༄14. Bölüm

605 60 7
                                    

"Hey, bu kadar zayıf olma!"

Önümdeki çocuk dövüşmeye başladıktan en fazla bir dakika geçtikten sonra yere yığılmıştı. Elimi ona uzattım ve kalkmasına yardım ettim. Yanağında yumruk attığım yer morarmıştı. Moraran yere dokundum ve "Eğitim bittikten sonra buraya buz koysan iyi olur." dedim. Bunu soğuk bir şekilde söylemiştim çünkü onu önemsediğimi düşünmesini istemiyordum. Yüzbaşı bize doğru yaklaşıyordu. Önümdeki çocuğun koluna vurdum ve dövüşmeye başlamak için "Hadi!" dedim.

Bana yumruk atmaya çalıştı ama kendimi sağ tarafa çekerek yumruğundan kurtuldum. Ben yeterince ona saldırmıştım. Şimdi onun saldırmasını bekliyordum. Yumruğunu boşa salladıktan sonra tekrar doğruldu ve bacağıma tekme atmaya çalıştı. Ben tekmesinden kurtulurken bunu fırsat bilip yüzüme yumruk attı. Kendimden güçsüz birinden dayak yemiştim! Sadece eğitim bile olsa kendimden güçsüz birinden alt seviyeye düşmekten nefret ediyordum. Bu beni çok sinirlendirmişti. Karşımdaki çocuk bakışlarımdan korkmuş olmalı ki birkaç adım geri gitti. Yüzbaşı yanımıza gelmiş ve bizi izliyordu. Sinirden o kadar gözüm dönmüştü ki Yüzbaşı'yı bile görmemiştim.

Genelde, dövüştüğüm kişiler benden küçük olduğu için onlara merhamet gösterirdim. Tabii bana dokunana kadar. Dövüşürken dikkatsizlik yapmazdım ve bu yüzden çoğu dövüşte dayak yiyen taraf ben olmazdım. Ama dikkatsizlik yapıp dayak yediğimde de böyle oluyordu işte. Kendi üzerimdeki kontrolü kaybediyordum.

Çocuğa ardı ardına yumruk atarken bir yandan da gardını düşürmesini bekliyordum. Gardını düşürdüğünde yumruklarımın arasında bir de karın boşluğuna tekme attım. Çocuk acı bir çığlık atıp yere yığıldı. Ama bu yeterli değildi. Vurduğum her yerden kan akana kadar durmayacaktım. Çocuk yere düştüğünde karnına tekme atmaya devam ettim. Sonra bir elin kuvvetlice beni çektiğini hissettim ve sonunda gözümün önündeki perde kalkıp kendime gelebildim. Nefes nefese kalmıştım. Dövdüğüm çocuk kadar ben de yorulmuştum. Beni geri iten elin sahibine bakınca Levi'ın sinirli bakışlarıyla karşılaştım.

"Onu revire götür. Eğitim bittikten sonra da ofisime gel velet."

O yanımızdan ayrılırken gözlerimi devirdim ve istemsizce yerde yatan çocuğa kalkması için elimi uzattım. Korku dolu bakışlarıyla beni süzdükten sonra elimi tuttu ve ayağa kalktı. Ayağa kalkmasıyla bağırması bir oldu. Sonra tekrar yere düştü. Anlaşılan bacağındaki acı yüzünden ayakta duramıyordu. Yanına eğildim ve "Adın ne senin?" diye sordum. "Edward." diye cevapladı.

"Tamam, Edward. Şimdi seni kucaklayıp revire götüreceğim. Ben seni götürürken etrafa bakmasan iyi olur. Daha fazla utanmanı istemem." dedim alaycı bir şekilde.

Edward'ı kollarımın arasına aldım ve revire götürdüm. Bu onun için utanç verici olmalıydı. Benden sadece 4-5 yaş küçüktü. Ama bunu hak etmişti.

Onu revire bırakıp doktorla bile konuşmadan geri eğitim alanına döndüm. Diğer askerler yakın dövüşe devam ediyordu. Yüzbaşı ise kollarını göğsünün üstünde birleştirmiş aynı sinirli gözlerle bana bakıyordu. Dövüşebileceğim boşta bir asker göremeyince Yüzbaşı'nın yanına gittim.

"Şimdi kiminle eşleşeceğim? Boşta biri yok gibi görünüyor."

Başıyla dövüşmekte olan bir askeri gösterdi. Yüzbaşı'nın yanından uzaklaştım ve o askerin yanına gittim. Dövüşürken aldığı pozisyonları ve hamlelerini inceledim. Hamleleri üzerinde pek düşünmüyor gibiydi. Hızlıydı. Ve yüzünde kararlı bir ifade vardı. Onu yenmenin diğeri kadar kolay olmayacağını anlamıştım. Ama ne olursa olsun bu sefer dayak yemeyecektim.

ʙʀᴜᴛᴀʟ | 𝗹𝗲𝘃𝗶 𝗮𝗰𝗸𝗲𝗿𝗺𝗮𝗻Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin