Üç ay sonra;
Elimdeki silahı karşımdaki adamın anlına yasladım. "Üzgünüm ama bu Dünya'daki işin sona erdi. Umarım cehennemde görüşürüz." Tetiği çekip sıkmak için hazırlandım.
"Size- Size bunu ödeteceğim!" Diye söylendi adam. Histerik bir kahkaha attım. "Bu dediğine gerçekten inandın mı?"
"Mavi gitmemiz gerekiyor!" Kulağımda yankılanan Jisung'un sesiyle daha fazla beklemden silahı anlından çekip kalbini nişan aldım ve hiç düşünmeden vurdum. Silahı belime yerleştirirken hiç duraksamadan saray gibi olan binanın çatısında çıkmaya başladım.
Kolumda bir el hissettim ve hızla çekiştirilmeye başladım. "Tanrım, nerede kaldın? Yarım saattir seni bekliyoruz!"
Koluma sertçe geri çekip ona kötü bir bakış yolladım. Beni takmayıp ilerlemeye devam ederken sordum. "Beyaz nerede?"
Chagbin bıkkın bir nefes verip beni kolumdan başka bir yöne yönlendirirken "Sarı ile birlikteler. Sen orada dakikalarını öldürürken bir çatışmaya çattık. Ben kaçmayı başardım ama onlar hala orada. Yani anlayacağın bir şeyler yapmamız gerekiyor." Dedi.
"Sarı ne alaka?" Planımıza göre o bizimle birlikte gelmeyip evde istirahat edecekti. Geçenki görevimizde sol elini çatlatmıştı.
Changbin bir anda bağırınca irkildim. "Ne bileyim? Gerizekalı işte! Tencere kapak birbirinizi bulmuşsunuz!"
Yüzümü buruşturup omzuna bir tane geçirdim. "Bana niye laf geldi şimdi?"
"Sen farklısın sanki amına koyayım! Bacağına bıçak girmiş sıyırdı diyorsun!" Sesi yavaş yavaş kısılırken yaklaşmış olduğumuzu fark ettim.
Gözlerimi devirdim. "Üstünden aylar geçmiş bir olayı önüme ısıtıp koyma lütfen." Eliyle sessiz olmamı işaret ederken dudaklarımı birbirine bastırdım. Sütunların bulunduğu büyük salona açılan kapının önündeydik. İçeride ölüm sessizliği vardı.
Gözlerimi etrafta dikkatlice gezdirirken sarı tutamları görmemle sessizce fısıldadım. "Sarı'yı gördüm."
Changbin'in bir yere sabitlenmiş gözlerini gördüğümde konuşmaya başladı. "Ben de Beyaz'ı gördüm. Üç deyince yanlarına gidiyoruz, tamam mı?"
Kafamı salladım. Changbin üçe kadar saydıktan sonra ikimizde sessizce içeriye girip görülmeden bir sütunun arasına saklandık. İşin zor kısmı da buradaydı zaten. Bizi gören bir kaç kişi silahlarını sıkmaya başlarken sütuna daha çok sindim. Chan ile aramda sadece iki sütun vardı. Sütunların birinin arkasında da bir adamın saklandığını gördüm.
"Yeşil beni Sarı ile iletişime alabilir misin?" Diye sordum Jisung'a. Bir kaç cızırtı sesinden sonra Chan'ın sesi duyuldu kulağımda. "Efendim Mavi?"
"Beni görebiliyor musun?"
"Hayır."
"Pekala. Senden bir sütun uzakta olan bir adam var. Kafanı sakın dışarıya çıkarayım deme. Ben şimdi halledeceğim."
"Ben de yapabilirim."
Gözlerimi devirip silahımı hazırladım. "Yerinde sabit dursan ölürsün zaten. Hallediyorum ben. Kafanı çıkartırsan direkt seni nişan alırım."
Daha fazla bir ses gelmediğinde kafamı biraz çıkartıp adamın olduğu yere baktım. Bu tarafa yakın olduğundan nişan almam kolay olmuştu. Benim tetiği çekmemle etrafa yine kurşunlar yağmaya başlamıştı. Biri tam yanımdan sekerken sessizce küfrettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mom°Jeongchan° ✓
FanfictionJeongin'in annesinin ona verdiği görevleri tamamlaması gerekiyordu.