DEMİR ASLAN
Önümde duran ve dik durmaya çalışan ama içi acıyan kadına saklanarak bakıyordum. Cenazedeydim. Derinin babasının cenazesinde. Buraya sadece Derini görmeye gelmiştim.
Tabutun üstüne toprak atıldıktan sonra herkes gitmeye başladı. Zaten fazla kişi de yoktu. Derin elinde olan siyah eldivenleri çıkarıp mezarın başına geçip yere oturdu.
Ayca onu yalnız bırakıp benim olduğum yere doğru geldi. Siyah gözlüklerim ve siyah maskem ile tanınmak istemiyordum. Mezarlığa girip belli etmeden Derinin yakınında olan bir mezarın yanında durdum ve onu dinledim.
" Özür dilerim baba. Ben kurtulsam bile seni böyle görmek beni öldürüyor. Ağlamaktan nefret ediyorum, güçsüz görünmekten. " deyip göz yaşlarını silip devam etti.
" Keşke birlikte çıksaydık o yerden. Eğer birlikte çıksaydık sana verdiğim sözü yerine getirirdim. Seninle baba- kız olurduk yeniden. Ama olmadı." toprağa yavaşça dokunmaya başladı.
" Seni seviyorum. Bunu birkez daha yüzüne söylemeyi isterdim. Ama beni duyuyorsun biliyorum. Buradan gitmek istemiyorum, yanından ayrılmak istemiyorum.
Sana çok kızgınım hâla ama bu kızgınlık... Ne biliyim işte tarif edemiyorum, zor... Yine beni yalnız bıraktın ama ben yine affediyorum içimden. Böyle güçlü kalıyorum çoğu zaman." devam edemedi. Ayca yanına geldiğinde iste daha fazla mezara sokuldu. Ayca kolunu hafifçe tutarak konuştu.
" Derin hadi kuzum gitmemiz gerek artık. Dinlenmen gerek, yeni hastaneden çıktın."
" Onunla biraz daha kalmak istiyorum Ayca. Beni yalnız bırakır mısın?"
" Derin burada beklemek senin için daha kötü olabilir. Hem hava soğuk-" bıkkın bir sesle konuştu.
" Sadece 5 dakika daha Ayca." Ayca bana baktığı sırada kafamı başka yere çevirdim.
" Tamam araba da bekliyorum." deyip yanından gitti. Orada sessiz bir şekilde kaldı. Daha sonra ayağa kalkıp gitti. Bende onun gidişi ile mezarlıktan ayrıldım.
Arabaya binip depoya doğru sürdüm. Depoya gelince Çağrı benin yanıma gelip kapıyı açtı, birlikte Adem pisliğinin olduğu yere doğru yürüdüm. Odaya girip başı dik bir şekilde yarı çıplak Adem ile gülümsedim. Şimdi beklediğim ana gelmiştik. Derine yaptıklarının hesabını soracaktım.
Beni görünce güldü. Ama yarası buna çok izin vermedi. Onun karşısına Çağrı'nın verdiği sandalye ile oturdum. Ona bakarken üstümde olan ceketi çıkardım ve adamlardan birine verdim.
" Az sonra olacaklar için hazır mısın şerefsiz?" sesli bir kahkaha atarak cevapladı.
" Ecelim hep bana yakın zaten korkmadım."
" Sana korktuğunu sormadım. Hazır mısın diye sordum?"
" Sonunda ölüm var, hazırım." gülme sırası bendeydi.
" O kadar kolay ölüm yok sana Adem. Derine yaptıklarının kat kat daha fazlasını yapacağım konusunu söylemiştim."
" Umrumda değil artık Demir. Ben birine zaten fazlaca zarar verdim. Derinin babasının ölümü bile beni bu dünyada fazlaca sevindirdi. Sende çok üzüldün. Ben artık daha fazlasını istemem." kol düğmelerimi çıkarıp gömleğimi yavaşça katlamaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CANHIRAŞ GÖZLER
Romans" Neden çağırdın beni buraya. " onu ilk gördüğüm yere gelmemi istemişti. Tedirginliğimi bir yana bırakıp soğuk bir sesle konuştum. " Gelmeni beklemiyordum ama geldin." birbirimizden çok uzakta duruyorduk. Bu benim için iyi birşeydi sadece benim için...