yirmi yedi

3.1K 277 151
                                    

Cezveye 3 bardak su koyup kahvesini koydum. Biz kızlar gelince içerdik kahveyi.

"Kanka nasıl içiyorlar?" diye sordum.

"Annemle babama orta yap."

"Yasir abi peki?"

Bu sorumun üstüne sinsice gülüp sessizce bir şey söyledi. Söyledikten sonra da daha çok gülmeye başladı.

"Ne diyorsun?".

Sanki duymamışım gibi davrandım. Söylediği salakça bir şeydi çünkü, duymuş olduğumu bilse nasıl tepki verebilirdim ki?

"Hiiiç, orta içer dedim."

Yalancı. 'Tuzlu' demişti aslında sessizce.

Neyse, yüksek sesle söylememesine daha çok sevinmiştim.

Kahveleri bardaklara koyup Cansel'e baktım. Daha bulaşıkları yıkamayı bitirememişti.

"5 saattir yıkıyorsun daha bitirememişsin, uyuşuk musun kızım sen?"

Kesin kahveleri bana geçirtecekti ya. Bu tipimle geçmek istemiyordum içeri.

"Bırak ben durulayım şunları, sen de kahveyi geçir." dedim.

"Kanka bitmek üzere zaten, bir iki parça bir şey kalmış bırak sen elini kirletme hiç. Hadi soğumadan geçir sen şunları." dedikten sonra gülümsedi.

"Off" dedim sadece.

Hazır içeriye geçiyorum bari şu yaptığım pastayı da geçireyim.

Bir elimde kahve tepsisi, diğer elimde ise pasta tabağıyla salonun önünde duruyordum. Salon kapısı kapalıydı. Hayı anlamıyorum hava zaten sıcak, bir de üstüne niye kapıyı kapatıp oturursunuz ki?

Ayağımla kapıya vurup açmalarını bekledim.

Kapı Cansel'in küçük kardeşi Osman tarafından açıldı.

"Ohaa bu pasta nerden!" çığlığıyla yankılandı salon on saniyeliğine.

Ardından ise Cansel'in babasının "öhöm" adlı uyarısı duyuldu. Büyük ihtimalle babası, "oha" dediği için öyle bir tepki göstermişti Osman'a.

Çok bilmiş gülümsememi takıp, "Ben yaptım Osman." dedim.

Hâlâ elimde tepsi ve tabak duruyordu.

"Oğlum alsana ablanın elinden şu tabağı." diye söylendi Hatice teyze.

"Kızım sen de neden zahmet ettin. Ellerine sağlık. Kesin kahveleri de bizim arsız kız sana yaptırmıştır şimdi." diye ekledi.

"Olur mu Hatice teyze, ne zahmeti? Evet bugünki kahveler de benden." dedim yine aynı çok bilmiş gülümsemeyle.

"Kahveleri senin yaptığın belli oluyor zaten."

Ne diyordu bu gıcık böyle ya? Abi mabi dinlemem sataşırım orada. Ama annesi ve babası orda.

Hatta şey yapmak aklıma geldi o sıra, Çalıkuşu izlediyseniz bilirsiniz. Bir bölümde Feride'nin kahveyi bilerek Kamran'ın üstüne dökme sahnesi.. Sonra da "yandın mı Kamran?" demesi.. Şu an onu yapmak için yanıp tutuşsam da yapamazdım. Babası burdaydı.

Bir dakika ya? Yanlışlıkla olacak zaten. Niye yapmayayım ki?

Yapsam mı ki?

Ayıp olursa ya?

Yoo, yanlışlıkla sonuçta.

Tüm bu iç hesaplamalarını kahveleri dağıtıp sıra ona gelene kadar yapmıştım. Ve sıra ona geldiğinde ise bir karara varmıştım bile..

Yapacaktım.

Ona doğru ilerleyip yapmacık gülüşümü çehreme yerleştirdim.

O ise tepsideki köpüksüz kahvesini yarı alaylı bir biçimde inceliyordu.

Ağır adımlarla yaklaşıp tepsiyi ona doğru tuttum. Tam kahvesini alacağı sırada, tepsi kendini öne doğru eğdi.

Bakın tepsi kendini eğdi diyorum, yoksa ben asla bunun için bir çaba harcamadım.

Tepsiden firar eden kahve dolu fincan, hatta biraz daha detaya inmek gerekirse, üzerinden dumanlar tüten kahve dolu fincan, pek sevimli Yasir abimizin üstüne kendini atmıştı bile.

Salon feryat çığlıklarıyla doldu.

"Yandın mı Yasir abiiii?"

Ee o kadar aynı sahneyi canlandırıyoruz, aynı repliği söylemezsem de eksik olurdu bi'tabii.

Hatice teyze ayağa fırlamış, babası aynı şaşkınlıkla neler olduğunu idrak etmeye çalışıyor, Osman ise sevinçle kahkahalar atıyordu.

Peki o sırada ben ne yapıyordum?

Açıkçası ne kadar gülmemek için kendimi zor tutsam da, birazcık endişelenmiştim. Az biraz da üzüldüm haline.

"Kızım git bez su falan getir. Dikilmişsin bir de öyle." diye söylendi Hatice teyze.

Aman, kıymetli oğlu.

Mutfağa gitmeden bir kez daha Yasir abiye baktım. Bana sinirli sinirli bakıyordu. Annesi ve babasının görmeyeceği bir şekilde, ona dil çıkararak hızlıca uzaklaştım oradan.

□□□□□□□□□□□□□

oy ve yorumları bekliyoruuum :))

Bi' Cüz? | yarı textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin