8. Bölüm

834 67 39
                                    

Hastanede inanılmaz derecede ilgi görerek -özellikle Theo tarafından- geçirdiğim bir hafta sonunda nihayet taburcu oluyordum. Bu bir hafta boyunca sürüden başka biri gelip onu dinlenmesi için kovmadığı sürece hep yanımdaydı. Mason, Corey ve Nolan'ın gönderdikleri notları getirmiş, çalışmam için başımda nöbet tutmuştu. Hatta bazen anlamadığım konuları basitçe anlatmıştı. Annem ziyarete gelemediğinde evime gitmiş ve bana temiz kıyafetler getirmişti. Beraber birkaç film daha izlemiştik. Müzik zevkinin muhteşem olduğunu öğrenmiştim. Bazen sessizce aynı odada oturup bazen birbirimize laf sokmuştuk.

Ama bir daha hiç beraber uyuyakalmamıştık.

Bunun eksikliğini neden hissettiğimi bilmiyordum. Onunlayken bilmediğim birçok şey ve anlamadığım birçok duygu vardı ama hiçbirini irdelemek istemiyordum, eğer sorgularsam altından kaldıramayacağım bir şey çıkacakmış gibi hissediyordum. Ve bunları düşünmemek için başka her şeyi düşünüyordum.

Bir kurtadama göre yavaş, ama yine de bir insana göre hızlı iyileştiğim için bacağımdaki alçı çıkarılmış, yerine sargı bezi sarılmıştı. Dikişlerim çoktan alınmış, yaraların sadece izleri kalmıştı. Onların da iyileştiğini hissedebiliyordum.

Topallayarak etrafta dolaşmam oldukça uzun süreceği için Mason çantamı kapmış, hastane odasının her yanına dağılmış eşyalarımı benim için topluyordu. Onun acelesini izlerken "Hastanelik olmayı sevdim sanırım," diye mırıldandım. Yere düşen kulaklığımı almak için masanın altına eğilmişti, doğrulup işaret parmağını bana uzattı, dudakları birbirine kenetlenmiş gibiydi. Gözlerini kısarak bir süre bana baktıktan sonra bir şey demekten vazgeçmiş olacak ki elini indirdi ve kulaklığı da hızla çantama tıktı.

Birkaç dakika içinde işi tamamlamıştı. Etrafta göz gezdirdi. "Tamam sanırım. Hadi, gidelim."

Çıkış işlemlerimi babam halletmiş olmalıydı, o yüzden rahatça hastaneden çıktık. Mason kendi arabasıyla beni evime götürecekti. Kısa bir yolculuk olmuştu. Kapımızın önünde durduğunda "Sen de gel," dedim. "Hiç sanmıyorum ama ders çalışırız belki."

Güldü. "Sen gir, park edip gelirim."

Mason'ın arka koltuklara fırlattığı çantamı alıp arabadan indim. Neyse ki annem ve babam ben hastanedeyken benim için yedek anahtar yapmışlardı. Kapıyı açıp içeri girdiğimde aniden bir şey patladı ve sıçradım, fakat korkmama gerek olmadığını üzerime dökülen konfeti parçacıklarını fark edince anlamıştım. "Aman tanrım." Şok içinde etrafa bakındım, yerler renkli balonlarla doluydu, giriş kapısının tam karşısında, üzerinde kocaman harflerle "Hoşgeldin & Doğum Günün Kutlu Olsun Liam!" yazıyordu. Arkada hafif, eğlenceli bir şarkı kısık sesle çalıyordu ve sürü ve diğerleri tüm kalabalıklığıyla buradaydı. Scott, Stiles, Lydia, Malia, Theo, az önce arkamdan içeriye giren Mason, Corey, Nolan, -ve Joshua neden buradaydı?-, Derek, Argent ve Breaden de buradaydı, hatta Deaton bile. Deaton'ı bir doğum günü partisinde göreceğimi hiç düşünmemiştim. Sınıftan iyi anlaştığımız birkaç kişi daha davetliydi, hepsi birlikte pankartta yazan şeyi melodiyle okurken kahkaha attım, çünkü hiçkimse birbiriyle senkronize değildi. Sadece bir ağızdan bağırıyorlar gibiydi.

Gerçekten de doğum günüm olduğu kafama o an düştü. 18 olmuştum ve bunu tamamen unuttuğuma inanamıyordum. Kutlama şarkıları bittiğinde teşekkür ederek birkaç kişiye sarıldım, şarkının sesi yükseldi ve ışıklar kısıldı. Sürüden birkaç kişi doğum günümü kutlamış, elime uyduruk hediyeler tutuşturup Lydia'nın kesmekte olduğu pastadan yiyebilmek için mutfağa koşmuştu. Scott elinde orta boy bir kutuyla yanıma yaklaştı ve tek koluyla omzuma sarılmadan önce "Doğum günün kutlu olsun dostum," dedi. "Seninle çok gurur duyuyorum."

Sen Gittiğinde | ThiamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin