Chapter 8. Age of Villains: Bringer of Death

330 44 32
                                    

Media: altın mızrak

-Yazar-

Genç kadın gözlerini açtığında bir piramitin içindeydi. Son gördüğü şey çölde olan siyah portaldı. Piramiti incelediğinde kendi piramitine benziyordu ama sanki daha eski gibiydi. Ama avucunun içi gibi biliyordu burayı. Bu yüzden bir kaç dakika sonra içinden çıkmıştı. Dışarı çıkınca suratına vuran güneşle elini yüzüne götürdü. Kıstığı gözlerini açınca tanımadığı bir yerdeydi. Burası kesinlikle onun ülkesi değildi. Kadın biraz daha ilerledi. İnsanlar garip giyinmişti. Onu görenler de onun garip giyindiğini düşünüyordu. Saray kiyafetleri ve tacı vardı başka garip birşey yoktu üzerinde. İnsanları boş verip biraz daha ilerledi. Esen sıcak rüzgar kiyafetinin parçalarını dalgalandırıyordu. ''Kaça bize gelirsin?'' diye söyledi birisi. Adamı boş verip yoluna devam etti ''hey siyahlı sana diyorum'' dedi adam tekrar. Kadın arkasını döndüğünde 40'lı yaşlarında bir adam vardı karşısında ''anlamadım?'' diye sordu kadın ''basit soru ne kadar karşılığında bize gelirsin?'' diye sordu adam göz kırparak. Adamın düşüncelerine baktığında iğrenç şeyler görmüştü ''kraliçen hakkında nasıl böyle pis şeyler düşünürsün!'' dedi kadın sinirle ''kraliçe mi? Oh oh kral ve kraliçe fantazisinden mi bahsediyorsun?'' diye sordu adam hevesle. Kadın iyice sinirlenmişti. Yerdeki kumlardan sevimli altın mızrağını oluşturdu ''bu da ne be!'' diye bağırdı adam. Koşmak isteyince ayağının altındaki kumlar yükselerek dizlerine kadar geldi ve gitmesini engelledi. Mızrağın keskin tarafını adamın bacak arasına geçirdi ve onu ikiye ayırdı. Dudağına sıçrayan kanı baş parmağıyla sildikten sonra mızrağı yeniden kumlara dönüştü. Yoluna devam etmeye başladı. Ve büyük bir heykelin karşısında durdu. Kendisinin heykeliydi. Üstünü okuduğunda 'Büyük Kahraman Hera Collins. Gümüş savaşçı' yazıyordu. Kahraman mı? Kraliçe Hera herşey ola bilirdi ama kesinlikle kahraman değildi. Halkının ondan izinsiz böyle bir rezil heykel yaptırması onu sinirlendirmişti. Bu yüzden heykeli iterek yere düşmesini sağladı. Etraftaki güvenlik ''hanımefendi ne yaptığınızı sanıyorsunuz?!'' diye bağırdı kadına. Pekala Hera bunun için adamın ses tellerini söke bilirdi. Kraliçeyle böyle konuştuğuna göre kanına susamış olmalıydı ''Hera Collins?'' diye sordu memur kadının yüzünü görünce ''Kraliçe Hera'' dedi kadın düzelterek ''efendim neden kendi heykelinizi söktünüz?'' diye sordu  ''çünkü ben böyle birşey istemedim!'' dedi kadın sinirle memurun çenesini kavrayıp boynunu kırarak. Adamın cansız bedeni yere kapaklanınca etraftaki insanlar hayretle ona bakıyordu. Diğer güvenlik adamları oraya geldi ve silahlarını ona doğrulttu ''ellerini kaldır ve teslim ol hemen!'' dedi adam. Kadın burada yanlış giden şeylerin olduğunu anlamıştı. Burası onun dünyası değildi. Öyle olsaydı kimse cüret edip onunla böyle konuşmazdı. ''Zavallı Homosapienler ve onların aptal silahları'' dedi kadın onlara dönerken. İki parmağını havaya kaldırmasıyla silahları kuma karışmıştı. Uzun zamandır kan dökmemişti açıkcası bu yüzden yüzünde hoş bir tebessüm oluştu. Yerdeki kumlardan altın mızrağını oluşturdu ve tam karşısındaki adama fırlatmıştı. Mızrak adamın kafasını parçalayarak diğer tarafa geçmişti sonraysa usluca eline geri dönmüştü. Korku dolu çığılıklar kulakları inletiyordu. Evet evet işte şimdi Kraliçe Hera'dan korkamaları gerektiğini anlamışlardı. ''Kimsin sen?'' dedi memurlardan birisi ama bunu fısıltıyla dehşete düşmüş şekilde söylemişti. Onu kesinlikle burada tanımıyorlardı. Bu yüzden kendisini tanıtmaya karar verdi ''ben Hera Apocalypse'in ilk çocuğu. Mısır kraliçesi ve mutant tanrıça. İnsanlar bana bazen 'Ölümü Getiren' derler. Neden öyle dediklerini size göstereyim'' dedi kadın ve bir kaç dakika içinde karşısında olan tüm memurları altın mızrağıyla parçalarına ayırmıştı. Yerde kan su gibi akıyordu. Bunlara şahit olanlar koşarak oradan uzaklaşmıştı. Etrafta kimse kalmayınca mızrağnı tül pelerinine silerek temizlemişti. Üzerinde kan lekelerini görmeye alışıktı ama mızrağını kanlı görmeyi sevmezdi. Jet sesi duyunca başını yukarı kaldırdı ''sen de karanlık portaldan geçtin değil mi? Eğer öyleyse bizimle gel konuşmalıyız'' diye ses yükseldi ardından jetin kargo kapısı açıldı. Bu adamlar birşey biliyor gibi duruyorlardı bu yüzden yükselerek jete bindi. Gümüş zırhlı esmer bir adam ve siyahlı kırmızılı kalkanlı sarışın bir adam vardı. ''Bizi öldürmeye düşünmeye başlamadan önce olanları sana anlatmak istiyoruz'' dedi sarışın adam ''biz de senin gibi o portaldan geçip geldik ve burası bizim dünyamızın aksine bizim değil kahramanların kontrolünde. Bizim iyi olan tarafımız. Sen de onların içinde varsın'' dedi esmer devam ederken. Kadın şimdi daha iyi anlamıştı burası onların evreni değildi ne de dünyası değildi ''burada olan benin zihnine gireceğim eğer yalan söylüyorsanız sizi hiç hoş şeyler beklemiyor'' dedi kadın mızrağını kenara bırakınca.

𝑨𝒏 𝑨𝒗𝒆𝒏𝒈𝒆𝒓 | 𝑀𝑢𝑙𝑡𝑖𝑣𝑒𝑟𝑠𝑒 𝐸𝑟𝑎Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin