18: Kara Şemsiyenin Altına Çekilen Kadın

1.3K 52 30
                                    


Edo Döneminin ışıltılı sokaklarından geçen insanların suretleri gecenin bir yarısında dahi varlığını yitirmemişti. Yanlarından gelip geçtikleri şehir binalarının zarafet içindeki mimarisi hâlen daha gelenekselliğini koruyordu. Şimdi bu lahzada, bu soğuk ve serin gecede yaşanılan her şey sabahın erken saatlerindeki gibi ilerliyordu. Caddedeki kürkçü dükkanından çıkan bir kadının çantasını kapattıktan sonra mırıldanışı, çiçekçinin tezgahında arta kalan çiçekleri düzenleyişi, vitrinin camları önünde sergilenen kimonoları izleyen bir adamın iç çekişi... Günlük yaşamdan kalan bu görüntüler gecenin geç vakitlerine aldırış etmezdi.

İnsan kalabalığının dolup taştığı yollardan birindeyse siyah bir şemsiye göründü. Şemsiyenin altında da her insanın korkulu rüyası olan bir iblis yürüyordu. Ayak bastığı her an sokakların taş zemini onun iskarpinleriyle titriyordu. Gözlerini ona diken hiç kimse, onun insan eti yiyen bir iblis olduğundan haberdar değildi. Aksine onu gören herkes, onun beyefendi kılığının içinde saklanan canavardan bihaberdi. O canavar her insan içine çıkışında yaptığı gibi, bugün öldürücü pençelerini takım elbisesinin altında saklıyordu. 

Annesinin elinden tutan bir çocuk hayranlıkla ona baktı. Anlamlı bir tavırla parmağını iblise doğru kaldırdı. "Anne! Ben de o adamın şemsiyesinden istiyorum!"

Anne kolunu hiç durmadan çekiştiren çocuğunun sözleriyle kızarıp bozardı. Başını utançla öne eğerken ağzından hafif bir nida çıktı. "Parmağınla gösterme! O adam bizim gibi görmemişlerin bakışlarından rahatsız olabilir. "

Oysa Muzan Kibutsuji'nin erik kırmızısı gözleri o anda hiçbir ölümlünün bakışlarına çevrilemeyecek kadar düşünceliydi. Düşünceleri baştan aşağı tek bir noktada toplanmasaydı eğer, o sözleri işittiği anda adımlarını durdurup onlara yukarıdan bakan bir tavırla gözlerini dikebilirdi. Yüzündeki o cansız ifade onların kaygılı suretleriyle buluştuğunda buz keser, siyah kaşlarıysa kar taneleriyle süslenen şemsiyesini birkaç santim kaldırır kaldırmaz kibirle aşağıya inerdi. Ne de olsa o, ölümlülere ne kadar zavallı göründüklerini hatırlatmayı severdi. 

Lakin kafasının içine parça parça dağılmış, bitmek bilmeyen düşünceler ona zevklerini bir süreliğine unutturmuştu. 

Muzan sokağın zerre ışık almadığı, çıkmaz bir yol gibi görünen, yalnızca evsizlerin ve adını kötüye kullanmışların sığınabileceği bir köşesine saptığında şemsiyesini kapatıverdi. Bir bastonu yanında gezdirircesine şemsiyenin sivri ucunu yere dayarken, açık kalan elini şemsiye sapını kavrayan eliyle birleştirdi. Ne var ki bu uğursuz alanda durduğu sırada, etrafında olan biten her şeye dikkatle bakınmak adına başını dahi kımıldatmamış, olduğu yerde dimdik dikilmeye başlamıştı. Zira bu köşede gizlenmiş birahaneden gelen ateşli konuşmaları yeteri kadar duyuyordu. İçeride yankılanan kahkaha sesleri, hep bir ağızdan çıkan sövgüler, eğlence düşkünlerinin çıkardığı gürültü patırtılar kulağına rahatça uğruyordu. Şu zaman dilimi esnasında İblis Lordunun daha fazla ileriye gitmesini gerektirecek bir durum söz konusu değildi. 

Birahane kapısının önüne koyulmuş fıçıları karıştıran bir iblis ona doğru başını çevirdi. Fıçıdaki malları inceleyen bakışları Lordunun bakışlarına değdiğinde küçük dilini yutmuş gibi bir süre duraksadı. İblisin çehresinde sanki inanılması güç bir kâbustan yeni uyanmış bir kimsede gözlemlenecek bir ifade belirmişti. O parlak gözlerle karşı karşıya geldiğinde apaçık korkuya kapılmıştı. Hâlâ onu ayakta karşıladığını anlar anlamaz koşarcasına yerinden fırlayıverdi. Onun huzurunda diz çöküp kalbi yerinden sökülecekmişçesine atarken başını taş zemine koydu. 

Belladonna - Muzan KibutsujiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin