7

4.4K 197 14
                                    

Saçlarından çekip ona bakmasını sağladı Sedat.

"Yapma."

Gözlerinden duygularını anlamak çok zordu.

Cengiz elleriyle parmaklarını  kavradı teker teker ve onları saçlarından ayırdı.

Sonra iki eliyle yanaklarından tutup ona baktı.

Hiçbir şey demeden gülümsedi, arkasını döndü ve daha uzaklara doğru açılmaya başladı.

"Beni takip et."

---

Sofra binbir çeşit mezeyle donatılmıştı. Cılız lambanın altında hafiften kararmaya başlayan hava güneşe elveda diyordu.

Hanife hanım ve Ali amca da sofraya oturmuşlar, eskilerden bahsediyorlardı.

"Sonra bir gün yine Hanifeyle karşılaştım oğlum.. üstündeki papatyalı elbiseyi de hiç unutmam bak."

Hanife hanım gülümseyerek Ali amcayı dinliyordu.

Ağzına bir çatal daha istavrit attıktan sonra devam etti anlatmaya.

"O an ona tutuldum. Hiç de peşini bırakmadım. Kaç kere reddettin Hanife sen söyle!"

"Asıl sana sormalı, insan hiç mi var geçmez?"

Hep birlikte güldüler.

"Ama demek ki biliyormuşum işe yarayacağını. İnadım inatmış gençken. "

Hanife Hanım ele aldı bu sefer konuşmayı.

"Ben de ona tutuldum bir süre sonra.. Şehirden ayrılalım dedik, çok zordu, ama birlikte o dünyadan uzaklaşalım dedik."

"İyi ki de öyle yapmışız değil mi Hanifem?"

Cengiz hiçbir zaman bu hikayeyi dinlemekten bıkmamıştı. Gökyüzüne bakarak araya girdi.

"Zaten sizin bu hikayeniz beni hep etkilemiştir, bir gün ben de aşkımı alıp uzaklara gitmek istiyorum.  Her şeyden uzakta."

Ali amca "O zaman bize n'olacak?" dedi şakayla karışık.

"Sizi de alırız."

Üçü birlikte güldü.

"Biraz daha rakı ister misiniz çocuklar?"

Çay bardaklarını tekrar rakıyla doldurup içtiler hep birlikte.

Hava iyice kararmaya başlamıştı.

"Oğlum, Sedat, bugün isterseniz gitmeyin burda kalın. Her şey var kulübenin içinde."

"Yok amca olmaz öyle."

Ali amca kulübenin az ilerisindeki küçük kamyoneti gösterip "Biz az ilerideki köye gideceğiz zaten, bir tavuklara da bakalım. Evde kalırız bugün."

Cengiz Sedat'a baktı. Herhangi bir negatiflik görmeyince yüzünde kabul etti.

Vedalaştıktan sonra küçük küçüktür kamyonetin yolda kayboluşunu izlediler.

Cengiz Sedat'a dönüp pişkin pişkin gülümsedi.

"Kaldık baş başa."

Sabahki sıkıntılarını, aldığı haberleri artık umursamıyordu Sedat, sadece anın tadını çıkarmak istiyordu. Belki de son günleriydi bunlar.

"Ne oluyorsa olsun artık," diye mırıldandı.

Kafasını kaldırıp karşısındaki adama baktı.

"Kaç yaşındasın sen?"

"29."

"Küçükmüşsün."

"Sen kaç yaşındasın?" diye sordu sanki bilmiyormuş gibi Cengiz.

"32."

"Ben zaten olgunlaşmış şeftali seviyorum."

"Bak ya..."

Cengiz biraz gülüp masaya doğru yöneldi. Bardağına sek rakı koyup kafaya dikti.

"Çok içme başıma bela olacaksın şimdi."

Sedat'ı kolundan tutup kendine çekti. Dudaklarına yapıştı.

O sırada Sedat'ın ağzına yakıcı rakı akıyordu. Birazı ise dudaklarının kenarından akıp boynuna ilerliyordu.

Zorlukla yutkundu.

"Sen.. delinin tekisin."

Kendini uzaklaştırıp kulübeye doğru ilerledi Sedat.

Bir an hiddetle arkasını dönüp tüm ciddiyetiyle "Ben erkeklerle ilgilenmiyorum." dedi kaşları çatık bir şekilde.

"Bugün hiç de öyle görünmüyordu ama."

"Bana yardım ettin diye böyle davranamazsın it."

"Sen bana sinir mi oluyorsun bakayım." diyerek ona yaklaştı.

"Hiç mi etkilenmiyorsun benden? " dedi aralarında birkaç santim bıraktığında.

"Bu kadar yakınlaşsam bile istemiyor musun?" Santimlerin yerini milimetreler almıştı.

"Yapma."

"Bunu diyerek niye kendini kandırıyorsun peki bunu da açıkla o za-"

Next bölüm smut uyarısı

Mafya İşi (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin