FİNAL- KÜL VE CESET

14 4 0
                                    

İnci Demrici'den:

Uyandığımda salondaki kanepedeydim ve üstüm bile açıktı. Dün gece elbiseyi bitirmek için inat etmiştim ve zaten uyuyalı bir kaç saat olmuştu. Ne ara kendimi bu kanepeye attım ondan bile haberim yoktu. Duş alacak kadar vaktim olmadığından hızla üzerimi değiştirmeye odaklandım. Beyaz bir crop badi altına siyah bir patolon ve yarım kot bir ceket giyindim. Saçlarımı atkuyruğu yaptıktan sonra, hızla bir iki lokma atıştırdığım sırada telefonum çalmıştı bile. Sırt çantamı girişten kaptığım gibi anahtarıda içine atıp, son kez mankendeki yeşil elbiseye baktım ve kapıyı çektim. Aşağıya indiğimde Sarp arabasına yaslanmış beni bekliyordu. Üzerinde gri bir tişört ve siyah keten bir pantolon vardı. Beni görünce sırtını arabadan ayırdı ve yanıma gelip yüzümü avuçları arasına aldı. Öylece durup baktı gözlerime. Endişeyle baktım bende onun yüzüne.

-Sarp iyi misin?

-Sen iyisen iyim. O kadar korkuyorum ki sana da bir şey olacak diye.

Sözleriyle gözlerim dolmaya başlamıştı bile. Kimse üzerime böyle titrememiş, yüzüme böyle bakmamıştı. Alışkın da değildim ama Sarp'ın gözlerine beni yakın tutan her şeye alışabilirdim.

-Ben seninle iyiyim.

-Hep seninle olacağım İnci. Sen benden başka bir adam yarattın. O da bütünüyle sana ait.

Alnıma dudaklarını sıkıca bastırışının ardından elimi tuttu ve arabaya doğru ilerledik. O sürücü koltuğuna geçerken bende hemen onun arkasına oturmuştum. Pars ön yolcu koltuğundayken, Lara arkada benim yanımdaydı. Ufak bir tebessümle selamlaştıktan sonra, araba hareket ettiğinde bakışlarımı camdan dışarıya çevirdim. Ne aradığımızı bile bilmiyorduk ama yola düşmüştük yine. Bu bizim alışkanlığımız olmuştu sanki. Bilinmeyenin peşine düşmek. Bu sefer şaşmadan, sapmadan doğru yolda ilerleyeceğimize inanmaya çalışarak derin bir nefes aldım. Karaca'yı da aldığımızda Kayra'nın gönderdiği konuma doğru yola düştük.

Oraya gitmek buradaki herkes için çok zordu ama kimse şikayet edecek durumda değildi. Araba ıssız bir yerde, Burçin'i bulduğumuz harabenin oldukça yakınında durduğunda geldiğimizi anladım. Telefonumu alırken, çantamı arabada bıraktım ve indim. Arabanın önünde adeta sıraya dizildiğimizde ne yapacağımızı bilemez halde etrafımıza baktık.

-Ayrılsak mı?

Fikir Karaca'dandı ama benim pek içime sinmemişti.

-Bence ayrılmayalım. O harabeye doğru geniş bir çember halinde ilerleyelim. Oraya kadar bir şey bulamazsak ayrılır bir kısmımız ileriye doğru diğer kısmımız geriye doğru bir arama yaparız.

Herkes onaylayınca birbirimizden biraz uzaklaşsak da yine de birbirimizi görecek mesafede kaldık, aynı istikamette aramaya başladık.

Başkomiser Sarper'den:

Geniş görüş salonunda boş masalar arasında oturan tek kişi bendim. Aslında Cahit'in ayaklarına kapanıp gerçeği söyle diye yalvaracak kıvama gelmiştim ama oturuşum bunu ele vermeyecek kadar kendine güvenir pozisyondaydı. Demir kapı gürültüyle açılınca önden giren bir memur oldu, ardından Cahit. Masanın üzerinde çevirdiğim rozetimi durdurdum. Cahit de ise bıkkın yavaş adımlar karşıma geldi ama oturmadı. Ne söyleyeceksen söyle ve git der gibiydi. Bense bakışlarımla sandalyeyi işaret ettim. Yüzü gözü daha iyileşmeye başlamıştı bile. Uzun sayılan saçları şimdi kısacıktı. Otururken yüzünü buruşturmasından, vücudundaki yaralarında hala varlığını sürdürdüğünü fark ettim. Zorlukla toparlandığında baygın bakışları yüzüme çıktı.

Belki tehlikeliydi ama onu yemleme taraftarıydım. Dirseklerimi masaya dayadığım da yüzüne dik dik baktım.

-Kaç para aldın?

Ceset Çiçeği (Kitap Oldu!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin