ep 0.3

380 37 3
                                    

"Yeo, tatlım, sen mi geldin?"

"Evet anne! Odama geçiyorum şimdi de." Yeosang çıkardığı ayakkabısını kenara koyup hızlı adımlarla odasına girdi. Oldukça yorucu bir gün geçirmişti. Aç olduğu içinse elleri titriyordu. Kan şekeri daha fazla düşmeden bir şeyler atıştırsa iyi olurdu. Üzerine rahat bir şeyler giyinip odasından çıktı. Annesi yemek yapıyor olmalıydı. Yavasça mutfağa girip arkası dönük annesine yaklaştı. Sanırım geldiğinden haberi yoktu. Kollarını beline sarıp başını omzuna koydu.

"Oh, Yeosang. Beni korkuttun." Yeosang kıkırdadı ve annesinin yanağına sulu bir öpücük kondurdu.

"Anne, atıştırmalık bir şeyler alabilir miyim?"

"Tabii ki tatlım. Dolapta biraz kurabiye olacak." Yeosang teşekkür edip dolaptan aldığı kurabiyeleri masaya koydu. Bir bardak süt alarak yerine oturdu ve açlığını yatıştırması adına hızla yemeye başladı. Ellerindeki titreme yavaş yavaş azalırken annesine teşekkürlerini sundu. Günün devamında akşam yemeği için yardım etmiş ve masayı hazırlamıştı. Çalan kapı ile olduğu yerde durdu.

"Sanırım baban geldi, kapıyı açar mısın lütfen Yeo?"

"Tabii ki." Yeosang masanın başından ayrılıp kapıya bakmak için ilerledi. Annesinin dediği gibi gelen kişi babasıydı; üvey babası. Orta yaşlı adam eve girdiğinde genç çocuğun saçlarını okşayıp ayak üstü ufak bir sohbet başlattı. Araları oldukça iyiydi. Annesi, gerçek babası öldükten birkaç yıl sonra, yeni bir evlilik yapmıştı. Evin geçim sıkıntıları onu oldukça zorluyordu. Yeosang ise küçük olduğu için ona yardım edemiyordu. Annesinin tek çaresinin bu olduğunu biliyordu ve hiçbir zaman ona karışmadı. Annesini de mutlu görmek istiyordu. Berbat geçim şartları ardından biraz olsun rahatlamışlardı böylece. Babasını özlemiyor değildi, fakat o da böyle olmasını isterdi.

"Jongho gelmedi mi hâla?" Masaya oturduklarında babası konuşmuştu. Yeosang nefesini tazeleyip onun arkadaşları ile proje üzerinde çalıştığını, bu yüzden geç geleceğini söyledi. Birkaç kez kekelemişti ve söylediği yalan anlaşılacak diye çok korkmuştu. Yine de, aile üyeleri hiçbir şey anlamamışlardı. Keyifli bir akşam yemeğinin ardından ufak bir aile sohbeti gerçekleşmişti. Yeosang'ın notları üzerinden ilerleyen tartışma, okuldaki davranışları ve iyi tutumuna kadar ilerlemiş, bir çok övgü dolu cümle sarf edilmişti. Ailesinin kendisini övüyor olması da Yeosang'ın göğsünü kabartmıştı. Tabii bu kabarma evin kapısı açılana kadar sürmüştü.

"Oh, Jongho! Sonunda gelebildin tatlım. Aç mısın? Yemek yemek ister misin?"

"Hayır, aç değilim." Jongho umursamaz tavırlarla odasına girdi. Annesi hafifçe gülümseyerek önüne döndü. Babası ise elini uzatıp eşinin elini tutmuş, ona iç ısıtan bir gülümseme ile karşılık vermişti. Annesinin evlendiği adamın da bir oğlu vardı; Jongho. Her ne kadar yıllardır bir aile olsalar da Jongho ilk günden beri soğuk, umursamaz bir evlat olup aileden uzak kalmıştı.

O da bir yerde kırıktı, ve bu kırıklarla başkalarının canını yakıyordu.

-
jongho :"

piremses yeo 💅🏼

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

piremses yeo 💅🏼

so please. jongsang ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin