Chapter 25. ''i want to understand you''

263 45 77
                                    

Eve yani üsse gelince bir gariplik vardı. Köprücük kemiğimi ovarak arkamı döndüğümde Captain America kılıklı birisi ve 20ye kadar asker vardı. ''Siz kimsiniz?'' diye sordu Tony ''ben John Walker, Captain America'' dedi kendisini tanıtırken. Sırtında kalkanı bile vardı ''kim?'' dedi Bucky ''zaten bir tanesi var ikincisine gerek yok bence'' dedim gülümserken ''internetten sipariş verilmiş gibisin daha çok'' dedi Pietro. Bu söylediğine küçük bir kahkaha kaçırmıştım ''burada küçük bir yanlış anlaşılma var. Bu bina 6 aydır bomboş. Ve sorumlusu Hera Collins olduğu bildirildi'' dedi ''6 ay mı?'' diye sordu Nat ''tutuklusunuz bayan Collins'' dedi ''o hiç bir yere gitmiyor'' dedi Tony yanıma gelirken ''endişenizi anlıyorum bay Stark ama bu rica değil'' dedi kalkanı eline alırken ''öncelikle şunu alayım'' dedim kalkanı ondan alırken ''hey onu geri ver!'' dedi. Kalkanı usluca Steve götürmüştüm ''sana daha çok yakışıyor'' dedim. Sonraysa gelip John'un karşısında durdum ''sonrasıysa ben hiç bir yere gitmiyorum. Buradan gidecek birisi varsa o da sen ve arkadaşların'' dedim. Belinde duran silahı çıkarıp bana doğrulttu ''seni Pentagon'a götürmem için emir aldım. Ve ben görevlerimin hepsini başarıyla tamamlarım'' dedi. Silahına yan bir bakış attığımda toza dönüşmüştü mermiler ise yere düşmüştü (medya) Hayretle eline bakıyordu ''o zaman sana kötü bir haberimiz var John!'' dedi Bukcy arkadan ona seslenirken ''yanlış yerdesin asker. Sen ne de onlar benim dengim değil. Sana emir verenler neler yapabileceğimi çok iyi biliyor. Hangi mantıkla gelip beni götürmenizi istemiş ki'' dedim sonunda alaylı tonu kaldırırken ''bizi tehtit mi ediyorsun?'' dedi yanındaki arkadaşı ''ah hayır ben tehtit etmem ben birinci gelişte ikinci gelişte neler ola bileceğini uyarırım o kadar'' dedim ''o güçleri haketmiyorsun'' dedi John ''sen kahraman değilsin'' dedi ''sen bir ka-'' ''defolup gidebilirsiniz artık'' dedi Bucky ikimiz arasına geçerken. Bize son kez baktıktan sonra adamlarını toplayıp gitmişlerdi. Derin bir nefes aldım ''iyi misin?'' diye sordu Tony ''evet her zaman, sadece biraz uyumam gerek'' dedim yukarı odama çıkarken. Önce banyoya girdim ve o adanın tüm pisliğinden kurtuldim. Cilt bakımı filan da yaptım ihtiyacım yok ama yine de normal biriymişim gibi hissetmemi sağlıyor.

Beyaz tişört üzerine kırmızı oduncu gömleği ve alta da siyah pantalon ve beyaz spor ayakkabıları. Saçlarımı kuruttuktan sonra dalgalı bıraktım. Yatağıma yatmak istesem de uyuyamamıştım. Kimi kandırıyorum ben? Oflayarak kalkıp aşağı indim. Kimseler yoktu. Belki de biraz mutfakla uğraşsam iyi olur. Kek yapmak nasıl olurdu? Hiç kek yapmamıştım hayatımda. İlginç bir deneyim olacaktı. Telekineziyi kullanarak ihtiyacım olanları havalandırdım. Pekala telefondan kek tariflerine bakalım ve ona göre birşeyler yapalım.

-Bucky Barnes-

Odama girer girmez kendimi banyoya attım. Temiz olmanın verdiği rahatlıkla nefesimi verdim. Saçlarımı kuruttuktan sonra siyah tişört ve siyah eşofman altı giyindim. Adadayken hiç birşey yemediğimden açtım biraz. Hafif birşeyler atıştırsam fena olmazdı.

Yavaş ve rahat adımlarla ilk kata indim. Ama mutfaktan garip sesler geliyordu. ''Pekala şimdi şeker geliyor sanırım ya kabartma tozu muydu? Dur biraz bunlardan hangisi kabartma tozu?'' diyordu tanıdık bir ses. Köşeyi döndüğümde bütün eşyalar havadaydı ve Hera telefona bakarak söyleniyordu. Ellerimi göğüsümün altında birleştirip duvara yaslandım. ''Şimdiyse soldan sağa doğru karıştırıyoruz. Sağdan sola yaparsak ne olur ki sanki'' dedi. Bu haline gülmeden edememiştim. Merak ediyordum neden Steve ve Pietro ona böyle birşey yapmışlardı ki? Steve ile aralarında olan sorun İç savaştan önce vardı. Pietro'nun ne yaptığını zaten biliyoruz. Bunların hiç birini haketmiyordu. Tek istediği normal bir yaşamdı sadece. ''Umarım bunu yedikten sonra ölmem'' dedi kabı fırına yerleştirirken ''yanlız ölümsüz olduğunu unutuyorsun'' dedim. Hızla arkasını dönmüştü ''hayır biliyorum sadece dramatik olmaya çalışıyorum'' dedi kıkırdarken. Mutfak masalarından birini çekip oturdu ''otursana'' dedi bana karşısını gösterirken ''gece seni kek yapmaya teşvik eden ne?'' diye sordum ''sıkıldım'' dedi gamzelerini gösterecek şekilde gülümserken ''ya sen?'' diye sordu ''açım'' dedim ''o zaman az sonra fırından çıkacak olan kekin tadına bakmalısın'' dedi heyecanla yerinde kıpırdanırken ''ölmek istemiyorum'' dedim şakasına gülerek ''merak etme ölmene izin vermem'' dedi sıcak şekilde tebessüm ederken. Sonra kısa süreli sessizlik olmuştu ''Hera?'' diye sordum ''efendim'' dedi bana dönerken ''bana seni bu hale getiren şeyleri göstere bilir misin?'' diye sordum ''ne?'' dedi kafası karışık şekilde ''travma sonrası stress bozukluğu(PTSD) yaşıyorsun. Buna sebep olan şeyleri bana göster'' ''neden böyle birşey yapmamı istiyorsun?'' ''Seni anlamak için. Tüm yaşadıklarını hissettiklerini anlamak için'' ''bundan emin misin? Hoş şeyler görmeyeceksin'' ''hiç olmadığım kadar'' dedim. Beni onaylayıp kalkıp yanında oturdu. Derin bir nefes alıp elini elimin üzerine yerleştirdi ve gözlerini kapatdı. Birden görüş alanım değişmeye başlamıştı.

𝑨𝒏 𝑨𝒗𝒆𝒏𝒈𝒆𝒓 | 𝑀𝑢𝑙𝑡𝑖𝑣𝑒𝑟𝑠𝑒 𝐸𝑟𝑎Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin