Anahtar Bilgi

19 4 1
                                    

Medya; Akıllara Zarar Uygur Kardeşler...

İnci Demirci'den:

Kendimi karda ayak izi takip eden bir takipçi gibi hissediyorum. Sanki ben bir adımı gördükçe, diğer adımın üzerine kar yağıyor ve bütün izleri kapatıyor. Kar taneleri düştükçe bütün izlerle birlikte çamurlu yolları da, taşlı sokakları da kapatıyor. Ağaçların dallarını kaplıyor ve her şeyi gizliyor. Parlaklığı gözlerimizi alıyor, sanki şehrin tüm kiri kayboldu bir anda. Tüm kötülüklerde o beyaz örtünün altında kaldı. Saflık sandık bu rengi, pisliği altına süpürdüğümüz bir halı olduğunuysa sadece gece karanlığında fark ettik. Yanan şöminemizin ateşine dalmışken, duvarların dışındaki vahşeti göremedik. Beyaz örtünün gizleyemeyeceği bir şey varsa o da kandır. Ertesi sabah beyaz örtüyü lekeleyerek yayılmış vahşetin görüntüsüyle anladık, halı kenarı itildi ve gömülememiş cesetler ortaya çıktı. Mecaz yapıyorum canım! Sonuçta böyle şeylerin olması mümkün değil(!) Olmamalı değil mi?

Öğlen 12.00'de geldiğimiz Central'e, Karaca'yı çağırmak için acele etmeyerek dinlenmesini istedim. Hepimiz zor bir şeyle karşı karşıya kalmıştık, hem de daha ne kadar zor olabilir dersek. Şayet Kayra, mesajın sahibini bulursa, Burçin'i de bulurmuşuz gibi hissediyorum. Umarım öyle olur... Sahi kaç gün oldu, bu kabusun kaçıncı günü. Masanın üzerindeki telefonumun ekranını aydınlatarak tarihi görmeye çalıştım...29 Mayıs. Bu gün 7'inci gün o halde. Burçin'in bilinmezliğinin 7'inci günü. Bu hikayemizin 7'inci günü. Sıkıntıyla nefesimi bırakırken Central'in kapısı gürültüyle açıldı ve Karaca'nın yüzünden, bizde olmayan bir bilginin onda saklı olduğu açıkça belli oldu. Karaca Central de dolaştırdığı bakışlarıyla bizi bulup, hızlı hızlı yanımıza adımlarken, Lara'da bu garipliği fark ederek, elinde taşıdığı tepsiyi başka birisine verdi ve bizim yanımızda bitti. Karaca sandalyeye oturmayıp sadece ellerini dayadı ve şaşkınlıkla kurdu cümlelerini.

-Kafenin önünde eski bir arkadaşımı gördüm. Burçin kaybolmadan 2 haftadan fazla bir süre önce, Onur ile Minör de oturduklarını görmüş. Burçin'in, Onur'la ayrıldıklarından beri hiç görüşmediklerini sanıyordum.

-Demiştim bu Onur itinde bir iş var, silkeleyelim onu diye ama dinletememiştim. Kalkın, Karaca bizi Onur'a götürüyor.

Sarp ayaklanmışken, ben şaşkınlıkla yerimden kalkamıyordum, Lara da benden farksızdı, bakışlarımız Karaca ve Sarp'ın arasında gidip geliyordu. Sandalyesini iteleyip masanın yanından geçmek üzere olan Sarp'ı Karaca durdurdu.

-Dahası da var. Onur, Burçin'e bir anahtar vermiş ve baya samimi görünüyorlarmış. Belki de o gün barıştılar ve Onur, kendi evinin anahtarını verdi, Burçin de o yüzden 2 haftadır spora gitmiyor ve Onur'la vakit geçiriyor. Utandığı içinde bize söyleyemedi.

Karaca'nın sözleri çok mantıklı geliyordu. Anlaşılan kapıdan girene kadar kafasında mantığa dayalı bir senaryo kurmuştu. Başka ne olmuş olabilirdi ki zaten? Öğrenmenin tek yolunun sormaktan geçtiğini fark edince bende ayaklandım.

-Şu Onur'u görmek iyi olacak.

Karaca da başıyla onayladığında, Lara'ya veda edip çıktık Central'den bir telaş. Arabada her zamanki yerlerimizi almış, hızla Karaca'nın tarif ettiği adrese gidiyorduk. Kimse konuşmuyor, bir umut Onur'un bizi Burçin'e götüreceğine inanıyorduk. Kafamdaki senaryo başkalaşmaya bir ışıklarda durduğumuzda başladı. Haberlerde duyduğum, sevgilisini öldüren, zorla yanında tutan adamların haberlerini hatırladım. Sonra Burçin'in kitabı geldi aklıma, ya onun psikopatı da Onur'sa... Belki de yediremedi kendine, Burçin'in ondan ayrılmasını. Zaten her cinayet 'seni seviyorum' demekle başlardı. Bu tarz ihtimallerin kuvvetle muhtemel olması canımı sıkıyor. Bir dakika! O zaman 'yanımıza yaklaşma' başlıklı tehdit açıkta kalırdı... Belki de Onur'un, Burçin'i aldattığı kadındı tehdit mesajını atan. Belki de Onur ve Burçin'in barışmasını o kendine yediremeyip Burçin'e zarar vermek istemişti... Off! Belki, Belki, Belki.... Araba hızlı bir fren yaptığında, bu belkilerden kurtulacağıma sevinçliydim. İhtimallerde boğulmaktan sıkılmıştım. Cevaplar Onur'da saklıydı. İki katlı gösterişli bir evin önüne çekmiştik arabayı. Hepimiz zapt edemediğimiz bir öfkeyle attık kendimizi dışarıya ve Onur'un kapısını yumruklamaya yine ilk Sarp başladı. Adamın yumruklamadığı kapı kalmadı! Ahşap renkli kapıyı Onur'un açmasıyla Sarp'ın adamın yakasına yapışması bir oldu. Çığlığıma eşlik eden hizmetlinin ardından, Sarp'ı tutmak için hareketlendiğimde, Karaca beni önüme kolunu uzatarak durdurdu. Keskin bakışları, Sarp'ın kapının yanındaki duvara yasladığı Onur'un üzerinde gezdi. Ardından seslendi.

Ceset Çiçeği (Kitap Oldu!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin