1. Bölüm

1.9K 99 93
                                    

Bilirsiniz, Beacon Hills'de hiçbir gün sıradan değildir. O gün de sıradan olmayan, ama alıştığımız için bizi pek etkilemeyen günlerden biriydi. Odama pervasızca dalmış ve ayağımdan çekerek beni yataktan düşürmeye çalışan Mason yüzünden uyanmıştım ve oldukça öfkeliydim. Ayağımı ellerinden kurtardıktan sonra doğrulup yatağın ucuna oturdum ve doğruca Mason'ın gözlerine baktım. Gözlerimin sarı sarı parıldadığını görünce ellerini iki yana açarak birkaç adım geriye gitti, "Kahvaltı..." gibi anlamsız bir şeyler mırıldandıktan sonra koşarak odamdan çıktı.

Homurdanarak yataktan kalktım ve banyoda yüzümü yıkayıp giyindikten sonra odamdan çıktım. Mutfağa girdiğimde Mason ve Corey masada oturuyordu. Onu görünce daha da öfkelendim ve hırladım, bunu fark eden Corey oturduğu yerde aniden kayboldu, ama kendi kendine hareket eden sandalye ayağa kalktığını ele veriyordu. Artık Corey görünmez olduğunda bulmak hepimiz için çocuk oyuncağıydı.

Kalp atışlarını dinleyerek onu buldum ve yakasından tutarak kapının arkasından çektim. "Arkadaş olduğumuz için şanslısın. Yoksa seni öldürene kadar döver, acını alıp tekrar döverdim."

"Şaka yapmıştım sadece!" Kız gibi çığlık atarak elimden kurtuldu ve Mason'ın arkasına saklandı. Boş verdim, zaten gerçekten dövecek değildim. Dün lakros antrenmanında görünmez olup sahaya girmiş ve ben oynamaya çalışırken bana gelen tüm topların yönünü değiştirerek rezil olmama sebep olmuştu. Sahada onu yakalayıp hiç yoktan var olur gibi görünür olmasına sebep olmamak için bir şey yapamamıştım ve maç bittiğindeyse ortadan kaybolmuştu. "Çok komikti," dedim. "Bir daha yapma."

Mason ona usulca kafasını salladı. Sanırım o da bu şakadan hoşlanmamıştı. Buzdolabında bulduğumuz birkaç şeyi yedikten sonra evden çıktık ve Mason'ın arabasına doluşup okula gittik. İlk dersten çıktıktan sonra telefonum çalmaya başladı, arayan Scott'tı. Telefonu açtım. "Scott?"

"Liam? Neredesin?"

Sesi aceleci geliyordu. "Okuldayım. Bir sorun mu var?"

"Evet, Monroe'nun peşine düştüğü bir kurtadamı kurtardık ama Monroe vazgeçmiyor. Bir çözüm bulana kadar onu birkaç günlüğüne Beacon Hills'e gönderiyoruz. Sen göz kulak olabilir misin?"

"Tabii ki," dedim, o sırada yanıma gelen Mason gözlerinde beliren soru işaretleriyle bana bakıyordu, elimle beklemesini işaret edip "Ne zaman gelecek?" dedim.

"Bu akşam. Argent iki gün önce döndü Beacon Hills'e, onunla beraber hareket edebilirsiniz. Kızı da Theo getiriyor, haberin olsun."

"Theo mu?" dedim gergince. "Theo ne alaka?"

"Biliyorsun, aylardır bize yardım ediyor. Ona bir şans vermemiz gerektiği konusunda anlaşmıştık."

"Theo'yla birlikte çalışmam gerektiği konusunda anlaşmamıştık!" diye haykırdım telefona doğru.

"Sonsuza kadar değil Liam, kısa bir süre için. Ayrıca Theo gerçekten değişti, çabalıyor. Senin de bunu kabullenmen gerekecek."

Ofladım ve durumu kabullendim. Ayrıntıları kesinleştirip telefonu kapattığımızda keyfim yoktu. Anuk-ite etkisiz hale getirildiğinde ve avcıların büyük çoğunluğu dağıldığında, Scott ve diğerleri üniversiteye başlamış, ama yine de olaylardan uzak duramamışlardı. Kaçmayı başaran Monroe'nun öfkesi soğumak bilmiyordu, hala yanında kalan bir avuç avcıyla kurtadam avlıyordu ve gittikçe daha fazla insanı yanına katıyordu. Onlar farklı şehirlerde, Mason, Corey ve ben ise Beacon Hills'te etrafa göz kulak oluyor, elimizden geldiğince herkese yardım etmeye çalışıyorduk. Bunu seviyordum, insanlara yardım etmeyi, diğer kurtadamlara göz kulak olmayı, Scott yokken geride kalan küçük sürüye sahip çıkmayı, seviyordum. Ama Theo? İşte bunu sevmiyordum.

Sen Gittiğinde | ThiamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin