KAZANILANLAR KAYBEDİLENLER

11 4 0
                                    

Burçin'den:

Hayatım bir adamın avuçları arasında un ufak edilirken, sessiz kalacağımı asla düşünmezdim. El uzatmaya yemin ettiğim o kadınlardan birisi olacağım da aklıma gelmezdi. Büyük bir dokunulmazlığın arkasında gibi hissederdim kendimi, kırılmaz bir fanusun içinde gibi. Fakat o camı çatlatan ilk taşı içeriden kendim atmıştım. Eftelya'nın masum hayatını görmezden gelerek, dönüp gitmesini hiç var olmamasını isteyerek, kendi varlığımı tamamıyla dünyadan silmiştim. Aslında yıllardır kendini varlığını kanıtlamaya çalışan birisi olarak, kız kardeşimi daha iyi anlamalıydım. Ama yapmadım, mezarımı kazması için Açelya'nın eline bir kürek verdim. Açelya da işlerin bu kadar şanssız ilerleyeceği tahmin edemezdi belki de. Bu kadarını o bile planlayamazdı. Şans yine bir Azrail'in tarafında saf tutmuştu. Bu kadarını ancak bir cani planlayabilirdi.

(27 Nisan):

Geçen günlerde, Açelya'dan koparabileceğim, ne varsa peşini bırakmamıştım. Ona kaybettirip duruyordum. Araya tanıdıklar sokuyor, bazen de yeteneklerimi kullanıyordum. O da kızı da bu şehirden sessizlikle gidene kadar durasım gelmiyordu. Ona gelip itiraf etmesi seçeneğini sunarken samimi değildim. İçimde yaşanan öfkeyi, kırgınlığı, hayal kırıklığını annemin tatmasını, Sarp ve Pars'a yeni bir kız kardeş getirmeyi istemiyordum. Kendimden sapmış, bencilliğe bürünmüştüm. Bu yüzden aynaya bakmıyor, kendimle yüzleşmek istemiyordum. Çünkü kendimden tiksinmek beni korkutuyordu. Ailem için savaşacağıma hep emindim ama daha önce yanından geçmediği 'bencillik' duygusuyla bir bütün olacağımı asla bilmiyordum.

Açelya'nın ilgilendiği, çok önemli bir iş adamının bahçe peyzajı anlaşmasını bozmak için araya tanıdıklar sokup, iyi giden ihaleyi çöp etmek için uzun bir mesaj hazırlarken, ekranıma düşen yeni bir maille klavyedeki parmaklarım durdu. Geniş ekranlı bilgisayarımda mouse kaydırarak kırmızı bildirimi tuşladım. İsimsiz bir hesaptan gelen mailde açık bir tehdit mesajı okumuştum. 'Seni bir daha etrafımızda görürsem.... Acımam gebertirim. Hatta gebertmekten beter ederim.' Mesajı okuduğum anda gönderenin kim olduğunu anlamıştım. Bunu Açelya, yapmazdı. Yapacak olsa şimdiye kadar ya karşılık verir ya da yüzüme konuşurdu. Bunu ancak ailesini korumak isteyen birisi yapardı. Bir masum. Bir çaresiz. Bunu ancak Efteya yapardı. Nedense anında emin oldum bu düşünceden. Hoşuma gitmedi ama ona kızamadım. Bende aynını yapıyordum ya şu an ailemi korumak adına saçmalıyordum. Belki de beni kaçtığım o depresyonun içine Eftelya elleriyle itekledi. Boşuna çabaladığımı, çırpındıkça batacağımı fark ettim ve önce tehdit mailini ardından hazırladığım mesajı sildim. Bilgisayarın kapat tuşuna basarken elim bile titremedi. Kaç saattir ekrana baktığımı bilmiyorum ama başıma keskin bir ağrı girmişti. Aç olmama rağmen önce bir ağrı kesici ardından bir süredir haddimi aşarak kullandığım bir uyku hapı attım. Başka türlü gözüm uymak için kırpılmıyordu bile.

Aradan geçen 1 Haftada depresyonu atlatmak hafifletmek için türlü yöntemler denedim. Meditasyon, kitap, spor. Fakat susmanın da bir suça ortaklık etmek olduğunu 3 Mayıs akşamı yemekte fark ettim. Sessizlik içerisinde yenen yemeği ilk terk eden Sarp ağabeyim olmuştu. Günlerdir doğru düzgün yüzümü görmemesine rağmen, nerelerde olduğumu ya da ne halde olduğumu fark etmedi bile. Çok önemli bir iş üzerinde çalıştığını, vakit kaybedemeyeceğini söyleyerek hızla kalktı masadan. Ardından Pars gelen telefon ile bir özür ya da izin bile istemeden hızla çıktı evden. Telefon konuşmasından bir partiye davet edildiği belliydi. Telefonun diğer ucundaki cilveli kızın sesi bize kadar gelmişti, çok etkileyici olsa gerek ki genelde partilere benimle gitmesine rağmen benim dönüp yüzüme bile bakmadan çıkmıştı evde. 1 Masum iki yalancı kaldığımız akşam yemeğinde ben elimdeki çatalla pilavı didiklerken yanımda oturan annemin cümlesiyle bir bıçak kadar keskin bakışlarım ona döndü.

Ceset Çiçeği (Kitap Oldu!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin