Sıcak dudakları dudaklarımı hapsetmişken ben kalakalmıştım. Yavaş hareket ediyordu ama ben karşılık veremeyecek derece de şoktaydım.
Dilini dudaklarımın üzerinde hissettiğimde benden izin istediğini anladım. Gözlerimi kapatıp ağzımı hafifçe açtım ve koluna tutundum. Tam kendimi ona bırakacaktım ki bir ses beni durdurdu .
"Eğlencenizi böldüğüm için kusura bakmayın ama yapmanız gereken küçük bir şey var."
Birbirimizden ayrıldığımızda sesin geldiği yöne döndüm ve utanarak başımı çevirdim. Bu daha öncesinde gördüğüm pembe tenli ve pembe saçlı kızdı.
"Anın içine etmek zorunda mıydın?" dedi Katsuki sabır dilenir gibi.
"Bende sizi işi pişirirken bölmek istemezdim ama böyle emir aldım. Alt konsey sana ulaşamıyormuş."
"Yani? Seni mi yolladılar?" dedi alayla.
"Bununla bir sorunun mu var?" tek kaşını kaldırıp sorgularcasına baktı Katsuki'ye. Ben bütün bunlar yaşanırken kenarda sadece onları izliyordum.
"Ne olabilir ki?" kıza iğneleyici bir bakış attı ama bu konuşmadan eğlendiği yüzünden anlaşılıyordu
"Emir almasam var ya... Neyse kalkın hadi." dedi bana dönerken. Katsuki ile konuşurken takındığı sert ifadesi bana baktığında yumuşadı ve küçük bir gülümsemeye döndü.
"Bu manyakla işin çok zor."
"Kes sen bir. Niye bu kadar erken çağırıyorlar bizi? "
"Nereden bileyim ben? Gittiğimizde sorarsın zeka küpü."
Katsuki tam ağzını açacaktı ki etraf bir anda pembemsi bir ışıkla aydınlandı ve gözlerimi kapatmama sebep oldu. Gözlerimi açtığımda oldukça büyük bir odada buldum kendimi. İçeride büyük bir masa ve etrafında siyah koltuklar vardı. Koltukların üzerinde ise iki tanıdık yüz.
Bunlar Kirishima ve Midoriya'nın yüzleriydi. Bakıştığımızda birbirimize gülümsedik. Tanıdık simalar görmemle biraz rahatladım ve biraz sakinleşebildim. Bunu ne kadar yapsam da alışmam çok zordu.
"Alt konsey sadece seninle konuşmak istiyor Katsuki. Öncesinde ruh eşine yapmanız gereken şeyi açıkla da biraz aydınlansın. Kıyamam her gördüğüne şaşırıyor artık ne kadar az şey anlattıysan ona."
"Kes be." dedi beni kolumdan tutup köşeye çekti. Tutuşu sıkı değildi, sadece yanlarından hemen ayrılmak istiyor gibiydi.
Onlardan biraz uzaklaştık ve kenardaki koltuklara oturduk.
"Sanırım evren senden yana Küçük Efendi."
"Bana öyle seslenmemeni söylemiştim."
"Tamam tamam. Her neyse. Sanıyorum görevimiz erkene alındı. Çok sevdiğin evine yakında dönebileceksin."
"Dalga geçmeyi bırak. Sana neden beni eve göndermen gerektiğini açıklamıştım." dedim kaşlarımın çatılmasıma engel olamadan. Bana gülümsedi.
"İyi, öyle olsun. Neyse. Bu bahsettiğim görev her ruh eşine verilen bir şey. Alt konsey hepsine ayrı bir görev verir ve birbirlerine bağlılıklarını ölçer. Verilen görev çiftten çifte değişir. Eğer bağlılık oranları düşük olursa güçleri de kısıtlanıyor, yüksek olursa güçleri ve güç oranları yükseliyor. Sonuçlar üst konseye gidiyor ve kararı onlar veriyor. Şimdi beni görev bilgisi için çağıracaklar. " söylediklerini dikkatle dinledikten sonra sinirle ona baktım.
" Bu mu yani? Kaç gündür beni merakta bıraktığın görevi sende mi bilmiyorsun? Tamam bu oldukça ilginç bir şey ama bunu daha önce de söyleyebilirdin değil mi? "
" Öyle yapsaydım erkenden eve dönmek isteyecektin ve konsey bizi çağırdığında sana haber vermemi isteyecektin. Bunu göze alamazdım. "
Söyledikleri aşağı yukarı doğru olduğundan bir şey diyemedim ve kabul ederek iç çektim.
" Şimdi gitmem lazım, sen diğerleriyle kal. Seni manipüle etmelerine izin verme sakın. " işaret parmağını çenemin altına koyup başımı kaldırdı ve gülümsedi. Ardından yerinden kalıp büyük odanın çıkışına ilerledi.
Ben de yanlarına gelmemi bekleyen gruba baktım. Hepsinin tatlı gülümsemesini ardında şeytani planları varmış gibi duran yüz ifadeleri beni ürkütmüyor değildi ancak Katsuki gelene kadar katlanmak zorundaydım.
Onlara doğru ilerledim ve Midoriya'nın yanındaki boş koltuğa oturdum. Bakışları altında ezilmemek adına bir çılgınlık yapıp önce ben konuştum.
"Sizin burada ne işiniz var?" dikkatlerini üzerimden atmak için onları ortaya attım.
"Biz görev sonuçlarımız hakkında üst konseyin yorumu için gelmiştik. Geleceğinizi öğrenince sizi bekledik."
Al işte, kazdığım kuyuya düştüm. Fark ettirmeden çıkmam lazımdı.
"Yorumu neydi peki?"
"Güçlüye yakın ama her an bu oranın oynayabileceğini söylemişler."
Düşünceli bir şekilde başımı salladım. "Ama siz bu güçleri neden bu kadar önemsiyorsunuz? Bir şeyden dolayı mı?"
Midoriya, Kirishima'ya baktı açıklamasını istercesine. "Şey bildiğim kadarıyla önceden, yani bayağı bayağı önceden, buradaki insanlar ayrı ayrı gruplarla yaşarmış. Her grubun başında da güçleri yüksek olan biri varmış. Bu grup halinde yaşayanlar ise bazı anlaşmazlıklar yüzünden, normal olarak, kavga ederlermiş. Hangi grubun başındaki kişinin güçleri daha yüksekse o kazanırmış. Şu anda da bu fikir hüküm sürüyor içten içe. Herhangi bir kavga yaşanmasa da herkes kendini daha güçlü görmek ister.
"Bu sizin dünyanızdaki insanlar içinde doğal bir içgüdü. Şimdilerde doğuştan güce sahip olmayanlar hariç güçlerini iyi kullanamayan ve güç oranları düşük olanları hor görürler. O zamanlarda varmış tabii bu. Hatta ruh eşlerini sırf güçlerini yükseltmek için zorla kullanırlarmış. Yani bilirsin, o işi zorla yaptırırlarmış. Erkek olsun kadın olsun. Tabii reddedenler de varmış ama bu yaşandığında ne olduğunu bilirsin. O zamanlar herkes şimdiye göre daha acımasızdı ve güçlü - zayif çatışmasını daha yoğun yaşıyordu."
"Bir dakika bir dakika." onu bölerek araya girdim. "Ruh eşin seni redderse ne olur?"
Bütün konuşma boyunca sessiz olan pembe saçlı kız ilk kez dahil oldu ve şaşkınca sordu.
"Bilmiyor musun?" başımı iki yana salladım.
"Hayır." şokla bana bakan kızdan cevabı beklerken bu denli bir şey olduğunu düşünmemiştim
"Ruh eşin seni reddettiğinde 1 Yıl içerisinde yavaş yavaş ve acı çeke çeke ölürsün."
YAZAMIYORUM
OY VE YORUM YAPINMK
KAOS LAZIM
👽
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Soul Mate ʚɞ - BakuTodo
أدب الهواةTodoroki Shoto, var olmayan varlıklar görüyordu... Uke : Todo 2 Temmuz 2024 bakutodo#1