on dokuz

3.6K 279 45
                                    

Telefonu komodine koydum. Biraz odamda oturup olanları düşünsem iyi olurdu aslında. Ama yemek vakti gelmiş, beni çağırıyorlardı bile.

Sofrada bir şey belli etmeden oturmam lazımdı, niye bu saatte bu konuşmayı yapmıştık ki?

Derin bir nefes çekip artık mutfağa gitmeliydim.

Furkan suları dolduruyor, babam tabakları masaya taşıyor, annem de yemekleri tabaklara dolduruyordu. Ben de öylece hiçbir şey yapmadan kalamazdım herkes böyleyken.

"Baba otur sen, biz yaparız." dedim.

Babam yardım etmeyi seven birisiydi. Ben evin babasıyım diye düşünerek boş boş durmazdı. Sorumluluklarını biliyordu. Furkan'ı da kendisi gibi yetiştirmişti hatta. Bize gelenler Furkan'ın ben temizlik yaparken bana yardım ettiğini görürse şaşırırlardı. Halbuki bunun kadar doğal bir şey yoktu ki..

Ezanın sesiyle beraber yerimize geçmiştik.

Yemek boyunca annemler sohbet etmiş ama ben modum düşük olduğu için sessiz kalmıştım.

Furkan'ın bakışlarını yakalıyordum. Anlamaya çalışırcasına yüzümü inceliyordu. Bir şeyler olduğunu anlamıştı.

Annem ve babam ise üzgün olduğumu fark etmemişti. Yazıklar olsundu...

Dalga geçiyorum aslında, eminim şu an almayı düşündükleri o evle ilgili derin bir münakaşa içinde olmasalardı bendeki durgunluğu onlar da anlardı.

Yemek bu şekilde geçti. Masayı temizledikten sonra namazlarımızı kıldık.

Ben kahve yapmak için tekrar mutfağa geçince Furkan da peşimden gelmişti.

"Bir şeyler olmuş sana" diye emin bir şekilde konuştu. Aynı zamanda da kahve için bardak çıkarıyordu.

"Anlat noldu çabuk" dedi.

"Ya Furkan, hiç modumda değilim cidden. Sorma lütfen"

"Yani bir şeyler olduğunu kabul ediyorsun?" diye sorarcasına konuştu.

"Oldu ama gerçekten konuşmak istemiyorum şu anda bunu."

"Bana istediğin zaman anlatabilirsin Aylin, iyi zorlamayacağım seni, madem şimdi anlatmak istemiyorsun daha sonra anlatırsın."

Gülümseyip kafamı salladım. Ne şimdi ne de sonra, bunu anlatamazdım ona.

Beni güldürmek için bugün yaşadığı şeyleri anlatıyordu şimdi de. Güldürmeyi de başarmıştı.

"Böyle yani, meğersem bizim Muzaffer teyze, teyze değil de amcaymış. Zaten bir şeylerin tuhaf olduğu isminden belliydi." diye anlatmasını sona erdirdiğinde gülmemi durduramadım.

Ha bu arada Muzaffer teyze olayı da şöyleydi, bizim mahalleye yeni birisi taşınmıştı. Hiç yüzünü görmemiştik henüz. Tüm mahalle onu yalnız yaşıyan bir teyze sanıyordu, ama bugün amca olduğu öğrenilmişti.

Konuşmaya daldıgımızdan, kahveyi yine fazla kaynatmıştım. Bugün de köpüksüz içecektik anlaşılan. Zaten köpüklü yaptığımda şaşırıyorlardı artık.

Aman, köpüklü kahve kalbe zararlıymış zaten. Haberlerde görmüştüm.

Hadi bakalım, kahveler de piştiğine göre biraz da balkonda üzüntümü belli etmeden kahve içme challange yapalım...

●●●●●●●●●●●●

Bi' Cüz? | yarı textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin