1

534 29 73
                                    

Medyadaki şarkı kitabın bazı bölümlerinde çok fena spoiler veriyor :O

Ha birde hikâyeyi 1900 yıllarında geçiyor fakat Japonya'nın imparatorluk düzeni burada yok. Zaman içerisinde anlarsınız zaten.

Shoto:

Yeni evimizin bahçesini gezerken bir kez daha söylendi bana.

"Küçük efendi lütfen artık içeri girelim yoksa hastalanacaksınız."

Rüzgar saçlarımı uçuşturdu ben ona doğru dönmüşken. Boş gözlerle ona baktım ve başımı çevirip onun göremeyeceği şekilde gözlerimi devirdim.

"İyiyim ben."

"İçim hiç rahat değil efendim. Eğer hastalanırsanız babanızın ne kadar kızacağını biliyorsunuz."

"O kadarı benim sorunum, seni ilgilendirmez." dediğimde sinirlice mırıldandı.

"Ama kabak en sonunda benim başıma patlıyor hep." Bu kadın sessiz olmayı asla başaramıyordu. Onu duymamış gibi yapıp bahçede gözlerimi gezdirdim.

Buraya yeni taşınmıştık. İki katlı, müstakil bir evdi. Büyük bahçesi ve yan tarafında bize oldukça yakın gölü vardı. Göl çok fazla büyük olmasada fazlaca derin gözüküyordu. Hiç gitmemiştim oraya, vaktim olmamıştı.

Bir de bahçenin biraz ötesinde önce tek tük olan ama daha sonra yoğunlaşma ağaçlarla dolu bir orman vardı. Oraya da hiç gitmemiştim.

Uzun uzun oraya baktığımda beni içine çektiğini hissettim. Bu orman bazı sırlarla doluydu, hissediyordum ve ben biraz aptal olduğum için bunları merak ediyordum.

Arkamı dönmeden ona seslendim. "Ben biraz gezeceğim. Soran olursa görmedim dersin."

"Ne? Ama nereye gideceksiniz ki?" dediğinde ona döndüm ve biraz üstten bakarak bunu sorma hakkının olmadığını belirttim.

"Babam sorarsa odasındaydı, bir anda yok oldu falan dersin. Bütün suçu bana at." dedikten sonra yavaş adımlarla yürürdüm. Arkamdan "Yine bana bağıracak, bıktım artık!" diye normalleşmiş söylenmelerini göz ardı ettim.

Önce göl tarafına gittim ki onu zorlarsa orada olduğumu söylesin. Daha sonra ormana yönelecektim.

Gölün yanına geldiğimde önce eve baktım. Kimsenin olmadığını gördüğümde derin bir nefes alıp gölün kenarında oturdum bir süre. Hava serin, gökyüzü bulutluydu. Akşam olmasına birkaç saat kalmıştı.

Açıkçası akşam o ormana gitmek... pek götüm yemiyor. Ama hava kararmadan gidip gelirsem bir sorun olmaz diye düşünüyorum.

Kuruyan dudaklarımı ıslattım ve ormanın yolunu tutmaya başladım. Göle biraz daha uzaktı bu yüzden adımlarımı hızlandırdım.

Ormanın girişine geldiğimde öylece dikildim bir süre. Aydınlık alan uzaklaştıkça kayboluyordu ve ağaçların sıklığı nedeniyle korkunç bir hâl almaya başlıyordu.

Ormana gitmemle ilgili bir yasak yoktu ama söyleseydim kesinlikle izin verilmez, yetmiyormuş gibi yasaklanırdı. Daha önce çok yaşandığı için tevrübeliydim.

Yavaşça ormanın girişine bir adım attım. Attığım gibi de havam değişmişti. Korkutucu bir hâli vardı ancak bir hayvanın bana saldırması dışında en fazla ne olabilirdi ki?

Karanlığa doğru yürüdüm sakince. Ben ilerledikçe ağaçlar yoğunlaşıyor, karanlık artıyordu. Etrafta çiçek tarzı neredeyse hiçbir şey yoktu. Bazı ışığa pek ihtiyaç duymayan bitkiler ve nemli topraktan başka bir şey yoktu yerde.

Soul Mate ʚɞ - BakuTodo Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin