İstenmeyen Yaşam-Part 2

10 4 0
                                    

Sarp Uygur'dan:

Eftelya.... Babamın kızı. İstenmeyen yaşamın ta kendisi, anlattığı hikayeye bakılırsa.... Bir insan bu kadar istenmemeyi hak edecek ne yapmıştı ki? Daha doğmadan, istenmemişti, ne suçu vardı ki? Yine de Burçin bizim biriciğimizdi, ondan başka kız kardeş istemiyordum ki ben! Eftelya ancak endişeleneceğim başka bir yüzdü. Üstelik nasıl güvenecektim ona! Kan bağımız olduğu söyleniyordu ama babam bunu henüz onaylamadı ki! Ah, Sarp! Salak mısın oğlum? Senin baban bir yalancı, ödlek! Yine de test isterdi bu iş! Öylece Eftelya'yı alıp bağrımıza basacak değiliz ya! Haklıydı... bizde istemiyorduk işte onu. Kendi içinde çelişip duruyordum. Bir tarafım Eftelya'ya acıyor, bir tarafım kabullenmek istemiyordu. Şu anda belki de İnci'nin yanında olabilirdim, o bana aydınlık tarafı gösterirdi kesin. Ama olmamalıyım! İnci'yi değil, Burçin'i, Eftelya'yı düşünmeliyim. İnsan kardeşi olduğunu düşününce, kinde besleyemiyor! Eftelya'ya kızmak istiyorum, herkesin suçunu ona yıkmak ama bir şeyler engel oluyor. Onun daha çok küçük olduğunu biliyorum....18! Aramızda en küçük o! Haluk Uygur'un çocuklarının da en küçüğü o.... Yine de bunca yükü sırtlanıp, bizi huzursuz etmek istemeyecek kadar da güçlü.... Ne demişti orada, Ben kendimi sizin karenize sığdırmaya çalışmıyorum.... Yalnızlığı anlıyordum. Demek ki kardeşler olarak kötü kaderimiz, lanetimiz, Eftelya'yı da bulmuştu. Ah be Burçin! Neden söylemedin sanki bize?.... Belki şimdi tüm bunları yaşamak zorunda kalmazdık. Neden diye soruyorum bir de! Eftelya'yı geçtim, burnumun dibindeki Burçin'e de gerçekleri paylaşacak güveni vermemiştim. Verememiştim!

-Abi?

Aniden kafamı kaldırıp sesin geldiği tarafa baktım. Sanki Burçin'in sesiydi... Acı çekiyordu, yalvarır gibiydi. Gözlerim dolarken ayaklandım ve sol tarafa iyice dikkat kesildim. Sesi kulaklarımda tekrar tekrar yankılanırken, kalbimin sıkıştığını hissediyordum. Bir el kavramıştı yine kalbimi. Karanlık bahçede sesi duyduğum yere dönmüş, beklentiyle bakıyordum. Kimseler görünmüyordu. Deliriyor muyum? Yoksa kardeşim beni mi arıyor? Beni mi istiyor? Bana mı ihtiyacı var? Karanlığa doğru bir adım atmıştım ki, bu sefer arkamdan gelen Pars'ın sesiyle korkuyla ona döndüm.

-Abi?

-Pars?

-İyi misin? Rengin kaçmış resmen.

Ayaklarımın üzerinde zor dururken, kalbimin göğsümü delip çıkacağını düşünmeye başladım. Pars elindeki kupaları masaya bırakırken, hızla yaklaşıp neredeyse düşmek üzere olan beni omuzladı. Masada ki yerime oturttururken, ağlamak üzereydim. Pars tekrar ne olduğunu sorarken, sol tarafıma bakındım tekrar. Ardından göz yaşlarıma hakim olamayarak söylendim.

-Ben deliriyorum galiba....

-Yapma abi. Sen delirirsen, bana kim sahip olacak?

-Burçin'in sesini duyuyorum ben Pars.... Acı çekiyor gibi.

-Bana da oluyor bazen. Sanki elini uzatıyor bana, tutmamı ister gibi.

Pars da bir sandalye çekti ve oturup kupanın birini kendi önüne çekerken diğerini de benim önüme uzattı.

-Eftelya.... Ne düşünüyorsun?

-Test yaptırmalıyız.

-Gerçekten kardeşimizse ne yapacağız?

-Gerçekten kardeşiniz!

Bahçeye açılan salon camının havalanan tül perdeleri arasında annemi görmemizle donup kalmıştık. Ne diyeceğimi bilemez bir halde anneme bakıyordum. O ise bize doğru yaklaşmaya başladı.

-Anne?

Pars şaşkınlıkla anneme seslendiğinde annem çoktan masadaki yerini almıştı. Sarı saçlarını arkada küçük bir topuz yapmıştı, solan yüzü daha çok ortadaydı. Sözleriyse Pars'ında benimde duymayı hiç düşünmediğimiz cümlelerdi.

Ceset Çiçeği (Kitap Oldu!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin