Chapter 18. peaceful

308 43 131
                                    

Media: Hera Collins

-Bucky Barnes-

Hepimiz yerde yatıyorduk ''Wanda!'' dedi Pietro zar zor ayağa kalkıp kardeşinin yanına giderken ''birşeyim yok iyiyim ben ama birşey geliyor'' dedi dışarı çıkarken. Biz de ardından gittiğimizde kızıl saçlı gözleri ateş gibi parlayan bir kadın vardı ''bir sorun mu var?'' diye sordu Sam ''evet'' dedi kız düz şekilde ''nasıl yardımcı ola biliriz?'' diye sordu Pietro ''olamazsınız'' dedi ve elini Wanda'ya doğrulttu. Bunu yapınca Wanda duvara yapışmıştı ''Hey!'' dedi Pietro ve hızla ayağındaki alçıdan kurtulup kıza doğru koşmaya başladı. Bir göz kırpımında Pietro yerde yatıyordu ''yokedilmen gerekiyor'' dedi kız Wanda'ya ''ne istediğini bilmiyorum ama yanlış kişilere bulaştın'' dedi Daisy elini ona doğrultup deprem dalgaları gönderdi. Kız geriye düşmüştü. Daisy daha da üzerine gidecekken mavi canavar gibi birşey Daisy'e saldırarak onu diğer tarafa fırlattı. ''Mutantlar'' dedi Steve kaşları çatılırken ''neler oluyor?'' diye sordu Steve karşıya çıkarken ''sorun neyse çözmeye geldik'' dedi birisi ''bize saldırarak mı?'' diye sordum. Daisy ona saldıran canavara deprem dalgalı yumruğunu geçirince canavar diğer tarafa uçmuştu. Diğer kız etraftaki şeyleri havalandırmaya başlayınca Wanda ona kırmızı ışınlarıyla vurmaya başladı. Mutantıarla biz bir birimize girdik.

Bizden güçlülerdi. Onlara karşı şansımız azdı. Wanda ve Jean denen kız karşı karşıya durmuştu. Kız birden alev almaya başlayınca Wanda'nın etrafını kırmızı ışınları sardı. Ateş ve ışınlar bir birine karşı koyuyordu. ''Ne kadar tehlikeli olduğun hakkında en ufak bir fikrin bile yok'' dedi Jean ona ''bana kim olduğumu söylemene gerek yok'' dedi Wanda ona ''Phoenix ateşinin gücünü göreceksin!'' diye bağırdı Jean ''Scarlet Witch'in kaosunu göreceksin!'' diye bağırdı Wanda da.

İşler iyice kızışıyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

İşler iyice kızışıyordu. Onları bir birinden ayırmamız lazımdı ama hiç birimiz yakına bile gidemiyorduk. Daha güçlü birine ihtiyacımız vardı ve o birisi Hera'dan başkası değildi. Farkettirmeden quinjete gittim ve onu havalandırıp Kanada'ya Hera'nın olduğu yere gittim.

Oraya vardığımda kimseler yoktu. Ölüm sessizliği vardı ve bu bana Çernobil'i hatırlatıyordu. Issız ve sessiz. Kubbe olduğu yerde kalıyordu. Yakınlarda bir yerlerde jeti indirdim. Gelip kubbenin en yakınında durdum. Yutkunarak vibranium elimle kubbeye dokundum. Başlarda pek etki etmese de bir kaç saniye sonra parmak uçlarım erimeye başladı. Hızla elimi geri çektim ''Hera'' diye seslendim yumuşak şekilde ''beni duya bildiğini biliyorum'' dedim ve yerde oturdum. ''Sana ihtiyacımız var Hera. Mutantlar bize saldırdı. Kendisine Phoenix diyen bir kız Wanda'ya saldırdı ve onları kimse durduramıyor. Bunu sadece sen yapa bilirsin'' dedim kollarımı birleştirirken. ''En karanlık zamanlarında yanlız olduğunu biliyorum ama yanlız olmak zorunda değilsin. Benim en karanlık zamanlarımda sen vardın. Tüm dünya beni katil olarak görürken sen bana evini açtın. Ben kendime bile güvenemiyorken sen bana güvendin. Beni korudun, arkamda durdun, yardım ettin. Sen yanlız değilsin Hera. Pietro yüzünden yanlız hissetmene gerek yok. Biz varız. Ben varım'' dedim sonda tüm umutlarım tükenirken. ''Dünyanın kahraman olmana ihtiyacı var'' dedim gözlerimi kapatırken. ''Ben kahraman değilim'' dedi bir ses. Aniden gözlerimi açıp ayağa kalktığımda karşımda duruyordu. ''Tabi ki de öylesin'' dedim ona doğru gidip ellerimi omuzuna koyarken ''hayır değilim. Yaptıklarıma bir bak'' dedi etrafını gösterirken ''tüm bunları düzelte bileceğine inanıyorum'' dedim ''sen herşeyi eski haline geri getirebilecek bir güce sahipsin'' dedim ''bana güveniyorsun'' dedi kaşları çatılırken ''zamanında bana güvendiğin gibi'' dedim gülümserken. Yüzünde hafif bir tebessüm oluşurken kollarını bana sarmıştı ''teşekkürler Bucky, bana kim olduğumu hatırlattığın için'' dedi gülümserken. Benden ayrılıp bir kaç adım geri giderken göz rengi değişmişti ''ne yapıyorsun?'' diye sordum ''düzeltiyorum'' dedi ellerini iki yana açarken. Etraftan hızla beyaz-gri enerji dalgaları gelmeye başladı. Etraf o kadar parlamaya başladı ki zar zor görüyordum neler olduğunu. Enerji dalgaları hepsi ellerine doğru gelmiş ve damarlarından içeriye doğru girmişti(medya) Gözlerimi açtığımda herşey eski haline dönmüştü. Evler ağaçlar insanlar. Hayretle etrafıma bakarken nefesini vererek gözlerini açtı. Beyaz ateşi andıran gözleri yavaş yavaş solarak eski haline dönmüştü. ''Gitmeliyiz'' dedim. Beni başıyla onayladıktan sonra birlikte quinjete bindik.

𝑨𝒏 𝑨𝒗𝒆𝒏𝒈𝒆𝒓 | 𝑀𝑢𝑙𝑡𝑖𝑣𝑒𝑟𝑠𝑒 𝐸𝑟𝑎Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin