Vahyin şimdi de peygamber unsuruna bakacak olur isek, önceki örnekte verdiğimiz vagonda bu sorularımıza birer cevap verilmesi için bir şahıs bulmak lüzum gerektirir. Öncelikle de bir peygamberi bilmek için onun özelliklerini öğrenmek gerektir.
Sual: Neden Cebrail (a.s) bize yol gösterici olmadı? Neden madem vahyi bize ileten bir elçidir. Madem ilahi emir dışına çıkmayacağı da aşikârdır, o hâlde peygamberlere ne gerek vardır?
El-Cevap: Peygamberler öncelikle bilinmelidir ki beşeridir, insandır. Bizdendir ve bize bizden başkası Hakk yolu göstermede bir öncü olamaz. Bir insan köpeğe ne kadar yol gösterse, ne kadar vakit harcasa ve eğitmede emek harcasa da tam istediği bir hâli aldıramaz. Irkları, cinsleri, türleri ve daha niceleri farklıdır.
Ayrıca peygamberlik sadece vahyi söz ile yahut bir metin ile insanlara aktaran vazifedar bir memur olmak ile kalmaz. Ona verilen görev bununla başlayıp da bitecek bir şey değildir. Bildirdiği emri ve yasakları göstererek tatbik etmek, uygulayıp uygulatarak öğretmek de gereklidir. Yoksa gökten inen bir kitap da her şeyi bitirebilirdi ama vahiy meselesi bu kadar basite indirilecek bir husus değildir!
Melekler günahsız ve hatasız iken bizim gibi kimselere nasıl tövbeyi öğretebilir? Açlık ve hastalık hissetmez iken bize nasıl dertlerimize derman gösterici olabilir? Onlar zorluk ve keder hissetmez iken bizi nasıl anlayabilirler, o durumlara karşı nasıl sabrı öğretebilirler? Hem insanlık başka bölgelere yayıldıkça başka lisanlar ve âdetler türemiştir, bir melek dünya cihanında yaşamadan ve tebliğ edilen kavmin yaşam koşullarını ve bulunduğu ortamın şartlarına vakıf değilken ne amaçla vahyi getir götür yapabilir? Ki insanoğlu ile yaşayan bir melek gönderilmiş dâhi olsa farklı tür mahlûk olmalarından dolayı her türlü yönden çelişkiler ve sıkıntılar yaşanacaktır. Melekler sadece vazifesini yerine getirme, ubudiyet ve zikir ile meşgul varlıklar olduğunu başta ehemmiyetli açıklamaları yapmıştık.
Hem bu soruya Kur’an-ı Kerim dili ile cevap verecek olur isek;
“İnsanlara hidayet (Kur’an) geldikten sonra onların iman etmelerine ancak, “Allah, bir beşeri mi peygamber olarak gönderdi?” demeleri engel olmuştur. De ki: “Eğer yeryüzünde, (insanlar yerine) yerleşip dolaşan melekler olsaydı, elbette onlara gökten bir melek peygamber indirirdik.” De ki: “Sizinle benim aramda şahit olarak Allah yeter. Çünkü O, kullarından hakkıyla haberdardır, onları hakkıyla görendir.”(İSRÂ/94-96)
Beydâvi, bu ayetlerin tefsirleri için şunları demektedir;
“Şayet yeryüzünde yaşayanlar melekler olsa ve Ademoğulları gibi onlar yeryüzünde yürüselerdi, semadan kendilerine peygamber olarak bir melek gönderirdik. Onlar, bu gelen melek peygamberle beraber olurlar, dini ondan öğrenirlerdi. Ama insanlar ise, hepsi meleğe karşı kör gibidirler, onu göremezler, ondan ilim alamazlar. Çünkü meleği görmek almak bir çeşit tenasüp ve ondan ilim ve tecanüsü (birbirine uygunluğu ve aynı cinsten olmayı) gerektirir .”(Beydâvi Tefsiri, cilt 2, sayfa 675)Demek ki bir peygamber olarak insanlara meleklerin gönderilmesi “El-Hâkim” isminin hikmetli sıfatına ters düşmekte ve bir nizamsızlık doğurduğu için, uygun olarak düşünülmesi mümkün değildir.
İnsanların bunu sorması ve istemesindeki endişelerini ve merak duygularını da pek tabii anlayabiliyorum. Onlar da bizi anlasınlar ki ALLAH-u Teâlâ “El-Âlim” ismi ile ezeli ve ebedi ilme sahiptir, sonsuz ve sınırı olmayandır. Yaşanmış ve yaşanacak olan, dışa vurulmuş yahut da işte kalmış her fikri ve hissiyatı kesinlikle bilir. Kendisi (C.C) ezeli ve ebedi ilmi ile her peygamberi önceden biliyor, fiiliyat ve gayretlerini ve aynı zamanda peygamberlik vazifesine dair sadakatlerini bilerek önceden seçmiştir. Bu kader planında olan muhakkak bir şeydir.Peygamberler görüp görülebilecek en temiz ve günahsız olan insanlardır. Cüzzi ufak hataları vardır ki onlarda yaşadıkları dertler, ibadetleri ve Rabb’lerine olan sadakatten ötürü kefaretle affolunmuşlardır. Ayrıca Rabb’imiz peygamberlerinin davalarındaki sadakati bildiği gibi onları sadece kendi güçleri ile baş başa bırakmamıştır. Mucizeler vermiştir, manevi güçlerini güç katmıştır. Buna delil olarak Kur’an-ı Kerim’deki birçok mucize bildiren ayet-i kerime sayılabilir. Sadece peygamberlere verilen mucizelerin Kur’an’da geçen kısımlarına değinecek olsak en az şimdi yazdığım kadar daha anlatılacak şey çıkar. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) mucizelerinden bahsedecek olsak ise sadece en sahih hadislerle dâhi bu yazının on katı kadar ayrı bir kitap çıkar. Benim esas değinmek istediğim bu ilahi bir nimet olarak peygamberlere has olarak verilen manevi güç ve Hakk yoldan kaydırmama hakkında delil olarak sadece kendimin bildiği ve daha çok da olabilecek şu ayet-i kerimelerdir;
“Eğer biz sana sebat vermiş olmasaydık, az kalsın onlara biraz meyledecektin.”(İSRÂ/74)
“Andolsun, kadın ona (göz koyup) istek duymuştu. Eğer Rabbinin delilini görmemiş olsaydı, Yûsuf da ona istek duyacaktı. Biz, ondan kötülüğü ve fuhşu uzaklaştırmak için işte böyle yaptık. Çünkü o, ihlâsa erdirilmiş kullarımızdandı.”(YÛSÛF/24)İşte bu ayet-i kerimelerden de anlaşılıyor ki peygamberler öyle sadece bir insan olma makamında bulunmuyor. Onlara Rabb’imiz ile olan aradaki perdeler daha bir açılmış. Aradaki engeller çıkarıldıkça mevkileri yükselmiş ve bulundukları davanın Hakk olmasından ötürü dünyalık sefahat yahut zulüm olsun, hiçbir şey kararları ve istikametlerinden saptırmaz olmuş.
Peygamberler hakkında başka mühim bilgilere yer verecek olur isek onların bir önder ve yol gösterici özelliğini bildiğimize göre insanlığın başlangıcından beri varlardır, hatta ilk insan olan Hz. Âdem (a.s) da bir peygamberdir. Eşi olan Hz. Havva’ya ve onların birlikteliğinden meydana gelen kırk çocuğuna İslam’ın temelleri atılmıştır. Arafat’ta buluşan Hz. Âdem (a.s) ve Hz. Havva’dan bu yana hadislerle bellidir ki bu zamana kadar 124 bin peygamber gelmiştir. Yani peygamberler, Kur'an-ı Kerim'de ismi zikredilen yirmi beş zattan ibaret değildir. Bir hadisin işaretine göre 124.000 peygamber gelmiştir. Bunlardan 313 tanesi resüldür . Bu peygamberler de Arap Yarımadası’ndan başlayıp da yoğunluk olarak oradaki kavimlerde görevlendirilmiştir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deist Arkadaşa Tebliğ Mektubu
Tâm linhKYK'da kaldığım ve üniversiteye yeni başladığım zamanlarda odamdaki bir arkadaşın deist olmasını öğrendikten aylar sonra yazılmış GERÇEK BİR MEKTUPTUR 😊