Hz. Muhammed'in (s.a.v) Peygamber Olduğunun Mantıki Delilleri 1

2 0 0
                                    

• Düşmanlarının dâhi güvenilir bulduğu bir peygamberden bahsediyoruz. Bir yere gideceği vakit eşyalarını O'na (s.a.v) emanet ederlerdi. Hatta bu bazen yeri gelir savaşılacak anda dâhi devam eden bir haldi. Hicret vakti Hz. Ali'ye (r.a) kendi yatağına yatmasını istiyor ve yeğeni hiç çekinmeden kabul ediyor. Peki, bir Peygamber(s.a.v) neden yeğenini geride bırakıyor? Çünkü kendisine kumpas kuracak müşriklerin kendilerinde malı olup, Hz. Ali'ye (r.a) onları iade etmeleri için geride bırakmış olup, sonra hemen Medine'ye dönmesini emretmiş.

• Ömrünün kırk yılı boyunca bu güzel edebi ve güzel huyları ile tanındı. Eğer Rabb'im tarafından istenilse idi doğduğu an peygamberliği resmiyetle ilan edilirdi lâkin öyle bozuk bir toplum ve kabile devrinde güvenilir, açık ve doğru sözlü olmak, erdem ve iffet bakımından üstün sıfatlı görülmek peygamberliğinin bir nevi toplumu hazırlayıcı unsur teşkil ediyordu.

• Onların yanında bir de mucizeleri bulunarak peygamberlik makamı ispatlanmış olunuyordu. O mucizelerin gerçekleşmesinde de öyle bir hikmet vardı ki irade bir tarafa atılmıyor ve inanç konusunda hür bırakılıyordu. Ay ortadan ikiye ayrıldı lâkin birkaç dakika sürdü, elinden su çıktı lâkin bir su birikintisi altından çıktı, yediği yemek bereketlendi lâkin tasta önceden de yemek vardı.


Eğer Ay hep öyle kalsa idi, eğer su tamamen gözler ile müşahede edilerek parmak uçaklarından çıktığı çıplak gözle ispat edilse idi, boş tastan Cennet nimeti gibi bitmeyen rızık bulunsa idi şimdi inanmayan kimse kalmaz idi.

• Peygamber Efendimiz'in (s.a.v) kuşkusuz en büyük mucizesi Kur'an-ı Kerim'dir. Üzerinden 1400 sene geçti ve daha ona inanan, okuyan, tetkik eden milyarlar insan var. Şimdi bile 1,57 milyar Müslüman var, insanın toplam nüfusu ise 7,735 milyar! Ve daha "Kur'an'da şu ayet yanlıştır," diyebilen yok. Yanlışlığını araştırıyorlar lâkin bir mucize ile sonuçlanıyor bunca çalışma. Gayrimüslimin sert çıkış ve inkâr iddiaları sebebiyetiyle daha da kuvvetleniyor bu Hakk dava.

• Düşünelim ki siz bir şeriat getirerek öyle bir kurallar bütünü bir anayasa koyacaksınız ki şimdi geçmiş olan 14 asırda aynı kalacak ve kıyamete kadar da bunu sürdürecek. Tarihte Kur'an'dan uzak milletler her birkaç asırda bir reform ve farklı bir yaşayış stili getirilmiştir. Tarihimize bakınca Cumhuriyetten bu yana daha bir asır gelmemiş olmasına rağmen dört kere anayasa değişikliği olmuştur.

• Bakın... Şimdi ve önceki nice devlet adamları yahut önderler olsun illâ birilerinden esinlenme yahut taklit etmişliği vardır. O'nun (s.a.v) zamanında sadece O (s.a.v) vardı. O (s.a.v) ne birinin yolundan gitmiştir, ne etkilendi, ne ilham aldı, nede taklit etti.

• O (s.a.v) çok eziyet çekti, birçok işkence gördü, onuru çiğnendi ve sürekli hor görüldü. Mekke'nin zengin müşrikleri amcası Ebu Talib'i sürekli orta yol bulunsun diye sıkıştırdılar ve ikna etmeye çalıştılar. Ebu Talib bu baskılara ve sonunda olacak vahim neticelere karşı yeğeni ile konuşma kararı aldı;


"Kardeşimin oğlu, kavminin ileri gelenleri bana başvurarak senin onlara dediklerini bana arz ettiler. Ne olursun, bana ve kendine acı! İkimizin de altından kalkamayacağımız işleri üzerimize yükleme. Kavminin hoşuna gitmeyen sözleri söylemekten artık vazgeç." dedi.


Kainat'ın Efendisi (s.a.v) o meşhur sözleri etti o an;


"Bunu bilesin ki, ey amca! Güneşi sağ elime, Ayı da sol elime verseler, ben yine bu dinden, bu tebliğden vazgeçmem. Ya Allah, bu dini hâkim kılar, yahut ben bu uğurda canımı veririm."

Burası öylece anlatılıp gidilecek bir husus değildir. Üzerinde durulması gerekilen mühim noktalar var: Eğer Hz. Muhammed(s.a.v) istese idi hem orta yolu bulmak adına verilenleri alır ve direkt Mekke müşrik efendilerine karşı gelmeyen, onların düzenlerini bozmayan bir yöntem takınabilir, hatta kendi safına belli anlaşmalar çekerek daha hızlı büyüyen, daha rahat bir yayılım politikası izleyebilirdi. Zamanla tüm gücü kendinde topladıktan sonra da o anda Mekke müşriklerine karşı bir harp yahut adamları ile kellelerini uçurabilirdi. Bunu yapmadı!


O (s.a.v) izleyeceği yolu kendisi belirlemiyor. Demin dediğim yönteme kesin olarak izin verilmemişti. O'na (s.a.v) ilahi bir emirler çizelgesi belirtilmiştir.

• Tüm bu mucizeler bir yana, Rabb'imin O'nu (s.a.v) muhafaza etmesi başka husus, indirilen vahiyler ve emirler bahsedilmese bile bir gerçek vardır ki Hz. Muhammed (s.a.v) bir peygamber ve Resul olduğunu karakteri ile dâhi belli etmektedir. Başta zorluk, sıkıntı, çile ve eziyetlerden ötürü hiçbir zaman şefkatli tavrını bozmadı. Her vakit sabretti. Her vakit sakin kaldı. Hiçbir vakit bırakın kaba kuvvetini, sesini dâhi yükseltmedi. Zamanla İslâm yayıldı, bir devlet halini aldı, devletin hazinesi çoğaldı lâkin ilk tavrından zerre değişim olmadı, bir kıl kadar sapma görülmedi. 63 yıllık hayatında ve 23 yıllık peygamberlik vazifesinde tek bir fikir ve zikir tezatlığı, değişimi görülmemiştir! Bu dâhi bir Hakk Resulü(s.a.v) olduğuna unutulmaması gerekilen bir gerçektir.

Deist Arkadaşa Tebliğ MektubuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin