3.BÖLÜM - SENİN YOKLUĞUNUN TANIMI

4K 514 160
                                    

Herkese iyi akşamlar, bir iki bölüm daha KOR GİBİ YAKTIN kitabından alıntılar olacak, onu okumayanlar varsa kopukluk olmasın diye eklemeler yapıyorum.

-*-
Sensizlik ne demek biliyor musun? Boşluk demek, binlerce boşluk hemde. Sen yoksan yanımdaki sandalye boş, yatağımın sağ tarafı boş, dizlerimdeki uyuduğun yerin boş, kahvemin yanındaki bardağın boş, diş fırçamın yanı boş...
Sensizlik boşluk demek, bakışlarım boş, gülüşlerim boş... Sen bende nasıl bir eksiklik olduğunu anlamadın ki, sen yoksan aldığım nefes bile boş...
Bu saatten sonra ne değişir artık bilmiyorum, hoş döner misin onu da bilmiyorum.

-*-
“Yola çıkmış arıyorum,
Kaybettim aşkımı!
Yola çıkmış arıyorum,
Kaybettim aşkımı!
SAKIN BANA ÜMİT VERME,
SEVECEKSEN BAŞKASINI!”


Sonra birden kaşlarını çattı, “Bok seversin başkasını! İzin vermem!” dikiz aynasından arkaya bakıp, öndeki arabayı solladı ve sol tarafındaki levhadaki yazıyı okudu.
‘NEVŞEHİR’E HOŞGELDİNİZ’
“Hoşbulduk hoşbulduk. Pelin beni görünce çok sevinecek valla, çok mutlu olacak. Aşkı için yollara düştüm lan, daha ne yapayım?”

“Aşkınla ne garip hallere düştüm,
Her şeyim tamamda bir sendin noksan!
Yağmur yaş demeden yollara düştüm,
İçim ürperiyor ya evde yoksan!”

Bağıra bağıra şarkı söyleyerek ilerliyordu Tuğra Nevşehir yollarında.
Önce gece rüyalarını istila etmişti kız, sonra da gündüz hayallerini basmıştı. Gözünü her kırpışında gözlerinin içine sokmuştu o baş belası bakışlarını. İçine işlemişti, ilk görüşte, o dört saniyelik zaman diliminde aşık olmuştu ona ve Tuğra bu saçma ayrılığa daha fazla dayanamayıp, yola düşmüş, Nevşehir’e gelmişti.

***

Üç kız karşılarında oturan arkadaşlarına dikkat kesilmişti. Elif yutkundu önce, bunu nasıl diyeceğini bilmiyordu. Bu çok ağır bir şeydi. İnsanın ailesinin suçunu üstlenmesi, onun utancını yaşaması çok ama çok ağırdı.
Gözlerini yumdu, cesaretlenmek için. “Babam... Babam ölmemiş,” dedi önce birden bire. Üçü birden “Ne?” dediklerinde, “Hatta onu tanıyorum,” diye devam etti. “Ben on beş yaşına kadar onu bir kahraman olarak hayal ederdim. Hep ya ölmüştür, belki askerdir şehit olmuştur ya da varlığımdan haberi yoktur, gün gelecek beni bulacak ve bana prensesler gibi bakacak diye düşlerdim. Ve birgün çıktı karşıma...”

“Elif bundan bizim neden haberimiz yok?” diye sinirle sordu Pelin. “Biz senden neyimizi sakladık da-”
“Çünkü benim babam ne bir prens, ne bir kahraman ne de düşlerimdeki sevgi dolu adamdı. Eli kanlı bir katil, hırsız, adi bir suçluydu!” dedi ağlayarak. “Hırsızlık için girdiği evdeki kadın onu görünce kadını bıçaklayıp, öldürmüş ve kaçmış. Ben o zamanlar daha yürüyemeyen bir bebektim. On dört yıl hapisten sonra karşıma çıktı. İstemedim onu, kovdum. Dört yıl hiç görmedim. Sonra...” gözlerindeki yaşı sildi. “Ateş girdi hayatıma ve birden bire yeniden ortaya çıktı. Bu sefer benden sürekli para istemeye başladı. Bende sırf Ateş’le benim karşıma çıkmaması için kabul ettim. Çalıştıkça verdim, ufak ufak da olsa yolladım. Ama her seferinde daha fazlasını istedi. En son Ateş’i görmüş yanımda.” Alev’den gözlerini kaçırdı, “Zengin, varlıklı olduğunu öğrenmiş. Evine girmek istedi. Ona kapıyı açmamı... Eve almamı söyledi yoksa...”

“Yoksa?” dedi Nilüfer anlamayarak.
“Ateş’e babam olduğunu söyleyecekti. Bütün hayatımı karartacaktı.” Derin bir nefes alıp verdi. “Tehditleri sadece bununla kalmadı. Her zamanki gibi Ateş’le çok güzel bir akşam geçirmiştik ve o anların sonunda bana evlenme teklif etmişti. Harika bir plan bile yapmıştı. Ama o gece beni yine aradı ve kapıyı açmamı, yoksa her şekilde gireceğini söyledi dahası beni Ateş’in, sizlerin canıyla tehdit edince, hiç düşünmeden kaçarak çıktım o evden.” Kızlara baktı, “Sonrasını biliyorsunuz. Ateş’in beni terk ettiğini, sevmediği gibi yalanlarla ondan kaçtığımı söyledim ve sizleri de alıp, şehir dışına gittik. İşte hepsi bu.”

AŞK'4.SANİYE * İ.G.A.S. II - FİNALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin