"Okul çıkışı Yunho ve Hongjoong ile birlikte oyun salonuna gideceğiz. Sende gelmek ister misin?" Yeosang başını kaldırıp sıra arkadaşına baktı. Onu her zaman bir yerlere davet ederdi. Fakat Yeosang genelde olumsuz cevap verirdi. Yine de Wooyoung bu huyundan hiç vazgeçmemişti.
"Şey, bu gün annemin doğum günü. Yanında olmak istiyorum. Belki bir sonraki sefere." Arkadaşı gülümseyerek ona baktı. Bir sonraki sefer, her zaman bir sonraki olarak kalacaktı. Tatlı bir yalan. Yine de umursamadı. Yeosang'ın durumunu biliyordu. Ve annesinin doğum günüydü. Özel bir gün.
"Annene doğum günü dileklerimi ilet lütfen."
"Elbette." Yeosang gülümseyerek el salladı ve arkadaşının boşalmaya başlamış sınıftan çıkışını izledi. Ardından kendi çantasını toplayıp hızla okuldan ayrıldı. Bir süredir harçlıklarını biriktiriyordu. Tuhaftır ki bu süre içerisinde Jongho ona pek bulaşmamıştı. Arada bir aralarında soğuk konuşmalar geçse de ne evde, ne de okulda birbirlerini görmüyorlardı. Yeosang'ın gözü onu aramaya başlamıştı bile. Biraz düşününce Yeosang'ın Jongho'ya karşı tavrını ortaya koyduğu günden bu yana olmuştu bu olanlar. Acaba akıllandı mı diye düşünmeden edemedi Yeosang. Fakat Jonho kendisinin birkaç lafı ile uslanacak birisi değildi; hiç değildi.
Daha fazla düşünmemek için başını iki yana salladı. Geldiği yer ufak bir takı dükkanıydı. El yapımı kolyeler, bileklikler ve daha fazlası. Annesine özel bir hediye almak istiyordu. Yavaşça içeriye girdi. Etrafta hoş bir koku vardı. Bu Yeosang'ı gülümsetti. Oldu olası her zaman sevmişti zaten çicek kokularını. Etrafa bir göz attı. Nasıl bir şey almalıydı? İsmi yazılı bir kolye veya boncuklu bir bileklik. Gözleri köşede asılı duran rüya kapanlarını görünce parıldadı. Ne kadar güzellerdi! Özellikle de mor renkli olan. Yeosang hızla o tarafa ilerledi. Hayran hayran bakıyordu kapana. Annesi bunu çok sevecekti kesinlikle. Bu konuda kendisinden emindi.
Dükkan sahibi ile konuşup kapanı hediye paketi yaptırdı. Ardından evin yolunu tuttu. Yorucu bir gün geçirmesine rağmen enerji doluydu. Eve gizlice girip hemencecik odasına kaçtı. Hediyeyi bir köşeye saklayıp üzerini değiştirdi ve mutfağa gitti. Tam da beklediği gibi, annesi buradaydı. Arkasından sarılıp yanağına ufak bir öpücük verdi annesinin.
"Oh! Ne ara geldin sen? Sürekli beni korkutuyorsun." Yeosang kıkırdayıp daha da sarıldı.
"Üzgünüm, az önce geldim." Akşam yemediğini birlikte hazırlayıp masayı kurmuşlardı. Yeosang annesini odasına çağırıp oyalarken babası da eve gizlice girmişti. Elindeki pastayı masaya koyup mumları yaktıktan sonra sanki yeni geliyormuş gibi eşine seslendi. Harika bir kutlama olmuştu. Mutlu aile tablosu mazarasıydı bu işte. Onları mutfağın girişinden, sessizce izleyen Jongho için bile. Babasının mutlu olduğunu görmek iyi hissettirmişti. Sevgili üvey annesinin de öyle. Ve Yeosang. İlk defa onu bu kadar mutlu görüyor olabilirdi. Daha önce ailecek doğum günü kutlamalarına katılmadığı için bu manzara ona çok uzak geliyordu.
Boğazını temizleyerek mutfağa girdi. Herkes sessizleşip ona dönmüştü. Bayan Kang'ın yüzü düştü. Jongho'nun evde olduğunu bilmiyordu. Daha doğrusu kimse bilmiyordu. Dudaklarını birbirine bastırıp ona baktı. Bilselerdi çağırmazlar mıydı yanlarına?
"Jongho-"
"Bu gün doğum gününüz." Genç adam arkasında sakladığı ufak kutuyu orta yaşlı kadına doğru uzattı. Kimse ondan böyle bir davranış beklemiyordu. Öyle ki sessizliği kimse bozamadı. Utanmasalar ağızlarını bir karış açacaklardı.
"Oh, teşekkür ederim." Bayan Kang kendisine uzatılan hediyeyi elleri arasına alıp genç adama gülümsedi. Gecenin devamında birlikte pasta yiyerek bir şeyler içmişler, hoş sohbetlere dalmışlardı. Gerçi Jongho pasta evresinden sonra odasına çekilmişti. Eh, huylu huyundan vazgeçmiyordu işte.
umarım yb bekleyenler vardır 🥲
ŞİMDİ OKUDUĞUN
so please. jongsang ✔
Fanfiction"Bu yüzden lütfen, Yeosang, sana çektirdiğim acıların intikamını alma benden. Çünkü ben senin kadar güçlü değilim." ✎ R.