༄3. Bölüm

1.2K 104 56
                                    

"Sakin olmalısın, tamam mı? Rolüne odaklan ve ben çalana kadar devam et. Sonra eğer adam peşimden koşmaya çalışırsa ona çelme takıp arkamdan koşmaya başla. Çok basit değil mi? Eminim yapabilirsin."

Başımı salladım. Bu plan gerçekten de basitti. Sadece rol yapacak, adama çelme takacak ve Magnus'u takip edecektim. Tekrar tekrar aklımdan ne yapmam gerektiğini geçirdim. Görevin ortasında donup kalırsam ya da planın bir parçasını unutursam işler sarpa sarardı ve belki tüccar bizi askerlere teslim ederdi. Sonrasını düşünemiyordum bile.

Kendime cesaret vermek için tekrar başımı salladım ve ağabeyim saçlarımı okşadı. "O zaman hazırız. Hadi göreyim seni." dedi.
Ağabeyimin benimle gurur duyması benim için çok önemliydi, o yüzden bu görev de benim için önemliydi. Hiçbir yanlış yapmamalıydım. Etraf kalabalıktı. Herkes esnafların standlarının önünde durmuş, bir şeyler beğenmeye çalışıyordu. Ve bu kalabalık Magnus'la benim işime gelirdi.

Kalabalıktan sıyrılıp at arabasının yanında başka biriyle konuşan tüccarın yanına gittim ve ağlamaklı bir ses tonuyla kalabalıkta annemi kaybettiğimi söyledim. İlk başta adam ilgilenmedi ve konuşmasına devam etti ama dövünerek ağlamaya başladığımda beni susturmaya çalıştı ve annemi bulacağını söyledi. Ve şimdi düşünüyorum da, sanırım bu şimdiye kadarki son ağlayışımdı.

At arabasına arkamızı dönüp ilerlemeye başladığımızda Magnus'a dönüp işaret verdim. At arabasının arkasında, eşyaların konduğu bölüme girdi ve elinde bir manevra teçhizatıyla geri çıktı. Yanımdaki tüccar da, az önce konuştuğu adam da hiçbir şey fark etmemişti. Ama yine de adamın ayağına sertçe bastıktan sonra çelme taktım ve koşmaya başladım. Magnus arka sokaklara girmişti bile. Arkamdaki adam sinirle bağırarak "Hey!" diye beni durdurmaya çalışıyordu. Ama ondan daha hızlıydım.

Sonunda adamdan kurtulup ara sokağa girebilmiştim. Magnus elinde teçhizatla beni bekliyordu. Biraz soluklandım ve teçhizata yeniden baktığımda gülümsemeye başladım. Magnus da gülümsedi ve saçımı okşayarak "İyi iş çıkardın." dedi. Gözlerindeki o parıltıyı görebilmiştim. Bu gururdu. Ağabeyim benimle gurur duyuyordu. O anda dünyalar benim olmuştu. Ağabeyim benden çok daha uzundu, bu yüzden bacağına sarılabilmiştim. O da bana sarıldı. Sonra kendimi ondan ayırıp," Ee, nerede deneyeceğiz? Askerlerin bizi yakalayamayacağı bir yer olması gerek." dedim. Magnus düşünceli bir şekilde başını salladı. Sonra da bir şey bulmuş olacak ki yüzüne kocaman bir gülümseme yayıldı. "Bayan Wagner'ın bahçesi." dedi bilgiç bir sesle. "Bugün evde olmayacaktı. Dün annemle konuşurlarken duymuştum. Hem bahçesi duvarlarla kaplı. Hiç kimse bizi göremez." Hayran bir şekilde ona baktım ve onaylarcasına başımı salladım. Elimi tuttu ve Bayan Wagner'ın evine doğru koşmaya başladık.

Ağabeyim bu dünyada sevdiğim tek kişiydi. Annem ve babam gibi değildi. Yaşadığımız dünyayı sorguluyordu ve özgürlüğüne düşkündü. En büyük hayali ise bir gün surların dışına çıkıp devleri görebilmek ve onlarla savaşmaktı. Benim gözümde ağabeyim bir kahraman gibiydi. Korkusuzdu ve zekiydi. Her soruna bir çözümü vardı. Ben de bir gün onun gibi olmak istiyordum. Onun kadar korkusuz ve zeki...

Bayan Wagner'ın evinin önüne vardığımızda ilk başta Magnus kapıdan girmeyi denedi. Ama kapı gıcırtılı bir şekilde açılıyordu. Açmaya devam ederse komşular duyabilirdi. Bu yüzden başka bir yerden bahçeye girmemiz gerekiyordu. Ağabeyim eğildi ve sırtının üstüne basmamı söyledi. Dediğini yaptım ve kendimi duvarın üstüne çektim. Sonra elimi uzatıp ağabeyimi de yanıma çektim. İçimden akan adrenalini hissedebiliyordum. Her zaman bir manevra teçhizatı nasıl kullanılır merak etmiştim. Birkaç kez Magnus'la Keşif Birliği'ndeki askerler teçhizatı kullanırken görmüştük ama daha önce hiç denememiştik. Bu yüzden eminim o da en az benim kadar heyecanlıydı.

ʙʀᴜᴛᴀʟ | 𝗹𝗲𝘃𝗶 𝗮𝗰𝗸𝗲𝗿𝗺𝗮𝗻Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin