xii. cigarette smoke

532 41 15
                                    

beatboxing and rapping in the summer rain
like a boss you sang jazz and blues

beatboxing and rapping in the summer rainlike a boss you sang jazz and blues

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Öğlen saatlerinde yataktan sızlanarak kalktım. Ne boktan bir gün. İlk saniyeden karar vermiştim buna. Aşağı indim. Ailem gitmişti. Telefonumu kontrol ettim. Grupta konuşulmuştu.

Emre: Şehirdeki partiye gidiyor muyuz?
Görkem: Ne partisi?
Selen: Önemli mi?
Yağmur: Gidiyoruz
Edin: Partiyi ne zaman reddettik?
Emre: Tamam susun aşağı inin. 

Anlaşılan şehirde verilecek bir parti vardı ve biz de davetliydik. Ve şu an sahildeydiler. Bir süre yalnız kalmak istesem de partiyi reddedemezdim. Günü yalnız geçirip akşam şehre inerim diye düşündüm.

Kendime bir kahve yaptım. Balkonda gezine gezine içtim. İç karartıcı ne varsa düşündüm. Müzik dinleyerek öfkeli şiirler yazdım. Gün bitmek bilmiyordu. Film izlemeyi denedim, kafamı veremedim. Uzun süredir iyi hissediyor olmamın sonucunu çekmeye mi başlamıştım? Ege'yi suçladım. Yalnızlığım, mutsuzluğum ve ben iyi anlaşıyorduk oysa. İçimdeki boşluğu kabullenmiştim. Yemek hariç her şeyle doldurmaya çalıştığım boşluğu. Ama o geldiğinden beri o boşluk kendini hissettirmiyordu. Heyecanlanlıydım. Ait bile hissediyordum belki de. Sus, sus, sus...

Odalardan odalara geçerek, hiçbir şey yapmayarak akşamı getirtmeyi başardım. Arkadaşlarımla beraber gitmek istemediğim için tek başıma duraklara yürüdüm. Bacaklarım titrerken otobüsle şehre vardım. Serin yaz gecelerinden biriydi. Kot şortum, ay çiçekli bir gömleğim ve gri bir hırkam vardı. Kırmızı yok.

Sokak tabelalarını okuyarak partinin olduğu adrese vardım. Tahmin ettiğim gibi nefret edeceğim bir ortamdı. Kulaklarımı ağrıtan rap şarkıları çalıyordu ve hepsi aynı görünen yaşıtım erkeklerle doluydu. Odanın karşısında Emre'yi gördüm ve yanına gittim. "Neden buradayız." diyerek sızlandım.

"Çünkü her şeye evet diyen aptallarız." diyerek cevap verdi. Haklıydı. Doyumsuzduk. Her şeyi deneyimlemek istiyorduk. Başımıza her şey gelsin istiyorduk. Sözlüğümüzde "hayır"lara yer yoktu.

Bir süre dans etmeyi denedim ama bu berbat rap şarkılarıyla imkansızdı. Midem bulanıyordu. Etrafa bakınarak tuvaleti buldum. Mide bulantımın kusma ihtiyacımdan olmadığını fark ettim. Klozet kapağını indirip oturdum. Ellerimi başıma dayadım. Neyim vardı? Tuvalet kapısının bir çift tarafından aniden açılmasıyla hemen kalktım. Hızlıca çıktım. Mutfağı buldum. Her taraf alkol doluydu. Ama benim şu an ihtiyacım olan kafeindi. Hedefime ulaşana kadar dolapları karıştırdım. Kalitesiz bir kahveydi. Ama kahveydi sonuçta. Kupamı da alıp kendimi kapıdan dışarı attım. Yağmur çiseliyordu. Hırkama biraz daha sarıldım. Kaldırıma oturdum. Yağmuru izleyerek kahvemi yudumladım. Bulunduğum partinin karşı sokağında bir pub vardı. Oradaki insanları izlemeye başladım. Ve tanıdık bir yüz: O. İki kadınla sohbet ediyordu. Gözlerimi ona diktim. Fazla sert bakmış olmalıyım ki hissetti. Göz göze geldik. Kadınlara "Hoşçakalın." tarzı bir şey söyledi ve çıktı. Yoldan karşıya geçti.

Salvatore | daddy issues Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin