65. bölüm

200 11 0
                                    

Selin uyanmıştır, yavaşça doğrulur, kucağında uyuyan Derin'i yatağına bırakır. Daha sonra Deniz'in yatağına gider, Deniz'i göremeyince telaşlanır. Her yere bakar, koltuğun altına, lavaboya ve hatta anın şaşkınlığı ile dolaba bile bakar. Deniz yoktur. Hızla koşarak aşağıya iner. Rızalar hala kahvaltıdalardır. Selim'in bu halini görünce korkarlar.

Rıza: Selin, kızım ne oldu?

Pınar: Selin, iyi misin?

Selin: De-Deniz yok. Yatağındaydı, eminim oradaydı, sabah yoktu.

Selin artık dayanamayıp ağlamaya başlamıştır. Pınar koşar hemen yanına. Pınar: Selin, bak. Selin kafası kaldırır ve yana bakar. Koltuğun üzerinde bir puset vardır ve pusetin içinde de Deniz vardır. Selin hemen Deniz'in yanına koşar. Deniz'i kucağına alıp sıkıca sarılır. Kulağı a bir şeyler fısıldar. Daha doğrusu özür diler.

Selin: Özür dilerim, özür dilerim. Affedebilecek misin beni? Ben çok özür dilerim.

Selin bir süre Deniz'e sarılarak ve özür dileyerek ağlar. Daha sonra kendisini toparlar ve yukarıya çıkar, Deniz'in karnını doyurur.

Ali gelir bir süre sonra.

Ali: Baba hazırsan çıkalım.

Rıza: Hazırım, hadi çıkalım.

Selin: Baba ben?

Rıza: Sen daha izinlisin, unuttun mu?

Selin: Baba şey, Mesut'a ne olacak?

Rıza: Sen boş ver onu, ben halledeceğim.

Rızalar çıkar.

-araba-

Rıza: Ali, Mesut'u merkeze çağır.

Ali: Baba emin misin?

Rıza: Bak Ali, Pınar ve Selin benim gözümde eşitler. Yani Mesut kendi eşinde değil, benim kızıma el kaldırdı. Ayrıca hiçbir kadına el kaldırmaması lazımdı. Bunun hesabını verecek. Sende eğer Pınar'a el kaldırırsan neler olabileceğini görmüş olursun. Evdekilerin aklı kalmasın diye bir şey demedim ama Mesut çok ileri gitti.

Ali: Ben Pınar'a asla el kaldırmam. Kafama silah dayasalar bile.

Rıza: Senden yana şüphem yok, Hadi gidelim.

Yolda Rıza Hüsnü'yü arar ve Mesut'u gidip almasını söyler. Hüsnü Mesut'u almaya gider.

-HüsMes-

Hüsnü kapıyı çalar, Mesut duymuştur kapıyı ama kalkıp açmak istemez. Hala çocuk odasında yerdedir. Elinde boş şişeler vardır.

Hüsnü ceplerini karıştırır ve Mesutların evinin anahtarını bulur, kapıyı açar. İçeriyi görünce korkunç şeyler olduğunu anlar.

Hemen odalara bakmaya başlar. Yatak odasına girince ve fiskosun üzerindeki kanı görünce dehşete kapılır. Hemen çocuk odasına gider.

Hüsnü: Usta?

Mesut başını kaldırıp bakar. Cevap vermez.

Hüsnü: Usta bu-burada ne oldu? Sen-Sen içki mi içtin? Selin nerede? Çocuklar?

Mesut: Seni Selin mi gönderdi?

Hüsnü: Hayır. Rıza baba seninle konuşmak istiyormuş. Hadi hazırlan da çıkalım.

Mesut: Ben gelmeyeceğim, sen git.

Hüsnü: Mesut, hayır, geleceksin. Kalk hadi. Hem ne oldu burada? Senin eline ne oldu?

Mesut: Duvara vurdum.

Hüsnü: Niye?

Mesut: Selin'e vurmamak için.

Hüsnü: Selin nerede şimdi?

Mesut: Bilmiyorum, aldı çocukları gitti. Defolsun gitsin, ama çocuklarımı da götürdü. Dedim ona, çocuklarımı götüremezsin dedim. Dinlemedi.

Hüsnü: Kıza bir şey yapmadın değil mi?

Mesut: Ne yapıcam ben ona ya! Kendisi kafasında bitirmiş bizi.

Hüsnü: Tamam, kalk bir duş al. İyi gelir. Hadi.

Hüsnü zorla da olsa Mesut'u duşa sokar, Mesut biraz da olsa kendisine gelir ama hala sarhoştur. Yani ayakta durabiliyordur ama sarhoştur.

Hüsnü Mesut'a acı bir kahve yapar ama pek işe yaramaz. (O kadar alkol aldı sonuçta yani bir bardak kahvenin onu ayıltmasını beklemek garip.)

Neyse merkeze gelirler.

Rıza odasındadır, sinirlidir. Mesut'un Selin'e vurduğunu hatırladıkça, düşündükçe kan beynine sıçrıyordur.

-Ekip-

Acı Hayatın İçinden Gelen MutlulukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin