ayak bileklerinin hikayesi

1.5K 138 16
                                    

Melike Selim'in ayak ucunda adamın sarışın tüylerini okşayarak gülüyordu. Bir ayak bileğiydi altı üstü. Ama nasıl güzeldi.

Selim doğrulup Melike'ye baktı. "Avuçların kaşınıyorsa daha ilginç bölgelerime doğru çıkabilirsin." dedi. "Yani ayak bileklerinin de farklı bir anatomisi var ama..." Çok ciddi bir tavırla, "Dur bak sana ne göstereceğim" deyip eşofmanını indiriverdi.

Melike kahkahalarla gülerken üzerine doğru uzattığı kasıklarını işaret etmeyi sürdürüyordu. "Bak bak yakından bak. Hem bu uzvum oldukça hareketli. Aaa... Bak sen yaramaza azıcık ilgi görünce hemen dikkat çekmeye çalışıyor."

Melike ellerini yüzüne kapatıp gülüyordu artık. Sonra küskün bir şekilde, "Ya azıcık seveyim diyorum hemen işi başka yere taşıyorsun." dedi. "Ben seni sonunda sex yapmadan sevip okşayamayacak mıyım?"

Selim bir süre ciddi bir tavırla kadına baktı. Sonra omuzlarını sallayarak, "pek mümkün görmüyorum" dedi. "Yani uyuyorsam falan, baygınsam belki..." Kadına sokulup kulak memesini ısırdı. "Sen sev bebeğim ben mani olmayayım. Ama diğer mesele kaçınılmaz. Eğer sonunda beni içine almayı göze almıyorsan, parmaklarını uzak tutmalısın."

Melike kızardı. Edepsiz herif. Yine de pabuç bırakacak değildi. "E iyi madem" diyerek ellerini arkasında birleştirdi.

Selim de ondan farklı değildi. İki keçilerdi onlar. Kadının arkasında birleştirdiği ellerini tutup orada kalmalarını sağladı. Sonra yavaşça geceliğini sıyırıp, aralık bacaklarının içine yerleşti.

Tuhaf acayip erotik bir andı. Gözleri birbirinin bakışlarında, hiç okşama öpme olmayan, sadece kasıklarının birbirine çarparak çıkardığı seslerin olduğu, daha önce deneyimlemedikleri ilkellikte bir birleşme.

Selim kadının bakışlarının aldığı hem daha aç, hem daha doymuş ifadeyi görünce kendini kaybetti. Sağ eli karısının ellerini olduğu yerde tutmaya devam ederken sol eli kadınlığının ıslak tepesini buldu. Daha da sertleşti isteklice.

Melike gözlerini kapatsa bu büyü bozulacakmış gibi adama bakıyordu. Kendini çok edilgen çok işlevsiz hissetmesi gerekirdi belki. Böyle temas olmayan, karşılıklı paylaşım olmayan bir sevişme hiç yaşamamışlardı. Her seferinde adamın kadına dokunuşları, öpüşleri onu mutlu bir sona götüren baştan çıkarıcı temasları süslerdi yataklarını. Ama bu çok başkaydı.

Üzerindeki sert, hızlı, yüzünden saf bir şehvet terine karışarak akan bu adam ona daha önce hiç bu kadar zayıf, hiç bu kadar güçlü olmadığını gösteriyordu. Gözleri kapanıyordu. Öyle ilkel, ruhunun değil, bedeninin öyle aç bir yeri doyuyordu ki şu anda; hem artık bitsin istiyor, hem bitince adamın ona artık nasıl bakacağından, nasıl yüzleşeceklerinden endişe ediyordu.

Selim ağzını açıp titreyen dudaklarıyla kesik kesik bağırarak boşalırken, kadın kendi sesinin mi onunkinin mi daha çok çıktığını bilmiyordu.

Adam yatağa yığılıp kaldıktan bir kaç dakika sonra, karısına bakmadan, bakamadan, "iyi misin?" diye sordu. Tavanda çok ilginç bir şey bulmuş gibiydi. Sadece yukarı bakıyordu.

Melike sesinde bir endişe ve panik tınısı duyduğunu düşündü. Hafifçe yana dönerek, "İyi olmamalı mıyım?" diye sordu.

Selim bir kolunu gözlerine kapatarak yüzünün ifadesini gizledi ondan. "Özür dilerim." dedi.

Melike şaşkındı. Biraz önce aşırı tatmin edilmiş yerlerindeki tatlı ağrıyı saymazsak, iyiydi de. "Niye özür diliyorsun? Özür dileyeceğin bir şeyse neden yaptın?" Hesap sormuyor sadece merak ediyordu.

Selim tekrar, "özür dilerim" dedi. "Bir daha asla ama asla olmayacak. Lütfen nefret etme benden. Amacım sana zorla bir şey yapmak değildi. Öyle hissetmedim. Ben sadece..."

Melike adamın üzerine eğilip, gözlerini kapatan kolu çekti. Yüzüne baktı. "Sen sadece ne?" diye sordu. Memeleri adamın göğsündeki tüylere öyle tatlı sürtünüyordu ki arsız bir şekilde ürperdi yine.

"Ben bazen seninle sevişmek istemiyorum. Her zaman değil, bazen. Bu öyle bir andı. Çok özür dilerim." Adamım yüzü kızarıyordu.

Melike nin yüzü tokat yemiş gibiydi. "Nasıl yani?" diye sordu. "Bu ne demek şimdi? Yapmasaydın o zaman."

Selim üzerinde doğrulmaya çalışan kadını sıkıca tutup gitmesine engel oldu. Sonra kendinden utanarak kısık bir sesle fısıldadı. "Ben bazen sadece seni... Yani her zaman değil ama bazen sadece bunu yapmak istiyorum. Anlamanı beklemiyorum. Sana aşığım Melike. Ömrümün yarısı seni sevmekle geçti. Her şeyine birlikte yaşadığımız her şeye bayılıyorum. Nolur yanlış anlama." Yüzünü ve utancını kadının omuzuna gömdü. Kulağına eğilip, "böyle bir şey hissedeceğimi asla düşünmezdim ama bazen sadece seni böyle becermek istiyorum" dedi. "Aynen böyle ve daha da beter. Güzel kıçına kadar içine girmek istiyorum. Sen artık durmam için yalvarana kadar. Ağğhhh... Söylerken bile deliriyorum ama böyle işte."

Melike tekrar doğrulup adamın suratına baktı. O kadar baştan çıkarıcı görünüyordu ki. Duymak da delirtiyordu şu anda. Sonra aklına bir fikir geldi. Kocasıyla bu eşiği geçmenin zararsız muzip bir yolu. Yüzünde pis bir gülümsemeyle adama baktı. "O zaman pazarlık zamanı birtanem." dedi. Eğilip adamı öptükten sonra kalan tüm sınırlarını yıkarak, "Ben seni dilediğim gibi öpüp okşarım. Kesilmeden, etkileyici uzuvlar araya girmeden istediğim gibi istediğim yerini severim."

Selim de gülüyordu artık. Kadını milyon yıldır tanıyordu. Devamında ne geleceğini bildiği halde, "Eee Melike hanım, benim çıkarım ne?" diye sordu.

"Senin çıkarın Selim Bey o ender zamanlarda beni canının çektiği gibi altına alıp si..."

Selim kadının ağzına elini bastırıp kahkahalarla gülerek, "Oha çüşşş. Kızım sen beni öldürecek misin?" derken bir taraftan da yastığı Melike'nin ağzına bastırıyordu hafifçe. "Arsız sevgilim benim." deyip öptü sonra karısını. "Benim güzel muhteşem edepsizim." Sonra kadının gözlerini öptü.

Melike bir anda duygusallaşan havaya kapıldı yine. "Söyle sevgilim." dedi adeta huşuyla adama bakarak.

Selim, "Seni seviyorum." dedi. Sonra da sarılıp boynunu öperken, "Teşekkür ederim" dedi. İkisi de niye teşekkür ettiğini biliyordu aslında. Melike tek başına utananın o olmasına izin vermeyecek kadar adamıştı kendini adama.

"Ben de seni seviyorum. Ayrıca rica ederim kocacım ne demek. Aramızda lafı mı olur? Beni ne zaman canın çekse si..." Melikenin ağzını bu sefer yastık değil kocasının dudakları kapattı. İkisi de öpüşürken kıkır kıkır gülüyordu. Kadın dudaklarını ayırıp, "Aaa bu ne be? Sen yaparken iyi ama bana söyletmiyorsun bile." dediğinde Selim kahkahalarının arasında, "Tamam sus sus başımın belası." diyerek utangaç yüzünü yastığının altına sakladı.

Melike yataktan kalkmadan hemen önce kocasının hâlâ gülerken titreyen güzel omuzunu öptü. "Aşkım benim" dedi fısıldayarak.

Sonra kendini yataktan indirirken bazı kuytu yerleri sızlayınca ufladı. Bir süre ayakta dikilip, biraz paytak adımlarla banyoya yürürken, beyaz yastığın altından bu komik hâle bakıp gülen adamı görmedi. Adamın kafasını iki yana sallayıp belasını bulmuş mutlu insanların o komik ifadesiyle yine yastığın altına gömüldüğünü de.

Not; ay bayilayrum bunlara. İhmal etmek istemedum da.

Sana Rağmen (Tamamlandı) Korunun Çocukları 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin