O gün Felix babamın ona yaptığı her şeyi teker teker anlattı. Benim gibi annesini öldürüp Felix'i kaçırmış sonra ise gözlerinin önünde insanlara zarar vererek gözünün korkmasını sağlamış. Felix'in neden babama itaat ettiğini böylece anlamıştım. Neyseki artık bizimleydi.
O günün üstünden bir kaç gün geçmişti. Felix'le birlikte uyuduğumuz yatakta onun bana sarıldığı bir şekilde uyanmıştım. Ahtapot gibi sarılmış başını da omzuma gömmüştü. Nasıl nefes aldığımı düşünürken Chan yine odaya daldı.
"Chan, kurtar beni! Ölüyorum sanırım." Dedim Felix'in kollarının arasından çıkmaya çalışırken.
"Tilki civciv tarafından kapana mı kısılmış?" Dedikten sonra sessiz bir kahkaha attı.
"Çok komik." Diye mırıldandıktan sonra Chan'dan fayda gelmeyeceğini anlamıştım. Felix'in tikine dokunarak onu kendimden uzaklaştırdım. Bu sırada o da uyanmıştı. "Noluyor?"
Ben Felix'e cevap vermeden Chan konuşmaya başladı. "Yüzlerinizi yıkayıp aşağı gelin. Kahvaltı hazır." Dedi ve odadan çıktı.
"Maviş..." Diye mırıldandı Felix zor açtığı gözleriyle "Benim hala uyukum var."
"Kalk hadi kızılcık. Yavru kurt sinirleniyor sonra." Dedim ve yataktan kalkarak üstümü düzelttim.
"Şöyle deme gülesim geliyor." Dedi ve o da yataktan kalktı.
İkimiz de yüzlerimizi yıkadıktan sonra aşağıya indik. Masaya yerleştiğimizde kapının çalmasıyla gözlerimiz Chan'ı buldu. "Sakin olun. Changbin geldi." Dedi ve kapıya ilerledi.
Felix bana dokunup "Changbin kim?" Diye sordu.
Ben cevap vermeden de içeri geldiler. "Felix? Senin burada ne işin var?"
"Siz tanışıyor musunuz?" Diye sordum hayretle. Gerçi Chan'ın adamıydı sonuçta.
"Chan'dan kurtulmama yardım etmişti." Dedi ve omuz silkti Felix. Changbin'e gururlu bakışlar attığımda gözlerini devirdi.
İkisi de masaya kurulduğunda yemeğe başlamıştık. Sofrada sessizlik hakimdi. Zaten yemek yerken konuşulmasını da sevmiyordum.
Hepimiz doyduğumuzda oturma odasına yerleştik. Changbin nereden bulduğunu bilmediğim bir tablet çıkartıp "Her şey hazır Chris. Adamların yerini belirledik ve kimin kime saldıracağı ayarlandı. Senin komutun bekleniyor." Dedi.
Chan tableti eline alınca ben de yanına yerleştim. Jisung ve Hyunjin'in eviydi bu. Etrafta neredeyse 20 tane adam vardı. Hyunjin'in sezgilerinin kuvvetli olduğunu biliyordum, peki neden bu adamlara saldırmamıştı ki?
"Benim yerim ve senin yerini göster." Dedi Chan çabucak.
Changbin eliyle evin ön taraflarında yer alan turuncu noktayı gösterip "Evin önündeki keskin nişancı senin. Ben de arka taraflarda yer alacağım." Dedi. Tableti geri eline aldı ve bir fotoğraf açtı. "Saldıracağın adam bu."
Gösterdiği fotoğraftaki adam feci yakışıklıydı. Turuncu saçları ona ayrı bir karizma katıyordu ve gözlerinin etrafında mavi süsler vardı. "Çocuk feci yakışıklı yanlız. Yazık oldu."
Chan kaşlarını çatıp bana baktığında omuzlarımı silktim. Changbin'e dönüp "Bu adam ölmeyecek. Sorguya çekeceğiz." Dedi.
Bu sefer ben ona kaşlarımı çatarak baktım. "Kim olduğunu bilmediğin birini sorguya mı çekeceksin? Ya suçsuzsa?"
Alayla "Babanla çalışan biri mi suçsuz?" Diye sordu.
"Babamın çoğu çalışanı tehtid ediliyor Chan. Felix gibi." Dedim Felix'i göstererek. Utanıp başını eğdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mom°Jeongchan° ✓
FanfictionJeongin'in annesinin ona verdiği görevleri tamamlaması gerekiyordu.