kalbe doğan güneş

1.7K 153 59
                                    

Kadir annesiyle Seher in tuhaf iletişimini gülmemeye çalışarak izliyordu. Alev mütemadiyen yaptığı gibi kızın evinin her santimini inceden eleştiriyordu. Seher ise hiç bir zaman annesine karşı bal kaymak olmasa da son haftalarda daha tepkili ve öfkeli davranıyordu. Belki de yeniden evlendiklerinde daha önceki müdahaleci tavrı oluşmasın diye önlem almaya çalışıyordu.

Alev burnunu kırıştırarak "metre kareye 1,5 kişi düşen yerlerden hoşlanıyorsan fena sayılmaz" diyerek yeniden fikrini beyan etti. Eve üçüncü gelişiydi. Ali babasıyla ve Seher le çok mutlu olduğu için ikisinin de içinden çocuğu göndermek gelmemişti. Böylece Seherle Ali küçük odada, Kadir salonda yatar olmuştu. Sıkışık, gürültülü mahremiyet olmayan bu yeni yaşam şekli adamı hayatında hiç olmadığı kadar mutlu ediyordu. Eski karısıyla yaşadığı sürtüşmeler ve Ali Bey izin verdiğinde gerçekleşen ateşli öpüşmeler kadar.

Seher derin bir nefes alarak, "küçük ve samimi" diye yanıt verdi. Gözlerini devirmemek için de kendini zor tutuyordu. Daha fazla dayanamayıp bahçeye çıktı. Çıkarken Ali yi de götürmüştü.

Alev oğluna bakıp, "Ne karar verdiniz? Oğlum olmaz böyle. Artık evli değilsiniz. Bu kümes kadar yerde yaşayamazsın sen. Söyle şu kıza aklını başına alsın. Dönsün yuvasına. Hayır bal gibi aşıksınız belli işte. Kıyın nikahınızı, cemiyete ayrılığa dayanamadılar deriz. Ama bir hale yola koyun" dedi.

Kadir, "Keyfi bilir" diyerek önündeki kirazları atıştırmaya devam etti.

"Nasıl keyfi bilir?"

"Basbayağı. Anne nasıl isterse öyle olacak. Yeniden karım olmak isterse; ona kimsenin görmediği bir düğün vereceğim. Yok böyle sevgili takılalım derse; burada yaşarım. Ömrümün kalanında otuz beş metre kare bir yerde yaşamayı, yalnız ölmeye yeğlerim." Adam ciddiydi.

"Ağzından yel alsın. Niye yalnız ölecekmişsin canım? Ay bu laz kızları sizi okutup üflettiler mi ne yaptılar? Oğlum sen Kadir Sipahi sin. Sanki son umudun Seher gibi davranma. Tamam ben de ısındım zamanla ama bu kadar da yere düşürme kendini."

Kadir Alev in yanağını öptü. Çok güdüsel davranan biriydi annesi. Asla da değişmeyecekti. "Son umudum değil anne. Tek umudum. Başka kimseyi istemiyorum. Benim için bir hikaye varsa, başı da sonu da o olsun." diyerek babasının yanına oturup maç izlemeye başladı.

Alev'in canı sıkılmıştı. Yani Kadir bu kızın aklına uyup koruyu terk eder miydi? Yapardı valla. Bahçeye çıkıp Seher in ağzını aramaya karar verdi. Biraz hoş beşten sonra; "Ne olacak kızım böyle? Bak oğlum seni seviyor. Sevmese düğün dernek basıp kaçırmazdı. Sonra ne oldu ne bitti bilmem ayrıldınız. Ama belli ki kopamıyorsunuz. Hadi güzel kızım dönün evinize. Ali de böyle sefil olmasın, siz de." diyerek konuya girdi.

"Alev anne şu an mutluyuz. Biz de Ali de sefil değiliz. Sağ olun bizi düşünüp endişeleniyorsunuz ama gerek yok. Nasıl bir yol çizeceksek, bu önce Ali yi mutsuz etmeyecek bir seçenek olacak. Sizi temin ederim." Seher biraz daha kadının yanında durmak istemiyordu. "Arkadaşım Tülay seyahatten döndü. Siz Kadirle vakit geçirirken, biz de onunla laflayalım. Müsaadenizle." diyerek ayağa kalktı.

"Demirin sekreteri kız mı? Ay ne işin var senin o kızla Seher? Kızım kusura bakma ama seni Bodrum'un en elit insanlarıyla tanıştırdık, sen gidip ne idiü belirsiz, soysuz sopsuz kim varsa onlarla takılıyorsun. Hiç kendine de sorduğun yok; Mert in eski kırığı niye sana yanaşıyor acaba?" Alev zaten sinirli olduğu için bir de buradan dalmak istemişti.

Seher ellerinin titremesini bastırmaya çalışarak, "Haberim bile yok." dedi. "Çok tatlı güzel bir insan Tülay. Mertle de hiç ilgilenmiyor. Bir geçmişleri varsa bile unutmuş yani rahat olabilirsiniz."

Alev "Oh iyi" dedi. "Zaten kulağıma çalındığında ciddiye bile almamıştım."

Seher kadına hayret ve öfkeyle bakıp, kalktığı koltuğa geri oturdu. "Ne olurdu mesela ciddiye alsaydınız? Ayırır mıydınız onları?"

Alev de savunmaya geçti. "Herhalde. Seher anne olunca evlatlarının mutluluğu için her şeyi yaparsın. Belki iyi kızdır bilemem. Ama Mert e göre değil. Ben oğullarımın saadetini düşünmek zorundayım. Anası babası belli olmayan bir kadının torunlarımın annesi olmasını asla onaylamam."

"Bu nasıl bir iki yüzlülük ya? Siz bana bu çocuğu anası olayım diye verdiniz. Ben de oldum. Seve seve. Şimdi anne değilsin anlamazsın diyorsunuz. Tek torununuzun biyolojik annesi uyuşturucu bağımlısı bir fahişe. Şimdi Tülay ı gömerek kendi gözünüzde neyi aklamaya çalışıyorsunuz ki?"

İki kadının tartışma tonu yükselince beyler de ayaklanıp, bahçeye açılan kapının önüne geldi.

Alev kıpkırmızı suratıyla Seher e bakarak, "Kızım sen hayırdır bir süredir saygıyı hürmeti attın habire bir laf sokma, efelenme ne oluyor?" diyerek gelinine bakıyordu.

"Çünkü sinirliyim. Sizinle asla çok iyi olmadık. Ama anneliğinize hürmetim vardı Alev anne. Şimdi karşıma geçip bana analık dersi veriyorsunuz ya inanamıyorum." Seher dolu dolu olan gözlerini kurulayıp, kucağındaki Ali'nin başını öptü. "On yaşında çocuğu intihara meyilli bir adamla bırakıp giderken de bu kadar düşünseydiniz keşke oğullarınızın saadetini." dedi kadına.

Alev şok olmuştu. Hemen dönüp Kadir e baktı. Adam çok üzgündü. "Seher..." diyerek kıza ilerlerken, kızın kıpkırmızı gözleriyle karşılaştı.

"Seher, ne Seher ne? Ne diyeceksin? Annemle doğru konuş mu diyeceksin? Seni ilgilendirmez mi diyeceksin? Bal gibi ilgilendiriyor işte. Şimdi siz burada oturun, keyfinize bakın. Ben oğlumla makbul olmayan arkadaşımı ziyarete gidiyorum." Alev'in yüzünü ellerine kapatarak ağladığını görünce içindeki öfke biraz soğumuştu.

"Kusura bakmayın Alev anne. Biraz fazla üzerinize gelmiş olabilirim ama bunu da hassasiyetime verin. Tanıdığım en iyi insanı bok çuvalına döndürmek için elinden gelen her şeyi yapan insanlara öfkeliyim. Ben daha kendi karanlığımla baş edemezken önüme yeni bulutlar koyan herkese öfkeliyim." dedi. "Biz bir hiçten yeni bir hayat yaratmaya çalışıyoruz ama her yer mayın tarlası ve bu boku döşeyen herkese öfkeliyim. O yüzden lütfen ama lütfen biraz geride durun. Geride durun ki bu yeni hayatta size de bir yer bulabileyim." diyerek Ali'yi kucaklayıp evden çıkıp gitti.

Alev sakinleşince sırıtarak oturan oğluna bakıp, "Ne gülüyorsun? Hoşuna mı gidiyor annenin böyle hırpalanması? Senin diyemediklerini dedi diye, intikamın alındı diye mutlu musun?" diyerek Kadir e bağırdı.

Adam alabildiğine sakindi. "Alakası yok. Anne ben aştım artık. Öyle oldu böyle oldu ama biz bir noktada affedip yolumuza baktık. Hepimiz. Geçtim ben o yolları sen üzülme." Hâlâ gülüyordu.

"Ne sırıtıyorsun o zaman?"

Kadir gözlerinin içi parlayarak, "Manyak bu kız. Gördün değil mi? Çocukluğum için bile dünyaya kafa tutar." dedi. "Çok seviyor beni. Benim onu sevdiğim gibi." dedi.

Kalbine doğan güneşi kucaklayıp, keyifle mutfağa giderken eğilip annesini öptü. "Ben limonata içeceğim siz de ister misiniz?" diye soruyordu giderken...

Not; Naber? Yağsın yorumlar...

Sana Rağmen (Tamamlandı) Korunun Çocukları 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin