AYNADAKİ YANSIMA

17 6 1
                                    

Medya; Başkomiser Sarper 🤤

Başkomiser Sarper'den:

Uygur'ların yalısından çıkar çıkmaz hızla emniyete sürdüm arabayı. Kafamda Uygur'ların ifadesi dönüp duruyordu. Cümleler zihnimin içinde yeniden can bulurken beni boğacak yeni konular meydana geliyor. Burçin'in her bir fotoğrafı gözümün önünde dört dönüyorken, bu kızı bulmak için daha da hırslanıyorum. Küçücük bir kızın, düzeltiyorum hiç bir kadının, hak etmediği bir şey yaşamasını istemiyorum. Bu düzene dur demek neden bu kadar zor? Hak eden hak ettiği cezayı almadığı sürece hiç kırılmayacak bu zincir.

Burçin'in bakışları bana yalvaran bir hal aldığında kafamı yasladığım çalışma masamdan kaldırdım.Masaya dağılmış dosyalar ve ifadeler arasında, Burçin'in dosyasını bulmaya çalıştım. En alta kadar kaymıştı, ailesinin dosyalarını incelerken. Tekrar gün yüzüne çıkardığımda, bu kızla diğer vakalardan farklı bir bağ kurduğumu düşünmeye başladım. Bu etik değildi ama o bu kadar masum görünürken, benim onu kurtarmamı beklediğinide düşünemeden edemiyorum. Bakışlarım bu sefer Onur'un adının yanında yazan numarada gidip geldi. Zamanı gelmişti....Arka cebimden telefonumu çıkarırken, yanında sıkışmış kurtulmayı bekleyen beyaz kağıt parçasıda yere düştü. Eğilip yerden kağıt parçasını alıp katlandığı tek katıda açtım. Pars'ın el yazısıyla yazılmış Karaca Emir adı ve numaraya baktım bir süre. Siyah kurşun kalem, kağıtta şekillendirildiği gibi kalmamış, beyaz kağıdı adeta kirletmişti. Dağılan kömür boyası aynı zihnimdeki düşünceler gibiydi. Kelimeler okunaklı ama sisli. Bir kaç rakam topluluğu yüzünden heyecanlandım çünkü bana verebileceği sırların kimsede olmayacağına eminim. Elimde Karaca'nın numarası dururken, önce onu aramaktan kendimi alıkoyamadım. Tuşlarda gezinen parmaklarım arama tuşuna basmadan iradem dışında kalakaldı. Kalp atışlarım hızlandı, ilk kez birini arayacak, ilk kez vaka çözecek gibi. Korktuğumu fark ettim o an, onca insana Burçin'i teslim edememekten....Derin bir nefes alarak, her zaman yaptığım gibi üstüne gittim korkularımın. Nefesim dudaklarımın arasından özgürlüğüne kavuşurken arama tuşuna da aynı anda bastım.

1. Çalış.... 2. Çalış... ve-

-Alo?

Telaşlı, ağlamaklı ve sert bir kadın sesi. Bu sesi duyduğum anda, saatler önce fotoğrafına baktığım Karaca'nın yüzü geldi gözümün önüne. Kesin kaşları çatılmıştı şu an ve her an karşısındaki sesin sahibini azarlayıp suratına kapatmayı bekliyordu.

-Karaca Emir?

Bende sesimin en kendinden emin halini kullandım. Bu genç kadının karşında suratına telefon kapatamayacağı birisi olduğunu hemen anlamasını istedim.

-Benim. Siz kimsiniz?

-Ben Başkomiser Sarper Yüceer. Sizi Burçin Uygur'un kaybolma vakası sebebiyle aradım. En yakın arkadaşı olduğunuzu öğrendim ailesinden.

Ard arda kurduğum cümlelerimle, onu tanıdığımı ve onu bekleyen şeyin ne olduğunu anlamasını sağladım. Telefonun diğer ucunda toparlandığını bile hissedebiliyordum. Sesi soğudu, artık merak hakimdi tüm zihnine.

-Evet...Evet öyleyim. Nasıl yardımcı olabilirim?

Hazırdı. Arkadaşı için her türlü yardıma hazırdı. Sesi bunu açıkça ele vermişti. Bu beni sevindirdi, hiç takılmadan sorduğum her soruya cevap verecek birisi vardı karşımda. Kurduğumuz bu bağı koparmadan devam ettim.

-Gün içinde emniyete uğrayabilir misiniz? Sizinle sohbet etmemiz gerekiyor.

Arkadan takır tukur sesler gelmeye başlamıştı bile. Anlaşılan Karaca gelmek için acele ediyordu. Belki masanın üzerindeki bir kaç bardağı mutfak lavabosuna fırlattı, belki de çalışmakta olduğu masadan kalemleri bir çırpıda topladı. Bilemiyorum o kadar ayırt edilemedi ama aceleci tavrı hissediliyordu.

Ceset Çiçeği (Kitap Oldu!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin