~💚~

594 96 29
                                    

Bang Christopher Chan

  Ağrıyan gözlerim yavaş yavaş aralanırken bileklerimdeki acı ile sessiz bir şekilde inledim. Hayır, acı sadece oralarda değildi. Bütün bedenim yanıyormuş gibi hissediyordum ama bileklerimdeki acı farklıydı. Sanki yüzlerce iğne bileklerime aynı anda baskı yapıyordu.

  Sonunda bilincim tamamen açılırken ilk işim etrafı dikkatlice incelemek oldu. Bir hücrenin içindeydim ve sadece önüm dışında her yer duvarlar ile kaplıydı. Karşı tarafta gördüğüm beden ise uzun saçlarından da anlayabileceğim gibi Hyunjin'di. Onun bilinci daha açılmamış gibiydi.

  "Hey!" Diye bağırdım diğerlerinin uyanıp uyanmadığını anlamak için. Bu sırada bir ses yükseldi. "Başım çok kötü ağrıyor." Dedi o boğuk ses. Bu Felix'ti ve saniye başında bir acı ile inliyordu.

  "Hasiktir! Bileğim kanıyor lan!" Bu ses de Changbin'e aitti. "Ah, kolum! Sikmişler kolumu!"

  "Terbiyeli konuş gerizekalı. Başım ağrıyor zaten."

  "Özür dilerim bebeğim."

  "Bana bebeğim deme!"

  Changbin ve Felix'in atışmalarının arasına başka bir ses eklendi. Minho'nun sesiydi bu. "Ne konuşuyorsunuz siz ya!"

  Ve sonra Seungmin'in heyecanlı sesi duyuldu. "Minho!"

  "Siktir, sen niye buradasın?"

  "Sizi kurtarmaya geldik."

  "Baya kurtulduk şu an."

  Beş kişinin burada olduğuna emin olmuştum. Geriye Jisung ve Jeongin kalmıştı ve ben Jeongin'in burada olması için dua ediyordum. Hem de burada olmadığını bile bile...

  Karşımdaki Hyunjin de yavaş yavaş açılmaya başlamıştı. İlk yüzüme boş boş bakmış sonra da etrafı incelemeye başlamıştı. En sonunda o da bağırdı. "Jisung, sincabım! Orada mısın?" Uyanır uyanmaz aklına hemen Jisung'un gelmesi yüzümde küçük bir gülümseme oluşturmuştu.

  "O sincabı götüne sokacağım ha!" Jisung'un dağılmış sesini duyduğumda derin bir nefes verdim. Bir kişi eksik olsak da hepimiz buradaydık.

  Artık işe koyulmaya başlamamız gerektiğini düşündüğümden "Jisung ve Minho, buraya birileri ne sıklıkla geliyorlar?" Diye sordum.

  "Sadece öğlenleri gelip yemek getiriyorlar. Pardon yemek artıkları." Diye iğrenir bir sesle konuştu Jisung. İğrendiği bir şeyi asla yemeyeceğini bildiğimden kilo verdiğini tahmin edebiliyordum.

  "Şimdi siktim belalarını!" Diye sinirle çıkıştı Hyunjin. Yerinde tepindiğini rahat bir şekilde görebiliyordum.

  Gözlerimi devirdim. "Hyunjin bir sakin ol." Sertçe dudaklarını yalayıp sinirle yerinde duraksadı. "Yavaştan işe koyulmamız gerekiyor ama kameralardan izlendiğimize adım gibi eminim." Konuşurken çaktırmadan etrafı inceliyordum. Bu sırada ilgimi kelepçeler çekmişti. Dikkatle baktığımda iç tarafında gerçekten iğneler olduğunu fark ettim. Muhtemelen çok hareket edemeyelim diye yapmışlardı. Bileklerim çok pis tahriş olmuştu.

  "Onu bana bırakın." Dedi Jisung ve bir kaç saniye sonra Seungmin konuştu. "Naptın sen şimdi?"

  "Burnumun iç kısmına ne olur ne olmaz diye küçük bir jammer yerleştirmiştim. Ama sizin de bildiğiniz gibi bu normal bir jammer değil. Sadece cep telefonu ve telsizleri değil, yakındaki bütün elektronik cihazları bozuyor."

  "Oğlum, çok havalısın lan!" Dedi Changbin hayretle. Uzun zamandır birlikteydik ama hala Jisung'un yaptığı eşyalara şaşırıyordu.

  Jisung tatmin olmuş bir şekilde "Biliyorum." Diye mırıldandı.

Mom°Jeongchan° ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin