25: O Lort Muzan'ın Kadını... Mahvolduk.

499 38 107
                                    

"Bir kadın mı? Üstelik hala bir insan, bir iblis değil..." Tengen biraz duraksayıp göz ucuyla genç kıza doğru baktı. Cecilia'nın orta boylarda olan çelimsiz bedenini incelediğinde çehresinde küçümser bir ifade belirmişti. Öyle ki dudaklarının somurtur gibi bir kenara kıvrılması uzun sürmemişti. "Seni iblisler mi yolladı? Görünüşe bakılırsa güneş doğar doğmaz gelmem onları bir hayli korkutmuş olmalı. Merak etmesinler, şimdi saldırmayacağım. Daha yardımcı birlikler gelmedi. Sen de yoluma çıkmadan geldiğin yere geri dönebilirsin."

Bu sözler karşısında Cecilia'nın başı bir öfkeyle eğildi. Kızgınlığından dolayı körüklenen gözlerindeki ateşi kakülleri tıpkı bir şemsiyenin kanatları gibi kapatıyordu. Bir avcı tarafından küçümsenmek sinirlerini tetiklemiş olmalıydı ki, parmakları kavradığı kabzaya gitgide sıkıca sarılmıştı. Serinkanlılığını korumaya çalışırken çenesini havaya kaldırdı. Ayakları düşmanını hedef alarak yerden yükselmeden önce kötü bir gülümseme dudaklarına bulanmıştı. "Beşinci Biçim: Ay Nefesi Tekniği; Ay Ruhunun Felaket Anaforu."

Kılıcını savurdukça göğe kadar uzanan büsbüyük dalgalar oluşmaya başladı. Bu kırmızı dalgaların içlerinden hilal şeklinde parıltılar çıkıyordu. Düşmanı aniden yaşanan bu gümbürtüyle bir mil öteye geri çekildi. Öldürücü dalgalardan kaçan bedeni boş bir alana mıhlanıp kaldığında bakışları genç kızı bulmuştu. Cecilia'nın başlattığı saldırıya karşı ilgisini çektiğini belirten nahoş bir sırıtışla cevap verdi. "Ay nefesi mi? Vazgeçtim... Sen bayağı hünerli duruyorsun."

Genç kız kılıcını elleriyle evirip çevirmenin ardından Tengen'in gövdesine doğru dikti. Kılıcı tıpkı avlanmak amacıyla vurmak üzere olduğu hayvana silah tutar gibi doğrultuyordu. O anlarda aklından birkaç düşünce geçiyor gibiydi. Nihayetinde kılıcı yalnız doğrultmayı kesip onun gövdesini parçalara ayırmak için ileri atıldı. Tengen ise celladının kendisine giderek yaklaştığını görür görmez ellerini sırtına götürdü. Ağır katanalarını kılıflarından çekip çıkardığında çapraz bir şekilde gövdesine tutmuştu. 

Cecilia ile kılıçları epey sert bir şekilde çakıştı. O kadar ki çakışma sırasında çıkan tiz ses baş döndürücüydü. İblis avcısı böylesine incecik yapılı bir kızın katanalarına karşı kendi kılıcıyla direnç gösterdiğini görünce bu işten keyif aldı. Dahası keyfi öylesine arttı ki dudakları büsbütün açıldı, sırıtışından doğru dişleri gözükmeye başlamıştı. "Şu güce de bak, nasıl bir kadınsın sen! Gardımı biraz düşürsem beni canlı canlı yemeye hazır bekliyorsun! Sahi, kimsin sen? Buralıya da benzer bir halin yok." Tengen'in bakışları birdenbire yukarıya doğru gitti. Tüm dikkati ağaç dallarının birine konmuş, var gücüyle öten kargasına çevrilmişti. Ne var ki bu uyarı niteliğindeki ötüşleri bir süre dinlemek kendisini farklı bir açıdan düşünmeye itmişti. "Yoksa Kanae'nin kargasının bahsettiği, Muzan Kibutsuji için çalışan kadın sen miydin? Kanae'yi sen mi öldürdün?"

Molla Leydisi iğrenti dolu bir tebessümle Tengen'e gözlerini çevirdi. Bir iblis avcısıyla göz teması kurmanın kendisi için ne denli mide bulandırıcı olduğunu gözler önüne sermekten çekinmiyordu. "Ah, namım bu kadar hızlı mı yayıldı? Sen de o kız gibi hashira olmalısın. Ama Muzan Kibutsuji'nin çalışanıyım demek doğru olmaz, çünkü ben karısından başka bir şey değilim."

Bu sözler dudak aralıklarından çıkar çıkmaz düşmanıyla cebelleşmeyi bıraktı. Kılıcını geri çektiğinde adımları rüzgarın eşliğinde çimenlerde süzülür gibi birkaç adım öteye gitmişti. Uzui ise hızla onun peşinden ilerleyip ellerindeki kılıçları satır kullanır gibi genç kızın bedenine hiç durmaksızın savuruyordu. Cecilia bedenini bir o yana bir bu yana döndürerek havada çizikler çizen kılıçların ağzından sıyrılıyordu. O yalnızca karşı tarafın hızına ayak uydurup gözleriyle Uzui'nin ellerini takip ediyordu. Boynuna nişan alındığını kestirdiğinde başını diğer yöne çeviriyor, satırlar ayaklarını kesmek için savrulduğunda sıçrıyordu.

Belladonna - Muzan KibutsujiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin