İstenmeyen Yaşam Part-1

10 4 0
                                    

Eftelya Karan'dan:
Karşımdaki adamların yabancı yüzlerine bakarken ne hissedeceğimi bile şaşırmış durumdaydım. Kan bağı bir çok şeye sebep olabilir.... Bir felakete ya da umutların en güzeline. Bizim durumuz için başlık ne olurdu bilmiyorum. Kanım damarlarımda akmayı bırakmışçasına kararsızdı. 'Kardeşlik' kavramının, tanımına sözlüğü bile açıp bakmayacak kadar uzaktım ben. Bundan bir kaç ay öncesine kadar, kardeşim olabilme ihtimalini aklımdan bile geçirmeyen ben, durumdan gayet memnundum. Hiç abilerim ya da ablam olursa, hayatımın nasıl olacağını düşünmemiştim. Hiç tanıma fırsatım olmadan kaybettiğim babamın benim hayatımın sınavı olduğunu düşünürken.... günlerden bir gün beni hiç istemeyen bir babam ve kardeşlerim olduğunu öğrenerek hayatımın asıl yokuşunun o an başladığını anladım. Dönelim 'kardeşlik' mevzusuna.... Birbirinden farklı iki abi ve bir ablaya sahip olduğunu öğrenmek zor olmuştu. Üstelik daha babamın yaşadığını da yeni öğrenmişken! Kardeşlerin hep birbirini kolladığını, çoğu zaman destek bazen kum torbası olduğunu duymuştum. Acıyı, sevinci, derdi ve öfkeyi birlikte yaşadıklarını.... En fırtınalı havalarda birbirlerine sığınacak liman olduklarını duymuştum.... Benim durumumda, bir kardeşe sahip olmanın imkansız olduğunu düşünerek, hiç heveslenmemiştim. Ama hayat, bana sürpriz yumurtadan çıkartır gibi abiler ve abla vermişti. Uygur kardeşlerinde, kulaktan dolma kardeşlik tanımlarıma uyup uymadığını merak etmeden de duramadım. Az çok araştırdım tabi ki bilgisayarlar ve internetin gizli yüzü konusundaki yeteneklerim sayesinde de bir çok bilgi sahibi olmuştum. Uygur kardeşler, nadiren bir arada görünür ama ayrı ayrı bir çok haberde yer alırlardı. Bir kaç dergi röportajı ve kazanılan ihalelerinin partilerinden kareleri, videoları vardı. Babaları Haluk Uygur ile samimi pozlarını görünce, bırakmıştım araştırmayı. Orada bana yer yoktu, o fotoğrafa sığamazdım ben! O yüzden kendimi hiç gösterme gereği duymadım. Kendimi olmayacak karelere zorla sığdırmaya çalışmadım. Ben bunca zaman zaten kardeşsiz ve babasız büyümüştüm, alışık olmadığım bir durum değildi. Aynı şehirde olmamızsa, sadece bir zorundalıktan ibaretti..... Bu gün buraya gelip kendimi ifşa etmem gibi.... Bir zorundalık!

Açılan kapının ardında kalan iki adam, tıpkı benim gibi, ne hissedeceklerini bilemez halde yüzüme bakıyorlardı. Beni okumaya, konuşmadan duymaya çalışıyorlardı. Sanki mümkünmüş gibi.... Kapıyı açan kız bir dakikayı belki doldurmayan sessizliğe dayanamayarak, iki kardeşin artık hareketlenip içeri girmesini istercesine söylendi.

-Eftelya bize gerçekleri anlatmak için gelmiş.....

Sarsak adımlar ve öfkelerinin üzerini örtmeye çalışan şaşkınlıkla içeriye bir iki adım atan kardeşlerin hallerinden anlaşılıyordu her şey. Biliyorlardı! Öğrenmişlerdi, ben geç kalmıştım.

-Bence onlar zaten biliyorlar.

Derinlerden bulup çıkardığım sesim pekte gür değildi. Kendimi toparlamaya ve başımı dik tutmaya çalıştım. Eğer ben dik durmazsam, buradakiler üzerime gelecek ve beni yıkacaklardı. Bundan eminim! Onlar birlik ben tektim. Biraz arkamda kalsa da sesini tanıdığım Başkomiser mırıldandı.

-Bir tek ben mi anlamıyorum?

Sağ tarafımda kalan ve bana şaşkın bakışlarını dikmiş, adını bilmediğim ama kütüphanede beni tehdit eden kızda Başkomiser'e hitaben mırıldanıyordu.

-İnan bana, bende anlamamış olmayı tercih ederdim....

Evde herkes mırıldanıyordu çünkü kimsenin sesini normal standartlara yükseltecek cesareti yoktu. Bende dahildim buna.... Anlatacaktım da neresinden başlayacaktım ki? Kapıyı açan kız, hala girişte duran Uygur kardeşler yüzünden kapıyı kapatamıyordu. Biz kardeşlerin yerine acıyı kendi çeken bakışlarıyla büyük Uygur'a sordu.

Ceset Çiçeği (Kitap Oldu!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin