yoluna koymuş mu? Annenle baban şimdi kasım kasım geriniyorlardır. Fındığı ayıklayana bak. Sefer Sürmeneli." Oğlunun üzerine ince çarşafı sererken, "Çok efendi çocuk Melike. Maşallah. İyi de üstelik. Selim'i o halde biz asla taşıyamazdık. Allah razı olsun ilk akşam yemeğinizi mahvetmiş olsak da hemen koştu geldi. Benim yüz kiloluk tank gibi oğlumu öyle her babayiğit sırtlanamaz. Sefer Bey oğlum olmasa Samet o kafayla kendini de abisini de merdivenden yuvarlardı."
Selim şaşırdı yine. "Ben niye hatırlamıyorum?"
"Bilincin kapalıydı çünkü. Yani Selim nasıl korkuttun anneni de babanı da. Hepimiz korktuk. Allah muhafaza ya Samet de senin gibi küfelik olsaydı da hiç arayamasaydı bizi? Siz ayyaşlar ne demeye acaba öyle içtiniz? Bir de git yayla ayazında betonda yat. Var ya seni bir temiz dövmek lazım aslında ama yaşın müsait değil. Ateşin 42 olmuştu biliyor musun?" Melike sürekli konuşuyordu.
Selim kıza bakarken neden içinin yangınının hiç sönmediğini hatırladı yine. Değil beton, buza bassa yüreği soğumuyordu. Ne kadar içerse içsin unutamıyordu. Melike birine kendisine değil başka bir adama bakmıştı. Üstelik yemeğe falan da çıkmıştı.
"Anne rica etsem bize biraz müsaade eder misin? Melike'yle konuşacaklarım var." dedi.
Süreyya şaşırdıysa da "Tamam" deyip odadan çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sana Rağmen (Tamamlandı) Korunun Çocukları 2
RomanceSelim karşısındaki sinir bozucu yaratığı yapabildiği kadar görmezden gelmeye çalıştı. Çiçekli elbiseleri, başlarına geçirdikleri geniş şapkalarıyla her biri birbirinden güzel bu genç kadınların arasında Melike daha da gözüne batar olmuştu. Aptal ina...