2. bölüm *Ali ve Selin'e Ne Oldu?*

544 11 2
                                    

En son ekip otosundalardı.

Selin Mesut'un yanına oturmuştur.
Selin: Uğraşmayın benim kocamla.
Mesut: Heh sonunda beni anlayan biri, konuş Selin konuş ta herkes duysun.
Selin: Yani, benim kocamda böyle işte, çok çabuk korkuveriyor.
Mesut: Alacağın olsun.
Herkes güler, ve evlere dağılırlar.

Selmes ev

Selmes eve gelmiştir ve direkt oturma odasındaki kanepeye kendilerini bırakmışlardır, ikisi de çok yorgundur.
Selin: Sen aç mısın? Bir şeyler hazırlayayım mı?
Mesut: Sen de yorgunsun ama, dur ben hazırlayım ikimize de.
Selin: Ben pek aç değilim, kendine hazırla.
Mesut: Peki tamam, sana da kahve yapayım mı?
Selin: Dur bende geleyim, yardım edeyim sana.
Selmes mutfaktadırlar, Mesut kendine bir sandviç hazırlamıştır, Selin de kendisine kahve yapmıştır.
Mesut: Yarın Mehmet ile kaçta buluşacaksınız?
Selin: Öğlen 2 gibi, Ali tam saati biliyor, sorarız ona.
Mesut: Sen de oradaydın.
Selin: Ben adamı dinlemek yerine senin korkmanı dinledim, güzel bir şeymiş.
Mesut: Benim korkmam senin hoşuna mı gidiyor?
Selin: Hayır, öyle değil. Benim için korkan birisinin olması, güzel bir şeymiş, daha doğrusu seni birisinin düşünmesi.
Mesut: Sen benim aklımdan çıkmıyorsun ki?
Selin: Öyle mi?
Mesut: Öyle
Selin kahvesini yan tarafa bırakıp Mesut'a yaklaşır iyice, ellerini Mesut'un yanaklarına koyar.
Selin: Benim için endişelenmen her ne kadar güzel bir şey olsa da, benim için korkmana gerek yok, ben yarın gidicem, adamlara kelepçeyi takıcam ve yine senin yanına gelicem, ben seninim ve sende gitmeye hiç niyetim yok.
Mesut: Benden gitmek istesen de bırakmam zaten seni, zaten çok geç buldum seni, erkenden kaybetmem.
Selin: Kaybolmak isteyen kim?
Mesut kollarını Selin'in beline sarar. Selin'i iyice kendisine çeker.
Selin: Yarın görev var
Mesut: Olsun, öğlen 2 de değil mi?
Selin: Öyle.
Mesut Selin'i dudaklarından öper. Selin'i Mesut'a karşılık verir. İkili yatak odasına geçerler ve birlikte olurlar.
Sabah herkes merkezdedir. selmes te merkeze gelmiştir. Ali ve Selin operasyonda giyecekleri kıyafetleri yanlarında getirmiştir. Ali çok şık sportif bir takım elbise giymiştir. Selin de siyah çok güzel ve zarif bir elbise giymiştir.
Mesut: Oooo bu ne güzellik.
Selin: Olmuş mu cidden?
Mesut: Olmuş tabi. Sen giyersin de yakışmaz mı?
Ali gelir.
Ali: Bu papyon da sıktı beni, tasma gibi bir şey bu ya hatta direkt tasma.
Hüsnü: İtiraf et, Pınar istedi diye takıyorsun değil mi?
Ali: Evet abi, neymiş efendim çok yakışıyormuş çok uyumluymuş.
Selin: Valla bence Pınar haklı, cidden çok yakışıyor.
Ali: Valla papyon yakışır mı bilmem ama ben bu halimle senin yanına yakışacak mıyım?
Selin: O nasıl laf öyle, çok yakışıklı olmuşsun sen.
Ali: Valla sende çok güzel olmuşsun.
Operasyon yeri.
Mehmet ve Mehmet'in yakınındaki adamlar gelmemiştir. Mehmet alışveriş için üç tane yeni eleman göndermiştir, daha doğrusu üç tane 20'li yaşlarında genç.
Ali: Mehmet Bey gelmedi mi?
Mert: Hayır, alışverişi biz gerçekleştiricez.
Selin: Ama biz Mehmet Bey'i görmek istiyoruz.
Akın: Herkes bir şeyler ister ama genelde istekler gerçek olmaz. Mesela ben de şuan seni istiyorum ama olmaz,
Ali: Düzgün konuş!
Oğuz: Konulmazsa ne olur.
Mert'in telefonu çalar.
Mehmet: Alo alışverişi yapın hemen, uzatmayın, kavga da çıkartmayın
Mert: Tamam abi.
Mert: Parayı verin, uzamasın daha fazla bu iş.
Selin: Önce malı görelim.
Oğuz: Önce para.
Selin: Malı göstermezseniz 1 kuruş para yok.
Akın: Önce para dedik! Uzatmayın.
Rıza: -telsizden- Aynı anda verin.
Selin: O zaman aynı anda vericez.
Mert- Kabul
Ali parayı getirir ve malı alır. Tam takas yapılınca Rızalar gelir ve üç genci de alırlar.
Mesut: Siz iyisiniz demi?
Alsel: İyiyiz.
Ali: Bu iş biraz daha uzasaydı dalıcaktım birisine ama neyse ki bitti.
