༄9. Bölüm

756 75 45
                                    

Kasaba bugün çok kalabalıktı. Her sokakta satıcılar ve standların başında bekleyen müşteriler vardı. Sur Rose'deki nüfus daha da fazlalaşmıştı. Çünkü Sur Maria'da yaşayanların çoğu artık buraya yerleşmişti.

Arada yanıma bakıp Yüzbaşı'nın hala orada olup olmadığını kontrol ediyordum. Yine yüzünde ciddi ifadesi vardı ve insanlara çarpa çarpa ilerliyorduk. Sinirle "İnsanların da bugün kasabaya inesi tutmuş." dedi. O anda yüz ifadesi ve bunu söylemesi çok komik gelmişti ve ufak bir kahkaha attım. Şaşkınlıkla bana baktı. Sanırım bu onun yanındaki ilk gerçek gülüşümdü. Bu yüzden şaşırmış olmalıydı.

Karargahtan ayrıldıktan sonra bana bir şeyler almak için kasabaya inmiştik. Ve şimdi kıyafet almaya gidiyorduk. Bu kirli kıyaferlerimle evine giremeyeceğimi söylemişti. Bir dükkana girdik ve birkaç parça kıyafet alıp çıktık. Ücretini o ödemişti.

Sokakta yürürken yanında kalmaya çalışarak "Teşekkür ederim. Yanımda para yoktu ama söz veriyorum çalışmaya başladığımda ücretini size vereceğim." dedim.

"Versen iyi olur. Daha bir sürü şey almamız gerek." dedi.

"Başka ne almamız gerek?" diye sordum.

"Havlu, sabun, yorgan, çay... Benimkilerden kullanacağını düşünmedin herhalde değil mi? Onlara benden başka kimsenin dokunmasına izin vermem."

Bu adam gerçekten garipti. Tamam, hiç kimse havlusuna veya yorganına başkasının dokunmasını istemez ama bunları çok sinirli bir şekilde söylemişti. Belki de temizlik hastalığı falan vardır diye düşündüm. Ofisi çok temizdi ve kendi eşyaları konusunda da çok hassastı. Sanırım bunun tek açıklaması temizlik hastası olmasıydı.

Kasabada geçen birkaç saatin ardından alacağımız her şeyi almıştık. Hava hafiften kararmaya başlamıştı. Ve onun evine doğru ilerliyorduk. Evi kasabadan pek uzak değildi. Karargaha yakındı. Ve etrafta çok fazla ev yoktu.

Anahtarı çıkardı ve evin kapısını açtı. Beklediğim gibi bir yerdi. Fazla büyük değildi ama küçük de denemezdi. Evin girişinde bizi mutfak karşılamıştı. Her şey yerli yerinde ve tertemizdi. Karargahtaki ofisinden bir farkı yoktu. Evet, bu adam gerçekten de temizlik hastasıydı.

Yüzbaşı elindekileri mutfak tezgahına koydu ve "Kendi eşyalarını alıp yukarı çıkar. Odanı göstereceğim." dedi. Başımı salladım ve tezgaha bıraktığı poşetlerden benim olanları elime almaya başladım. O ise merdivenleri çıkmaya başlamıştı bile. Poşetlerin hepsini aldıktan sonra onu takip ettim ve içinde bir yatak ve dolabın olduğu odaya girdik. Burası diğer odalar kadar temiz değildi. Ama yakın zamanda küçük de olsa bir temizlik yapıldığı belliydi. Poşetleri yere bırakırken "Güzelmiş." dedim.

"Önce burayı temizle. Sonra eşyaları yerleştir." dedi.

"O kadarını da biliyorum. Temizlik malzemeleri nerede?"

"Alt katta, lavabonun yanındaki dolapta."

Aşağı indim ve dediği yerden birkaç malzeme alıp geri yukarı çıktım. Odaya girdiğimde onu göremedim. Yanımdaki odanın ışığı yanıyordu. Sanırım onun odasıydı ve ve ben aşağıdayken odasına geçmişti. Kendi odama girip kapıyı kapattım ve temizliğe başladım. Oda küçük olmasına rağmen temizlik uzun sürmüştü. Kendimi temizliğe o kadar vermiştim ki karşımdaki pencereden içeri giren ay ışığını fark etmemiştim. Gece olmuştu. Temizlik bittiği için odama getirdiğim poşetlerdeki eşyaları yerleştirmeye başladım.

Sessizce odamdan dışarı çıktım. Yan odadan daha ışık geliyordu. O da uyumamış olmalıydı. Ama onu rahatsız etmek istemedim ve aşağı indim.

ʙʀᴜᴛᴀʟ | 𝗹𝗲𝘃𝗶 𝗮𝗰𝗸𝗲𝗿𝗺𝗮𝗻Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin