~🧡~

723 93 4
                                    

  Diğerleri yola çıktığında Chan, Minho ve ben de diğer evi kontrol etmeye karar vermiştik. Jisung'un evde olmaması bizim için dezavantaj olduğu için evin çok yakınına gidemeyecektik. Sadece çevresine bakacaktık.

  Jisung'un dev bilgisayarı önüne oturmuş ne olduğunu anlamaya çalışan Seungmin'e "Seungmin sen her ihtimale karşı bizi izle. Bir şey olursa şuna bas. Konuşmak istersen de şuna basılı tutacaksın." Dedim bir düğmeyi gösterirken. Jisung ne kadar beni sinir etse de zamanımın çoğu onla geçtiği için bazı şeyleri biliyordum.

  "Pekala." Dedi tereddüt ile Seungmin. Bu sırada elindeki içecek ile Felix de aramıza katılmıştı.

  Minho üstünü düzeltirken Seungmin'in gergin yüz ifadesini fark etmiş ve derin bir nefes vermişti. "Bir şey olacağını sanmıyorum. Dediğim gibi sadece çevresinde gezeceğiz."

  Kollarını önünde kavuşturdu Seungmin. "Çevresinde adamlar olmadığı ne belli?" Bu fikri ortaya attığımızdan beri en çok karşı çıkan oydu. İçimde kötü bir his var deyip duruyordu.

  Minho bir kez daha nefes vererek Seungmin'in yanında bitti ve kollarını ayırarak ellerini elleri arasına aldı. "Seungmin... Lütfen"

  Başını başka yöne çevirdi Seungmin. "Uf, tamam gidin!" Tavır yaptığı her halinden belliydi. Biz geri gelene kadar tavır alacağından da adım gibi emindim. Ne zaman Minho ile böyle ciddi bir göreve gitsek böyle yapıyordu.

  Tuttuğu elleri dudaklarına götürüp küçük bir öpücük kondurdu Minho. "Sen böyle trip atınca ben çok üzülüyorum biliyor musun?"

  Bu görüntüye yüzümü buruşturdum. Onlar kesinlikle böyle bir çift değillerdi. Sürekli atışıp birbirlerine sataşırlar, eğer susturmak istiyorlarsa da birbirlerini öperlerdi. Asla soft şeyler yapmazlardı.

  Seungmin de benim gibi yüzünü buruşturup elini geri çekmişti. "Sevgilime ulaşamıyorum. Kayıp ilanı vereceğim."

  Minho hemen Seungmin'in üstüne çıkarcasına sarıldı. "İşte benim sevgilim! Kendine gel Kim Seungmin! Ne bu uke tripleri?"

  Felix pipeti dudaklarından ayırıp şaşkınca "O uke değil mi zaten?" Diye sordu. Ben de şaşırmıştım açıkcası.

  Omuzlarını silkti Minho. "Seke bir çiftiz biz." Kendisini Seungmin'in kucağına attıktan sonda tamamen ona yaslandı. Seungmin de kollarını onun belinde birleştirmişti.

  Hala şaşkınca önümdeki görüntüye bakarken Mimho'ya hitaben konuştum. "Biliyor musun, Seungmin senden başka biri ile sevgili olsaydı kesin uke olurdu."

  Minho dediğime gülerken, Seungmin anında sinirlenmişti. "Size ne ya benim ukeliğimden!"

  Yüzümü buruşturup "Tamam ya bir şey demedik." Diye söylendim.

  Biz atışırken Chan yanımıza gelmişti. "Minho, Jeongin! Hadi gidiyoruz." Aldığımiz komut ile ayaklandığımızda Seungmin'in endişeli yüzü geri dönmüştü.

  Bir kaç kez dudaklarını aralayıp kapattıktan sonra "Kendinize çok dikkat edin." Dedi. Ona kafamızı salladık. Minho'dan da bir öpücük aldıktan sonra gitmemize izin verdi. İşte şimdi hazırdık.

~~~

  Ağaçların arasından temkinli bir şekilde ilerliyordum. Geldiğimizde dağılıp gezmeye başlamıştık. Görünürde kimse yoktu. Her an her yerden birileri çıkabilir diye tetikteydim.

  Son bir kez etrafa göz attıktan sonra diğerlerinin nerede olduğuna baktım. Minho görünürde yoktu ama Chan evin çok yakınındaydı. Kesinlikle delirmiş olmalıydı.

  Yanına gidip onu azarlayacak iken arkasındaki bedeni fark ettim. Kalbim korkuyla çarpmaya baslayınca hemen silahımi çıkartıp ona nişan alıyordum ki bacağıma yediğim tekme ile diz çökmek zorunda kaldım. Bu sırada silahım benden çok uzaklaşmıştı.

  Arkamı dönüp kendimi savunmaya geçecek iken daha çok hırpalanmaya başlamıştım. Sonunda ise iki adam tarafından tutuluyordum. Biri ise karşıma geçmişti. "Sevgilinin ölümünü izlemek ister misin Mavi?"

  Sinirle tekmemi ona geçirmeye çalışsam da başarısızdım. Başarısızlığıma gülüp beni Chan'ın olduğu tarafa çevirdiklerinde çaresizce oraya baktım. Chan hala arkasındaki kişinin farkında değildi. Derin bir nefes verdim. Beynini çalıştır Jeongin.

Aklıma gelen bir fikirle hareket etmeyi kestim. Bir kac saniye sonra yerimde zıplayarak botumun içinde yar alan sivri demirleri ortaya çıkardım. Yine zıplayarak arkamdaki ikilinin karnına tekme attıktan sonra ikisinin de inleyerek geri çekilmesini sağlamıştım.

  Fazla beklemeden elimin üstünde yer alan bıçakları da ortaya cıkardığımda önümde beni sırıtarak izleyen adam şimdi dehşete düşmüştü. Bu sefer ben sırıtarak ona doğru ilerledim. Geri çekilmesine izin vermeden karnına yumruğumu geçirdim.

  Bir kaç hırpalanmadan sonra yanlarından uzaklaştım. Chan'a baktığımda hala evin etrafında geziyordu ama arkasındaki adam yok olmuştu. Şaşkınca ona doğru ilerledim.

  "İyi misin?" Sesimi duyunca anında bana döndü. Üstümdeki dağınıklığı fark edince gözleri kocaman açıldı.

  "Asıl sen iyi misin? Bu hal ne?" Anında üstümü kontrol etmeye başlayınca istemsiz bir şekilde gülümsedim. "İyiyim ben. Saldırıya uğradım. Aslında seni kurtarmaya çalışıyordum ama sanırım sen kurtuldun?"

  Kaşları çatıldı. "Ne kurtulması?"

  Bende şaşırarak karşılık verdim. "Arkanda bir adam vardı. Sana silah doğrultmuştu." Nasıl fark etmemişti ki?

  Gözlerini etrafta gezdirmeye başladı. "Ciddi misin? O zaman şimdi nerede?" Bilmediğimi belli etmek için omzumu silktim. Hala kendimi tehdit altında hissettiğim için Chan'ı da çekiştirerek evin yanından uzaklaştım.

  "Minho ne yapıyor acaba?" Diye sorduğumda ikimizin de gözleri birleşti. "Yoksa o..." Dedim. İhtimaller şu anda kafamda dönmeye başlamıştı. Ama eğer öyle bir şey olsaydı Seungmin bizi bilgilendirirdi değil mi?

  Kafasını tereddüt ile iki yana salladı Chan. "Sanmıyorum. Minho hepimizden daha güçlü ama her ihtimale karşı arasak iyi olur." Kafamı sallayıp onu onayladım.

  Benim aksi yönüme ilerlemeye başlayınca kolundan tuttum. "Birlikte bakalım." Daha deminki korkudan sonra onu asla tek başına bırakamazdım. Hoş ben de kendi başıma gitmezdim.

  Kafasını salladı. Sesinden gülümsediği anlaşılıyordu. "Pekala..."

  Bunu dedikten sonra yarım saat boyunca evin çevresini gezdik ama Minho'dan hiçbir iz yoktu. Giderek gerilmeye başlıyordum. Elimden başına bir şey gelmediği hakkında dua etmekten başka hiçbir şey gelmiyordu.

  Bir anda kulağımda beliren hıçkırık sesi ile duraksadım. Chan de benim gibi durmuştu. "Kahretsin, duyun artık beni!" Seungmin'in sesi kulağımda yankılandığında gözlerimi büyüttüm.

  "Seni duyuyoruz Seungmin." Dedim şoktan çıktığımda.

  "M-Minho vuruldu! Alıp götürdüler onu!" Cam kırılma sesi... "Kahretsin!"

  Bir kaç saniye sonra ise Felix'in sesini duymuştum. "Hemen eve dönün!"

~~~

~~~

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

 

 

Mom°Jeongchan° ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin