04: Mor Tohumlar ve Açan Soluk Sarı Çiçekler

2.6K 74 119
                                    


İrkilişinin ardından kendi kollarıyla doya doya sardığı kolları bırakmak zorunda kaldı Cecilia, aniden tüm benliğine yayılan utanç duygusuyla birlikte geri çekildi. Kahve saçları karanlığa bulanmış, utancın verdiği dürtüyle dudaklarını kıpırdatmak zorunda kalmıştı.

 "Ben özür dilerim, gerçekten üzgünüm. Kendimi kaybettim bay Kibutsuji."

Muzan zerre sıcaklık olmayan gözlerle sarhoşluktan koyulaşmış genç kızın gözlerinin içine baktı. Gittikçe büyüyen gözleri, hâlâ kızarıklığını koruyan yanaklarıyla masumiyeti temsil ediyordu. Onun masum çehresi kendisini çileden çıkarmaya yetiyordu, elinde olsaydı eğer içinde hiçbir acıya yer vermeden canını alırdı. Şimdi, hiç vakit kaybetmeden öldürürdü onu. 

Ancak kendisini durdurmaya yeten nedenlerin başında Cecilia'nın kutsal kanı vardı, o kanın etki etmesi için Apeiron soyundan gelenin canlı olması şarttı. Diğer bir yandan Cecilia kendisi için ölümü göze alabilecek bir piyondu, daha kullanılmadan atılabilecek sıradan bir piyon değildi o.

"Başın ağrıyor mu?" Islak saçlarından birkaç tel birleşmiş, alnına usulca düşmüştü. Kendini tutması gerekiyordu, simasında serbest kalan damar çıkıntılarını yok etti, öfkesini saklamaya koyuldu. "Ayakta durmakta zorlanıyorsun." 

Kraliçe idam sehpasının en uç köşesinde ölümü beklerken ne ile karşı karşıya geldiğini düşünmeden edemedi. Kibutsuji'nin ani duygu değişimi kendisini güldürmüştü, oysa şarabını içtiğine cüret ettiği için öldürüleceğinden emindi. Kanının gerçekten önemli olduğunun farkına varmıştı, iblis lordu güneşte yürümeyi, onu fethetmeyi fazlasıyla arzuluyor olmalıydı. "Sanki her an patlayacakmış gibi hissediyorum," 

"Bazen ağrılarımı sizin gözlerinize benzetmeden edemiyorum, ağrılarım kıymık gibi iliklerime kadar batmıyor. Tıpkı gözlerinizdeki kıvılcımlar gibi alevleniyorlar, derimi aşıp bedenimi kanatacak kadar öfkeliler bana."

Çehresine, dudaklarına acıklı bir gülümseme takındı genç kız, sanki zaman durmuştu. Bardaktan boşalırcasına yağan yağmur damlalarını duyamaz olmuştu, atmaktan bunalmış kalbinin seslerini hissedemez olmuştu. En nihayetinde gümüş rengindeki topuklularına yenik düşmüştü, soğuk zemine oturur bulmuştu kendini.

"Sana öfkeli mi görünüyorum?"  Muzan yere düşmüş genç kızın gözlerinin içine buzdan farksız, öfke dalgalarını saklarcasına baktı. "Senin için endişeleniyordum, kan şarabım tehlikelidir. Anlık halüsinasyonlar görüp aklını kaybedebilirsin Katharina."

Dudaklarında yer bulan endişe sözcüğü yalan dolandan ibaretti, Cecilia'nın gözlerinin içine baka baka yalanlar söylüyordu, oysa endişeli görünmek için çabalamıyordu bile. Kendisini epey küçümsediğini fark etti Cecilia, şimdi aklını kaybedecek olsaydı, Muzan belki de hiçbir şey yapmazdı. Bir yardım belirtisi gösterseydi dahi sadece menfaatleri doğrultusunda gösterirdi. 

Bilirdi, menfaatler olmasaydı kendisini hiç acımadan ölüme terk ederdi, belki de ölümünün sebebinin kendisi olmasını isterdi.

"Katharina demeyin bana," Gözlerinin yeşilliği puslanmış, iblis lordunun suretini bulanık görmeye başlamıştı. "Neşeden uzak anılarımı gölgelendiriyorsunuz, yapmayın."

Cecilia bir anlığına göz bebeklerine opak bir perdenin örtüldüğünü düşündü, neredeyse her şey irislerinde görünmez bir kıvam almıştı. Aklını kaybetmemek adına derin derin nefesler almaya yeltendi. Şakaklarından çenesine doğru akan su damlalarının her bir parçası kendinden geçmesine sebebiyet veriyordu. Kafasının içi canlı canlı kazınıyormuş gibi hissetmeye başlamıştı. Sessizce, tek bir kelime etmeden direnmek için çabaladı.

Belladonna - Muzan KibutsujiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin