2 Gün Sonra
Aynı bembeyaz olan kapalı bir odada duruyordum. Kötüydüm. Kollarımın her tarafı iğne izleri ile doluydu. Yüzümde oluşan kesikler, karnımda hissettiğim ağrılar hepsi bana 2 gün içinde olan şeylerdi.
Tanımadığım ama adının Adem olduğunu öğrendiğim adam beni burada tutuyordu. Günde bir kaç kez geliyor bazı adını bilmediğim aletler ile bana zarar veriyordu. Sesimi hiç kimse duymuyordu. Yardım eden yoktu.
Aynı korkuyu bir kez daha yaşıyordum. Ama daha kötüsünü. 2 gün önce söylediğini yapmıştı. Bana Demirin verdiği zararın kat ve kat daha fazlasını veriyordu.
Yorulmuştum, bağırmaktan, sesimin çıkmamasından, korkudan ve söylediği onca şeyden. Beni neden burada tuttuğunu az çok biliyordum. Gizli, altı kapalı olarak anlattığı şeylere bakılırsa Demir yüzündendi.
Adım seslerinin duyulması ile başımı kapıya ters yöne çevirdim. döndüm. Yavaşça nefes almaya çalıştım. Kapının açılma sesi ile kalbim her zamanki gibi korkudan hızlı, hızlı atmaya başladı.
Yanıma doğru geldi. Başımın dönük olduğunu görünce, döndüğüm tarafa doğru geldi. Gözlerim açık, boş bir şekilde ona bakıyordum. Üzgün bir surat yapıp benimle aynı boyda olabilmek için yatağın yanına diz çöktü. Bir süre yüzüme baktı, dolmaya başlayan gözlerimi görünce acımış bir şekilde konuştu.
" Derin yapma ama sen ağlarsan bu benim hoşuma gidecek. Ve daha fazla acı çekmek zorunda kalacaksın. Hem bak bugün sana fazladan suda vereceğim. Bu güzel gözler dolmasın." ona bakarken ayağa kalkıp bir bölmede olan aletlerin olduğu tepsiyi getirdi.
Nefes alış verişim hızlanmıştı. O ayaklarımı da bir kelepçe ile yatağa bağladı. Sonra keskin bir alet ile yatağın ucuna gelip yüzüme doğru eğildi. Bu hareketi ile başımı çekmeye çalıştım ama o sırada eli ile boğazımı tutarak hareket etmemi engelledi.
" Rahat ol, sakin ol çok acımayacak. Bu alet senin ameliyat yaparken gördüğün alete çok yakın ama bir farkı var bu aleti kullanan kişi bir deli ise çok fazla deri altına geçebilir." ona korkuyla bakarken konuşmasına devam etti. " Ama ben deli değilim. Çok canını yakmam güzelim. Şimdi yüzünden mi başlasak ya da boynundan mı? Sen karar ver."
Korkumdan ağlamaya başladım. Yalvarırcasına bakarak konuştum.
" Lütfen yapma, lütfen, lütfen. Ne istersen yaparım daha fazla zarar verme lütfen." akan göz yaşlarımı baş parmağı ile yavaşça sildi.
" Ağlama demiştim değil mi sana? Sözümün dinlememesinden nefret ederim. Normalde cezan fazlalaşması gerekir. Ama bugün ben biraz fazla yorulacağım o yüzden aynı izler verilecek." keskin aleti alnıma doğru bastırması ile çığlık attım. Ne kadar tepinsem de işe yaramıyordu.
Bir süre sonra bana tonlarca acı veren işkenceyi bitirmiş elini ceketini cebinden çıkardığı mendile silip, yanağımı öperek kalktı. Baygın gibiydim, hislerim bitmişti.
Ayaklarımı çözüp yanıma bir sandalye çekerek oturdu. Dışarıdan adamına seslenip meyve suyu ve su getirmesini istedi. Ayca aklıma gelmişti. Yine çok korkmuştur, yine ağlamıştır.
Adam istediklerini getirdikten sonra eline bir telefon uzatmıştı. Bana göz kırpıp bir numara çevirdi. Telefonu kulağına götürüp açılan telefon ile konuştu. Aradığı kişi Demirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CANHIRAŞ GÖZLER
Romance" Neden çağırdın beni buraya. " onu ilk gördüğüm yere gelmemi istemişti. Tedirginliğimi bir yana bırakıp soğuk bir sesle konuştum. " Gelmeni beklemiyordum ama geldin." birbirimizden çok uzakta duruyorduk. Bu benim için iyi birşeydi sadece benim için...