ix. tuesdays

589 44 23
                                    

Oh, to see without my eyes
The first time that you kissed me
Boundless by the time I cried
I built your walls around me
White noise, what an awful sound
Fumbling by Rogue River
Feel my feet above the ground
Hand of God, deliver me

Mystery Of Love, Sufjan Stevens.

Salının geç kalmış bir gün olduğunu düşünürüm

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Salının geç kalmış bir gün olduğunu düşünürüm. Salı gridir. Her şey daha keyifsiz gelir. Salıya inadım vardır. Günüm güzel geçsin diye savaş veririm salıları. Belki de bu yüzdendir en kötü anılarım hep bir salı gününe aittir. Ya da bir cumartesi gecesine. Ama bu yaz bir şeyler değişsin istiyorum. Salı günlerini seveyim artık. Ne bileyim, derdim çarşambalarla olsun.

İçten içe yine başarısız olacağımı bilerek kapattım alarmımı. Vakit yalnızlığımı romantize etme vakti.

Beş dakikalık bir şükran meditasyonu yaptım. Hayattaki ufak şeyleri kutlamakla ilgili sorunlarım var. Bedenime ya da benden önce yaşamış atalarıma teşekkür etmek istemiyorum. Memnun olmak istemiyorum. Durmadan daha fazlasını istiyorum. Ama yine de gözlerimi kapattım, derin nefesler aldım ve her şeye teşekkür ettim.

Defterimi aldım ve aşağı indim. Kahve yerine vanilya çayı demledim. Kahvaltı hazırladım. Defterime birkaç kelime karaladım. Yalnızlığın huzurlu geldiği anlardan birindeydim. Gerçi yalnızlık her zaman huzurluydu. Önemli olan birlikte yalnız olabildiğin kişileri bulabilmekti. Yalnız bir ruha sahip olduğumun her zaman farkındaydım. Çevremde ne kadar insan olursa olsun gün sonunda tek başıma olacağım. Bunu sorun etmiyorum. Bireyci biriyim. Ama aynı zamanda daha fazlasını arzuluyorum. Bu beni yoruyor.
Birkaç sayfa boyunca zihin akışımı döktüm. Pozitif şeyler yazmaya dikkat ettim. Konu zihin akışı olunca negatif tarafa yoğunlaşmaya alışığım.

Daha sonra günün geri kalanına hazırlanmak üzere yukarı çıktım. Turuncu bir yaz elbisesi giydim. Turuncu çünkü bugün turuncu hissediyorum. Kırmızı kadar cesur değil, göze batmıyor. Çocuksu ama sarı kadar neşeli değil. Arada bir yerde. Okuyacağım kitabı seçtim: Adınla Çağır Beni. Daha önce okumuştum. Farklı bir günde olsa ikinci kez okumakla vakit kaybetmezdim. Ama bugün nasıl hissediyorsam öyle davranıyorum.

Aileme hiçbir şey söylemeden evden çıktım. Görkem henüz uyuyordur diye düşünerek mesaj attım ve bugün sahilde olmayacağımı söyledim. Bu tam olarak doğru değildi. Sahilde olacaktım ama kasabanın başka tarafında bir yerde. Yerleşim bölgesinin biraz dışında, meyve ağaçlarının bulunduğu arazinin sonundaydı. Küçük bir yerdi. Neredeyse her zaman boş olurdu. Ben de fiziksel bir yalnızlık arzuladığım günlerde giderdim. Kasaba pazarının içinden geçtim. Çalışanlara iyi günler diledim. Meyve ağaçlarından ve çalılıklarından meyve topladım. Kiraz, çilek ve şeftali. Kendime küçük bir piknik hazırladım. Telefonumdan Bach senfonileri açtım ve arka plan müziği yapmak için biraz uzağa yerleştirdim. Dalgaların sesini duyabiliyordum. Çimlere uzandım ve kitabı okumaya başladım. Günümü güzelleştirme görevimde şu ana kadar başarılıydım. 100. sayfayı geçtikten sonra yüzmeye karar verdim. Elbisemi çıkardım. Beyaz bikinimi giymiştim. Ne kadar olduğunu bilmediğim bir süre boyunca yüzdüm. Çıktıktan sonra kitap okumaya devam etmedim. Bir şeftali yedim. Biraz güneşlendim.

Salvatore | daddy issues Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin