05: Bir Leke Olarak Öl Ya Da Etrafını Arındırarak Yaşa

2.4K 69 90
                                    


Fötr şapkasını siyah, kıvrımlı saçlarının üzerine geçirdi. Siyah gömleği, grinin en koyu tonuna sahip takım elbisesine ahenk veriyordu. Cecilia'nın gözleri iblis lorduna her gittiğinde, Muzan'ı kirpiklerine kadar incelediğinde kendini çirkin ve uyumsuz bulmaya başlıyordu.

Tertemiz tenine, tek bir kırışıklığa bile uğramamış cildine ilk kez dokunuşunu hatırladığında yanaklarının ucunda hafif bir kızarma hissetti genç kız. Kendisini oldukça kusurlu hissetmesine sebep olan bu kusursuz yüz hatları, yıllarca insan etiyle beslenişinden kaynaklanan bir pürüzsüzlük müydü, yoksa yaradılışından kalan bir miras mıydı?

O ruhen çok yaşlıydı, ancak gerçeği bilmeseydi kendisiyle yaşıt olduğuna dair türlü yeminler edebilirdi Cecilia.

Onun siyah saçlarındaki kıvrımlar kendisinin uzun, kahve saçlarının uçlarına özenle yapılan buklelerden çok daha fevkaladeydi. O eskimiş, özensiz bir kumaştan yapılan bir smokini giyse dahi hâlâ göz alıcı görünebilirdi. O anda Muzan'ın sureti gözlerine hapsolan belki de en güzel esirdi. Kendisini denek yerine koyan bir iblise böylesine kapılmak Cecilia'nın tüm benliğine olan en büyük yenilgisiydi belki de.

Altın işlemeli, antika koltuktan kalktı. Avucunda sertçe tuttuğu gazeteyi şömine ateşine doğru hızlıca attı. Gazete kâğıdı çok geçmeden yanan alevlerle buluşmuş, kül olmaya hazırlanıyordu.  "Gidelim."

Cecilia esen rüzgârdan, belki de buz kütlelerinden daha soğuk sesi duyduğunda uzun elbisesinin eteklerini tutarak kalktı. Adımlarını Muzan'ın hızlı adımlarına yöneltti, arkasından ona yetişmek amacıyla daha büyük adımlar atmaya başladı. Mavi halılarla kaplanmış merdiven basamaklarından çıkış kapısına kadar zaman böyle sürüp gitmişti.

Molla leydisi dışarının soğuğunu teninde hissettiğinde, serin hava elmacık kemiklerine hafifçe değdiğinde içinin huzur, bir parça mutlulukla dolduğunda tebessümlerini serbest bıraktı. Karanlık odasında, yalnızca terasa çıkabildiği berbat zamanların ardından küçük bir gezinme kendisine iyi gelmişti. Yüksek topuklularının yeşilliklere her dokunuşunda, temiz havayı her içine çekişinde ruhsal anlamda ferahlıyordu. 

En sonunda köşkün bahçesinden çıkıp kentin sokağına yol aldıklarında içinde biriken kaygının sesleri zihnine sürüklendi. Cecilia hayatında hiç kentin sokaklarında dolaşmamıştı, Molla bahçesinden ötesine tek bir adım dahi atmamıştı. Buna ne kadar hazır olduğunu bilemezken insan kalabalığına karışmak korkutucuydu, ürkünçtü.

Ancak önünde, kendisine yetişmeye çabaladığı iblis lordunu her aklına getirdiğinde bütün korkuları, kaygıları ölüyordu.

Meyhanelerden gelen kahkahalar, son derece rahatsız edici müzik sesleriyle kaşlarını çattı Cecilia. Teker teker omuzlarına değerek geçen insanlardan sıyrılmaya çalışırken, bu tür huzur bozan seslerin var oluşu dudaklarını aşağı bükmesine sebebiyet veriyordu. Aniden uzun eteğinin kumaşını birisinin çekiştirdiğini hissettiğinde duraksamış, bakışlarını arkaya çevirmişti.

"Elbiseniz çok güzel, tıpkı prenseslere benziyorsunuz." Küçük, kötü giyimli bir kız çocuğu uzun eteğiyle oynuyordu. Cecilia'nın zarif elbisesini çok sevdiği parlayan gözlerinden, pespembe yanaklarından anlaşılıyordu. Genç kız, küçük çocuğun hayranlıkla dolu övgü sözcükleriyle birlikte aşağı doğru büktüğü kan kırmızısı dudakları yukarı kıvrılmaya başlamıştı.

Ona yaklaşmak istedi ancak bakışları yanlarına gelen kadına döndüğünde avucunu göğsüne, hızla atmakta olan kalbine dayadı. Annesi hızlıca çocuğunu kollarının arasına almaya, kendisinden uzaklaştırmaya çalıştı. Kız çocuğu annesinin kollarına girmemekte ısrar ediyor, Molla leydisinin eteklerine daha fazla yapışıyordu. Genç kadın, Cecilia'nın suretini gördüğünde dehşetle gözleri açıldı. 

Belladonna - Muzan KibutsujiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin