08: Düş Kapanında Kalan Yüzler

2.1K 63 112
                                    


Göğün gümüş rengi, inci tanesine benzeyen bulutlar kaybolmuştu. İkindi sonrası akşama kara bulutlar eşlik ediyordu. Sabahları esen ılık yaz rüzgârı şimdiyse kasvetli, her canlının yüreğini donduracak biçimde esiyordu.

İblis kadın yapım aşamasındaki ilaçları inceliyordu. Birbiriyle yarış hâlinde koyulaşmış kırmızı sıvılar küçük kazanında kaynamaya, tıpkı bir gül yaprağını anımsatan kırmızılar pembeleşmeye dönmüştü. 

Pembeliğin daha kolay yayılması adına kazandaki sıvıyı karıştırmaya başladı. Ancak birkaç dakikanın sonrasında, kazanın dış kısmında çatlaklar oluşmaya başlamıştı. Tamayo çatlakların büyüklüğüyle birlikte sersemledi. Kazan neredeyse kırılmaya yakındı. Her zamanki derecede kaynatmıştı, içine her zamanki şifa otlarını koymuştu. Ansızın oluşan bu çatlaklara sebep olan da neydi?

İçinde yaklaşan bir felaketi hatırlatacak kadar kötü, yüreğini kemirecek türden bir his gezindi. Kaynamakta olan kazanın altını söndüremeyecek kadar halsizleşti, bacakları ister istemez titremeye başladı. Şayet şu zamanda iyi olması gerekiyordu, fakat bunu yapamayacak kadar kendini güçsüz hissetmeye başlamıştı.

"Uzun zaman oldu." Kapıya açılan karanlık koridordan gelen sesi duyduğunda içindeki çığlığı susturmaya çabaladı. İç sesiyle zihnine yanlış duyduğunu fısıldamaya, kendini o sesin sahibinin burada olmadığına inandırmaya çalıştı.

Kıvrımlı siyah saçların, erik kırmızısı gözlerin sahibi türlü ilaçların yetiştiği odanın ucuna birkaç adım attı. Ellerini bej rengindeki takım elbisesinin ceplerine sokmuş durumda, kahve paltosunu omuzlarına sarmıştı. Parlayan, tehlike saçan gözlerini odada gezdirdi. Dudaklarında tiksinmeye yakın bir tebessüm oluşmuştu.

"Bunca zamandır burada mı saklanıyordun Tamayo?"

Tamayo karanlıktan çıkan o çehreyi, o bedeni tekrar gördüğüne sessizce türlü lanetler savurmaya başladı. Genç adamın silüeti hiç değişmemişti, bedeninde aynı günahları timsal ediyordu. Aurası hâlâ epey karanlıktı, iblis kadın içindeki kötü hisse şimdi anlam verebilmişti. Göz bebeklerine inen sinir dalgaları dişlerini sıkmasına yol açmıştı.

"Sen... sen burayı nasıl buldun?"

Muzan, iblis kadının yakınına geldi. Sinirle çatılan ince kaşlarına ve gözlerinin uçlarından yayılmaya başlayan gözyaşlarına baktı. Onu bu durumda görmek kendisini keyiflendirmişti, dudaklarını aynı keyifle araladı. "Hiçbir değişim yok. Hâlâ aynı acınası görünüşe, hâlâ aynı zayıflığa sahipsin. Bu zamana kadar saklanmayı becermiş olman yalnızca şans eseriymiş."

"Seni katil!" Tamayo aklından bir nebze olsun silemediği hatıralarla tırnaklarını çıkardı. Gittikçe uzayan, keskin tırnaklarını Muzan'ın boynuna doğrulttu. 

"Çocuklarım, ailem, hepsi senin yüzünden öldü!"

Kibutsuji göz ucuyla boynuna değmesine birkaç santim kalmış tırnakları inceledi. Gözlerindeki mutluluk hiç solmamıştı, o gözlerde okunan mutluluk Tamayo'nun midesini bulandırmaya yetiyordu. En sonunda soğukça bakan, bir ateş kadar yakıcı gözlerini iblis kadının ağlamaklı gözlerine dikti.

"Onları yiyen ben miydim? Bir koyun gibi boyun eğecek kadar iradesiz olan sendin, kendi çocuklarını sen yemedin mi?"

"Beni bu hâle sen getirdin!" İblis kadın hıçkırıklarını dudaklarına dolan nefretle harmanladı. Muzan'ın ses tonunu işitmek dahi genç kadına tarif edilemez bir öfke aşılıyordu. "Sen korkağın tekisin, sorumluluk almaktan kaçan kahrolası bir korkaksın!"

Belladonna - Muzan KibutsujiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin