Bir ay boyunca olağanüstü bir gayret ile çalıştık ve emeklerimizin karşılığı olarak güçlü ve ölümsüz bir kurt ordusu elde edebilmiştik ve bu süre zarfınca her bir kurdu ayrı biz özenle eğittim.
Bunu yapmasaydım, bunca bilgiyi beyinleri bunca kudreti de bedenleri alamazdı ve bence artık şuna inanıyorum'ki harekete geçme zamanı gelmişti.
Bir yandan'da mağaranın içinde var olan dev kapı şimdilik böyle bir günümüz de çalışır vaziyette değil.
Kabileler bu verdiğimiz emirden sonra birleştirilmiş ve bende, yüzyıllardır evrende kötülük yayan o düşmanımızın bulunduğu âleme, onların bize yaptıklarından sonra intikam ve savaş için gidecektim.
Gitmeden önce kurtlara ben yanlarında yokken nasıl hamleler yapacağımızı ve planımızın nasıl olacağının anlattım. Ben galaksimizden çok uzaklarda insanlarımızdan habersiz olan o âleme girdiğimde bir kapı daha açacağım ve bu kapı dünyaya açılan bir geçit olup açacağım bu yabancı gezegende ki kapıya yönlendiricek. Kurtlara şunları demiştim.
"Kapı aktifleştirildiğinde herkes şunu bilsin'ki savaş başlamıştır!
Işın geçidini kapattığımda dolayı oraya gidebilmenin başka bir yolunu gerekiyor olduğu gibi bir daha bulmuştum.
Kurtlardan ayrılmam ve büyük bir uğraş tan sonra kapı açıldı, açılması ile birlikte parılparıl parlayan bir ışığı ile gözleri aydınlatıyor ve kendi içine doğru süzülen adeta bir kocaman nehir misali ilerliyordu derken içine adımım attım ve atmam ile birlikte muhteşem bir hızla beni kapının diğer tarafına çekti.
Açıkçası çok heycanlı ve meraklıyım çünkü ilk defa böyle bir kapı oluşturulmuş ve biri içinden canlı olarak geçebilmişti, o süratli akım sonucunda o gezegene ayak bastım.
Dünyamızdan 250 kat daha büyük olan bu gezegenin yere hızlı inip çarptığımda çıkan tozun bile dünyamızdan farklı kokan kokusu rengarenk çiçekleri ve masmavi ağaçları ile dikkatimi çekiyordu ayrıca doğa zenginlikleri bizimkinden kat ve kat daha fazlaydı. Adeta hepimizin hayal ettiği cenneti anımsatan bu gezegenin güzellikleri ne anlatmakla nede bakmakla bitmiyordu.
Bizim dünyamız ile karşılaştırıldığında bizimkinden 100 kat daha tatlı meyveleri bile sadece bir kaç örneği olup hayranlıklar uyandırıyordu fakat biraz sonra ve bundan sonra'ki süreçlerde karşıma neler çıkacak bilinmeksizin etrafta en azından dolaşıyor ve ortama ayak uydurmaya çalışıyordum.
Çoğu bölgesinde kullanmak bir yana kalsın dokunulmamış zengin yer altı kaynaklarıyla dolu bölgeleri vardı. Fakat bu güzellikleri her geçen an ormanları hasta, ağaçları soluyor ve kirli zehirli ve iğrenç kokan hava barındırıyordu. Hiç şüphesizdir'ki ormanın hasta olmasının başlıca sebeplerinden biri'de bu içinde barındırdığı Kirli havaydı.
Benim dünyamdan bir insan veya sıradan küçük bir canlı bile bu ortamda 10sn bile olsaydı bu hava yüzünden bir an bile yaşayamaz ve ölürdü üstelik bedeni kokuşmaya başlardı.
Benin amacım düşmanlarımızın yerlerini bulmaktı ama görünen o ki bu devasa gezegende ve ormanlarında onlara dair birşeyler bulmam hiçte kolay olmayacaktı. Bazı bölgelerde gezegenin zenginliği neşe ve mutluluk saçıyorken bazı bölgeleri ise içimdeki bütün hevesi silebilecek kadar karanlıktı.
Ormanda baya yürüdükten sonra bazı otların arasından panik korkunun ve küçük bir canlının nefes alışverişi hissi kulağıma geliyordu. O yöne doğru yönelip yürüdükten sonra bu sarmaşık otları açtım.
İçinde küçücük bir boyutlarda, kanatları kopmuş 3 tane papağana benzer birbirinden farklı renklerde ama aynı tür kuşları vardı. Biri sarı biri mavi bir diğeri'de kırmızı olan fakat aynı tür olan bu kuşların güzellikleri ve masumiyetleri beni mutlu etmeye yetiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON KURT
FantasySadece tatile gidip kafa dinlemeyi düşünen Arman, o kısa süre içerisinde bir kurda dönüşüp hiç görmediği yaratıklarla savaşacağını devasa ordulara sahip olacağını ve dünyanın kaderinin elinde olacağı hiç ama hiç aklına gelmemişti. Bunların hepsinde...