Mesut: Valla sen dalmasaydında ben dalıcaktım. Adama bak ya! Gelmiş benim karıma asılıyor.
Mesut ve Ali birden sinirlenip gençlere dalarlar.
Mesut Selin ev
Selin: ne gerek vardı, dövmenize?
Mesut: Sana asıldılar, başka sebebe gerek yok.
Selin: Ama hakim karşısında zorla ifade aldılar derlerse.
Mesut: Desinler. Ne olacak.
Selin: Ne mi olucak? Soruşturma başlatılır. Belki
Mesut: Selin, tamam, dövdüm onları, uzatma, ne olucaksa olur.
Selin: Ben mi uzatıyorum.
Mesut: Evet, dövdüm bitti, şimdi ne olucaksa olsun, ben sana asıldıkları için dövdüm onları. Savunmam da bu.
Selin: Bana her asılanı dövücek misin?
Mesut: Gerekirse evet
Selin: Sen çok değiştin Mesut, çok değiştin. Der ve yatmaya gider. İkili neredeyse hiç konuşmazlar.
O gün de biter. Diğer gün öğlen Ali ve Selin devriyededir.
Ali: Hazır anons yokken şurada ki çorbacıya mı gitsek?
Selin: Olur, bende acıkmaya başlamıştım zaten.
Ali: O zaman hemen gidiyoruz.
-Çorbacıda-
Ali: Siz Mesut abi ile kavga mı ettiniz?
Selin: Evet, beyefendi bana asılan herkesi dövme hakkına sahip olduğunu düşünüyor.
Ali: Dünkü olay mı?
Selin: Evet, hayır yani uyara bilirdi. Ama o direkt dövmeyi seçti. Adam şikayetçi olsa ne olucak? Ayrıca sen de daldın adama, niye önce uyarmayı denemeden dalıyorsunuz hiç anlamıyorum.
Ali: Bazen sinirleri kontrol edemiyoruz, ve sevdiğin birisine, kardeşim dediğin birisine birisi asılınca sinirin temelli senin kontrolünden çıkıyor.
Alsel çorbalarını içerler ve devriye ye devam ederler. Tam her şey normal ilerlerken garip bir anons gelir. Aslında anons normaldir.- Neyse devam edelim. -
Hande: -telsiz- Ali boşta mısınız?
Ali: -telsiz- Evet, ihbar mı geldi?
Hande: Evet, galiba bıçakla yaralama. Bakmanız gerekecek.
Ali: -telsiz- Tamam bakarız, sen konumu at bana.
Hande: -telsiz-Tamam Atıyorum hemen, kolay gelsin.
Alsel ihbarın verildiği yere gelirler. Burası şehir merkezinden biraz uzaktır ve terk edilmiş bir mahalle gibidir. Kimse yoktur. (Kenar Mahalle gibi yani).
Selin: Burası olduğuna emin misin?
Ali: Evet, ama kimse yok burada.
Selin: Hande'yi arıyorum ben.
Selin: Alo Hande, biz ihbara geldik de, kimse yok burada.
Aylin: Bilmiyorum, ekranıma düşen ihbar tam sizin olduğunuz yerden yapılmış.
Selin: Şu tarafta birisi yatıyor galiba, yerde.
Ali: Bir bakalım.
Yerde yatan adama yaklaşırlar. (Telefon hala açıktır). adamı kendilerine çevirdiklerinde aslında adama bir şey olmadığını fark ederler. Adam onlara silah çeker. Ali ve Selin'in etrafı birden sarılmaya başlar. Neredeyse 30 tane adam tarafından etrafları sarılmıştır.
Ali: Allah kahretsin.
Hande: Selin abla, iyi misiniz?
Selin: Ne yapıcaz?
Ali: Bilmiyorum. Arkama geç sen,
Selin: Pek işe yarayacağını sanmıyorum. Her taraf sarılmış.
Hande: Ali abİ, Selin aböa, ne oluyor cevap verin.
Merkezdekiler Hande'nin sesine gelir.
Mesut: Ne oluyor?
Hande: Abi sanırım Ali abi ve Selin abla pusuya düştü.
Mesut: Ne, adresi at hemen bana.
Hakan: Abi bekle bende geldim.
Herkes çıkar. Olay yerine geldiklerinde kimse yoktur. Sadece Ali ve Selin'in oraya gelirken kullandıkları araba vardır.
Arabada da kimse yoktur.
Mesut: Allah kahretsin. Yoklar.
Rıza: -telsiz- Çocuklar ne oluyor orada.
Hakan: Yoklar baba, burası bomboş.
Rıza: Nasıl olur bu ya, kim yapar böyle bir şeyi.
Arda: Komiserim burada bir not var. (Arabanın içine bir not bırakmışlardır)
Mesut: Notu okur ve sinir küpüne döner.
Hüsnü: Usta ne yazıyor.
Mesut: Ne mi yazıyor, bir daha bize bulaşmamanız gerektiğini öğrenirsiniz yazıyor. Öldürecek ikisini de. Allah kahretsin! Allah kahretsin! Dedim ben Selin'e, dikkatli olun dedim. Dinlemedi beni. Mehmet yaptı kesin, anladı o gün. Offf, offf. Der ve bir köşeye gider.

Acı Hayatın İçinden Gelen MutlulukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin