Tam olarak bir hafta boyunca öğretebileceğim ne varsa hepsini öğretmeye çalışmıştım. Şimdi ise o güne gelmiştik. Kendimizi teslim edeceğimiz güne...
"Ne yapıyorsun burada?" Diye sordu Chan yanıma gelerek. Jisung'un çekmecelerini teker teker karıştırırken cevap verdim. "Kurtulmamızı sağlayacak önemli bir şeyi arıyorum."
Sonunda aradığım şeyi bulduğumda rahatlamış bir şekilde gülümseyerek bir kaç tanesini elime aldım.
"Bunlar ne?" Diye sordu bu sefer de merakla. Her hangi bir tanesini eline almış, küçük tüpün içinde ne olduğunu anlamaya çalışırcasına sallıyordu.
"Bunlar çıkış biletimiz olan maymuncuklar. Az sonra anlatacağım. Aşağıya inelim hadi." Kafasını salladığında Jisung'un odasından çıkıp toplantı odamıza ilerledik. Herkes orada toplanmış kendi çapında hazırlıklar yapıyorlardı.
Küçük bir öksürük ile dikkatleri üstüme çektim. "Öncelikle hepinize teşekkür ederim hepiniz mükemmel bir gayret ile çalıştınız. Benim bir ayda öğrendiğim şeyi bir kaç günde öğrenmeyi başardınız ve bu çok büyük bir şey. Yine de bir kaç eksiğimiz var ve şimdi onları tamamlayacağız."
"Bu gördüğünüz şey bir maymuncuk. Jisung'un deyimine göre ise kraliyet anahtarı. Diğer maymuncuklardan fazlaca farklı. Kapak kısmını kilit yerine yaslıyorsunuz ve tüpü sıkıyorsunuz. İçindeki sıvı kilide dolduğunda donuyor ve anahtar oluşmuş oluyor ama dikkatli olmalısınız. Elimizde belirli bir sınıra kadar bunlardan olacak ve büyük ihtimalle ellerimiz normal bir iple değilde kelepçe ile bağlanacak. Bir elinizi kurtardığınızda diğerleri çorap söküğü gibi gelir zaten."
Changbin anahtarlardan birini eline alıp incelerken "Şu andaki tek korkumuz yakalanmak o zaman." Dedi. Kameralardan bahsediyor olmalıydı. Hyunjin'e bakıp yandan bir şekilde sırıttım. Tabiki bunun için de bir planım vardı. Benim yerime Hyunjin cevap vermişti. "Ah merak etmeyin. Akıllı sevgilim sayesinde öyle bir sorunumuz da olmayacak."
Seungmin'in kaşları çatıldı. "Nasıl yani?"
Herkese onar tane anahtarlardan dağıtırken ona cevap verdim. "Bunun sürprizini de Jisung yapsın, biz karışmayalım."
Dağıtma işi bittikten sonra elimde bana ait on tane kalmıştı. "Bunlardan hem kolye, hem bileklik, hem de küpe olarak var ama böyle takarsak çok ilgi çeker. Bu yüzden saklayabileceğiniz en iyi yere saklamalısınız."
"Ben bir ara saçlarımın arasına saklamıştım." Dedi saçlarını karıştırarak Hyunjin. Jisung'un bir çok aletini ilk o denemişti zaten.
Changbin küçük tüpü sallarken "Dilimizin altına falan saklasak olur mu acaba?" Diye sordu.
Yandan bir şekilde sırıttı Hyunjin. "Götüne sok istersen."
Seungmin yüzünü buruştururken Changbin "Ha ha ve ha çok komik." Dedi alayla.
"Aslında bence mantıklıydı." Dedi Felix. Her kesin yanlış anlamıs ifadesini farke dince de telaşla "Yani Changbin'in fikrinden bahsediyorum."
Seungmin gülümseyerek gözlerini devirdi. "Lover Felix vs devil prince Hyunjin."
Chan anahtarlardan birini boynuna asarken "Bakıyorum eski halinize dönmüşsünüz." Dedi. İlk günler çok karamasar olan bu dörtlü şimdi biraz daha enerjik gözüküyorlardı.
Seungmin gözlerini hüzün ile parıldatarak konuştu. "Evet, onları kurtaracağımıza ve bu oyunu bitireceğimize çok eminim çünkü." Acısını içine kapanık bir şekilde yaşamıştı bir haftadır. Hyunjin'e rağmen o hiç ses çıkartmadan yatağına kıvrılmış ve saatlerce ağlamıştı. Onlara umut verdiğimin farkındaydım. Umarım umutlarına karşılık verebilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mom°Jeongchan° ✓
FanfictionJeongin'in annesinin ona verdiği görevleri tamamlaması gerekiyordu.