BÖLÜM 20

223 31 204
                                    

Yorumlarınızı alabilirsem eğer çok mutlu olabilirim diye düşünüyorum ve sizi öpüyorum.

Görüşürüz kendinize iyi bakın.

Baaay.

Sessizlik her yeri örtmüştü. Sehun etrafı temizledikten sonra duş alacağını söyleyip gözden kaybolduğunda beri bahçeyi izliyordum. Sonra Sehun duştan çıkmış ve yemek hazırlayacağını söylemişti. Jiso geleli on dakika oluyordu. İçeride çizgi film izliyordu ama çizgi filmin sesi bana ulaşmıyordu. Ulaşıyorsa bile ben duymuyordum.

Gözlerimi elimdeki sargıda dolaştırdım. Söyleyecek bir şeyim yoktu. Söylemek istediğim bir şey de. Kafamın içinde dönen hisler cümbüşüne kapılmıştım. Sanki duygularımın ayakları vardı, zihnimde tepiniyorlardı ve sesleri o kadar kuvvetliydi ki birkaç saniye durup normal bir şekilde düşünmek imkânsızdı.

"Luhan?" diyen Sehun'un sesini duyduğumda gözlerimi bahçe kapısına çevirdim. "Diğerleri geldi. Üşüyeceksin, içeriye gir hadi."

Başımı sallayıp, "Geliyorum." dediğimde kapıdan içeriye geri girdi. Ayağa kalktım ve sakin adımlarla içeriye ilerledim. Salona girdiğimde henüz oturma fırsatı bulamayan arkadaşlarımın gözleri üstüme döndü. Çaktırmadan elime bakmaya çalışmaları dudaklarımın kıvrılmasına neden oldu.

"Selam." dedim sakin bir sesle. Gözlerine bakmamaya özen gösteriyordum çünkü gözlerindeki hüzünle karşılaşmak istemiyordum. Kendimi zaten iyi hissettiğim söylenemezdi, bir de bunu görmek beni hiç iyi etkilemeyecekti. "Otursanıza."

"İyi misin?" diye soran ilk kişi Baekhyun oldu. Ona baktığımda dudaklarında ufak bir tebessüm olduğunu gördüm. "Hastaneden çıktığından beri görüşemiyoruz."

"Evet öyle oldu." Sol elimi kaldırıp saçlarımı karıştırdım. "Pek iyi hissetmiyordum. Şimdi iyiyim."

"Sana bir şey olmaz." diyen Kris'e baktım. "Turp gibisin. Bana olur sana olmaz."

Hafif bir tebessüm dudaklarımı yokladı ve gözlerimi elinde tuttuğu orkideye düşürdüm. Yavaş adımlarla ona ilerlediğimde benim gibi o da elindeki orkideye baktı. "Bana çiçek mi aldın?" diye sordum omzumla omzuna hafifçe vurarak. "Hem de orkide."

"Ya size gelirken bir çiçekçinin önünden geçiyoruz ya hani?" dedi umurumda değilmiş havası verir gibi bıkkın bir ifadeyle. Kaşlarımı kaldırıp başımı salladım. "Oradan geçiyorduk işte. Elim boş gelmeyeyim dedim."

Dudaklarımı ıslattım. "Bize gelirken çiçekçi yok Kris."

"Ya trafik vardı ben başka yoldan geldim." diye homurdandı. "Sonra işte baktım bu camda öyle boynu bükük duruyor." Bana baktı. "Kadın'a sordum; huysuz, zengin, sinirli bir hastaya bakmaya gidiyorum. Ne alsam iyi olur diye? O da bana bunu verdi." dedikten sonra kaşlarını çattı. "Çok para verdim, pişman oldum."

"Yalan söylüyor." dedi Chanyeol.

Kris ona baktı. "Sussana lan."

"İlla çiçek alalım diye tutturdu. Sonra gitti en pahalısı hangisiyse ondan istiyorum dedi." Chanyeol sırıtıp ekledi. "Bir de benim için önemli birine olacak dedi."

Elimi cebime yerleştirip omzumla omzuna bir kez daha vurdum. "Önemli miyim senin için?" diye sordum. "Söyle."

"Yo."

"Söyle."

Başını salladı. "Hiç değilsin."

"Ağlıyordu sabah masasında." dedi Hyunjin. Hepimiz ona baktığımızda omuzlarını silkti. "Hiç öyle söylemek istedim."

It's not over yet 2 /HunHanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin