Mason, Corey, Nolan ve ben sınava gireceğimiz kapının önünde sırada bekliyorduk. Mason hariç hepimiz gergindik çünkü o herifin ortalamasını okuldaki tüm öğrenciler bir araya gelse yine yapamazdı. Omzunu yakaladım ve ciddi bir şekilde ona baktım. "Adamım, bana yardım etmek zorundasın. Aksi takdirde mezun olabileceğimi sanmıyorum."
"Saçmalama, Liam. Nasıl yardım edebilirim? Oturacağımız yerleri bile bilmiyoruz."
"Umrumda değil," dedim histerik bir edayla gülerek. "Hem de hiç değil. Tüm soruları ve cevaplarını mırıldanarak oku. Seni dinleyeceğim."
Mason elimden kurtulup garip bir bakışla sevgilisine dönerken telefonuma bir bildirim geldi. Bugün lanet olası dar bir pantolon giymiştim. Dudağımı ısırarak elimi cebime soktum ama telefon gelmiyordu. Ikınarak daha derine ittim ve telefonu yakaladım, şimdi de çıkmıyordu. "AMAN TANRIM! BİR PANTOLONU DÖVMEK İSTEYECEĞİMİ HİÇ DÜŞÜNMEMİŞTİM!" Sinirle bağırınca sıradaki birkaç öğrenci bana döndü, agresif bir kaş göz hareketiyle önlerine dönmelerini sağladım. Telefon sonunda cebimden çıktığında oldukça öfkeliydim.
Homurdanarak bildirimi açtığımda Theo'nun mesaj attığını gördüm, "sınavında iyi şanslar." yazmıştı. Son iki haftadır toplamda birkaç kez görüşmüştük ama buna rağmen sınavımı hatırlaması hoştu. Birkaç saniye önceki sinirimi unutmuş bir şekilde, ekrana bakarak sırıtırken Nolan ben engel olamadan başını uzatıp mesajı okudu ve "Ooh," diye inledi. "Çok sevimli."
"Sevimli olan ne?" Mason ışık hızında bize döndü.
Nolan ağlamak üzereymiş gibi dudaklarını büzdü. "Sevgilisi Liam'a iyi şanslar mesajı atmış."
"Theo mu?"
"THEO BENİM SEVGİLİM DEĞİL!" Çıldırmıştım çünkü değildi. Kırk yılda bir gerçekleşen küçük yakınlaşmalar ve birer saniyelik romantik konuşmalar haricinde aramızda bir şey yoktu. Nolan'la olan ilişkim bile daha çok sevgilimsiydi.
"Böyle naz yapmaya devam edersen bu gidişle uzun bir süre daha olmayacak zaten." Corey dünyanın en normal şeyini söyler gibi rahat bir havayla konuşmuş, ben cevap veremeden koridorun karşısından ona el sallayan biriyle konuşmaya gitmişti. Ağzım açık bir şekilde işaret parmağımı kaldırdım ve bir Nolan'a, bir Mason'a baktım. "Siz- sen... o? Ne- Tanrım!"
Corey'in dediği iki bakımdan sinir bozucuydu, birincisi, ben naz yapmıyordum, ikincisi, eğer ortada yapılan bir naz vardıysa bu Theo kaynaklıydı. Çünkü son zamanlarda benimle görüşmüyordu.
Öfkeden kudurarak Theo'ya "TEŞEKKÜR EDERİM." yazdığımda sınıfın kapısı açıldı, telefonu kapattım ve içeri girdim.
Bir saat sonra sınavdan çıktığımda stresten başım dönüyordu. Üstelik Mason'ın başını da belaya sokmuş olabilirdim. Sürekli ona sesli okuması için kaş göz yapmıştım, o da mırıldandığı için birkaç kez uyarı almıştı. Uyarılardan sonra sesini kestiği için daha çok üzerine gidip sinirlenerek "Kes şunu!" diye çıkışmasına sebep olmuştum ve ondan sonraki uyarı oldukça sertti. Bundan sonra konuşmayacağını anladığım için Nolan'a sarmıştım ama o da kitapçığına ağlamak üzereymiş gibi bakıyordu. Son çarem olan Corey'e döndüğümde mırıldanarak kitapçıklarımızın farklı olduğunu söylemişti ve yıkılmıştım.
Kısaca sonucumun pek iyi gelmesini beklemiyordum.
Dördümüz okuldan çıktık ve yürümeye başladık, o sırada gözüm Theo'yu görür gibi oldu. Corey'i dürtüp "Şu Theo mu?" diye sordum.
"Bilmem. Öğrenelim," dedi ve bağırdı. "THEO!"
"Aman tanrım, geri zekalı mısın? Onu ben de yapabilirdim!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Gittiğinde | Thiam
Fanfiction"Sen gittin," dedim. "Sen, gittin, Theo. Öylece. Sessizce. Hiçbir şey yokken. Yok oldun. Ben sanmıştım ki... Yanılmak hep zordur ama senin hakkında yanılmak sandığımdan daha zor geldi, nedendir bilmem. Ve sen gittiğinde..." (Bu hikaye Teen Wolf için...