"Lena. Lena! Bıktım artık seni kaldırmaktan!"
Bu gürültü de neydi böyle? Hafifçe gözlerimi araladım ve deliye dönmüş Petra'yla karşılaştım.
"Na var yine? Biraz daha uyuyacağım."
"Tamam. Aç kal o zaman. Biz yemekhaneye iniyoruz."
Yemekhane. Yüzbaşı. Hiç kalkmak istemiyordum ama yemekten sonra yemekhaneyi temizlemek zorundaydım. Yemekler bitene kadar uyusam da aç karnına temizlik yapabileceğimi hiç sanmıyordum. Bir gün bile uykumu almış bir şekilde uyanamayacak mıydım ben?
Oflayarak yatakta doğruldum. Bu sırada Petra ve diğer kızlar da odadan dışarı çıkıyorlardı. Halâ daha etkisini gösteren uykusuzluğumu dağıtmak için gözlerimi avuçladım. Şu anda yapmak istediğim tek şey uyumaktı. Sonsuza dek uyumak...
Yataktan aşağı atladım ve lavaboya gidip günlük işlerimi hallettim. Yüzümü kurularken aynadaki yansımama baktım. Gözlerimin altı uykusuzluktan mosmor olmuştu. Keşif Birliği'ne gireli neredeyse iki gün olmuştu ve bu süre içerisinde uyuyamamıştım. Bir de Keşif Birliği'ne katılmadan önceki bir hafta boyunca. O bir hafta boyunca geceleri düşüncelerim uyumama izin vermemişti. Keşif Birliği'ne katılacağım konusunda kararlıydım ve fikrimi değiştirmeyecektim. Ama yine de aklımı kurcalayan bir şeyler vardı. Vicdanımı rahatsız eden bir şeyler.
Düşünceleri kafamdan uzaklaştırıp halâ daha yarı uykulu şekilde üniformalarımı giyip odadan çıktım. Koridorda pek insam yoktu. Yemekhanede olmalıydılar.
Yemekhanenin kapısından içeri girdim ve Petra'ları bulmak için etrafa göz gezdirdim. Gözlerim Petra'yla buluştuğunda derin bir nefes alıp onların masasına doğru ilerledim. Yanında yine o sinir bozucu arkadaşları vardı. Sadece birkaç tanesinin adını öğrenebilmiştim. Konuşmalarını pek dinlemiyordum. Bu yüzden çoğu kişinin adına dikkat etmemiştim. En gerzek olanın adını öğrenmiştim. Oluo muydu? Bir de biraz yakışıklı olan çocuk vardı. Onun adı da Eld'di sanırım.
Yemeğimi aldıktan sonra hışımla masaya oturdum. Bütün gözler yine bana çevrilmişti. 'Ne var?' dercesine onlara baktım ve yemeğimi yemeye koyuldum. Yine bir şeyler konuşuyorlardı ama onları dinlemiyordum. Arada beni de konuşmalara dahil etmeye çalışıyorlardı.
"Lena, belki sen de Levi Takımı'na katılırsın ha? Eğitimi birincilikle bitirdiğini duydum." dedi Petra.
Eld de ona katılarak "Dün o çocuğu nasıl alt ettiğini gördüm. İyi dövüşüyorsun. Kaptan' ın gözüne girersen belki seni de takıma alır."
Sanırım artık konuşmam gerekiyordu. Hiç kimseyle göz teması kurmadan "Kimsenin takımına girmek istemiyorum. Sadece öldürmek istiyorum." dedim. Onlara bakmadığım için yüz ifadelerini ve ne yaptıklarını görememiştim ama hepsi susmuşlardı.
"Konuşmayacak mısınız? Siz susunca bir garip oldu." dedim. Yemeğimi bitirmiştim ve ilgilenecek bir şeyim kalmamıştı. Herkes yemeğini bitirene kadar beklemem gerekiyordu. Kimsenin konuşmaması ve konuşmaları dinleyemeyecek olmak canımı sıkmıştı.
Birkaç dakika sonra yine konuşacak bir konu bulup sohbete daldılar. Oluo'nun Levi'ı taklit etmesi hakkında konuşuyorlardı. Kafamı çevirip Levi'a baktığımda düşünceli bir şekilde elindeki fincanla oynadığın gördüm. Sonra bakışlarını bana çevirdi ve bana bakmasıyla kafamı çevirdim. Sürekli böyle yakalanmaktan bıkmıştım. Bir daha bakarsa göz temasını kesmeyecektim.
Herkes yemeklerini bitirmişti ve yemekhane yavaş yavaş boşalmaya başlamıştı. Bizimkiler ise halâ konuşuyordu. Sohbetleri böyle devam ederse biteceğe benzemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ʙʀᴜᴛᴀʟ | 𝗹𝗲𝘃𝗶 𝗮𝗰𝗸𝗲𝗿𝗺𝗮𝗻
Fanfiction↳ʟᴇᴠɪ ᴀᴄᴋᴇʀᴍᴀɴ x ʀᴇᴀᴅᴇʀ ༻┌࿙࿇࿚┐༺ Shiganshina'nın düşüşünün ardından her şeyi sorgulamaya başlayan ve duygularını yitirmiş olan bir kız güçlü ve acımasız bir askere dönüşürse ne olur?