BÖLÜM 10

227 31 263
                                    

Merhabaaaaaa

Yorumlarınızı alabilirsem eğer çok mutlu olurum diyerek gidiyorum

Öpüldünüz

Evimin bahçesi uzun zaman sonra bu kadar kalabalığı ağırlıyordu ama bundan rahatsız olduğum söylenemezdi. Öğlen güneşi kavurucu bir sıcakla tenimizi yakarken güneş gözlüğümün ardından gökyüzüne bakıyordum. Başım sandalyeye yaslıydı. Bay Tae'nin bize izin vermesi sonucunda arkadaşlarımız fikrimizi alma gereği duymadan evime doluşmuştu.

Bahçenin içinde olafla koşturan Jiso'nun küçük çığlıkları haricinde Baekhyun'un sürekli yüzüğünü övüp durması, Jongin'in Kyungsoo'ya yaklaşmak için sarf ettiği cümleler ve Sehun'un, Jiso'ya düşeceğini söylediği cümlelerin sesi vardı.

Kimsenin kimseyi umursadığını düşünmüyordum. Herkes kendi halindeydi ama bir o kadar da herkes birbirine sataşıyordu.

Sandalyemde doğrulup limonata dolu bardağımı kendime çekerken Jiso nefes nefese bize yaklaştı. Olaf onun peşinden gelmişti ama yanımda durmayı tercih etti. "Hyunjin," dedi Jiso küçük bir çocuğa göre gayet cilveli bir tavırla. "İstersen sen de bana alabilirsin yüzük."

Hyunjin'in kucağına tırmanıp oturduktan sonra saçını parmağının ucuna doladı. Baekhyun'un dudaklarından ufak bir gülüş dökülürken Sehun kaşlarını çattı. "Jiso," dedim sakin bir sesle. "Sana ne demiştim? Büyüklerine ismiyle ses-"

"Babacığım, her neyse her neyse..." dedi bana bilmiş bir tavırla el sallayarak. Hyunjin düşmemesi için Jiso'nun beline elini koyduğunda Sehun oturduğu yerde boğazını temizledi. Jiso, Sehun'un kıskançlığına hiç takılmadan kucağında oturduğu adam'a bakmaya devam etti. "Ama benim parmaklarım küçücük... Var mıdır ki bana göre yüzük?"

"Yoktur." dedi Sehun çok fazla sabredemeden. "Ben sana alırım."

Sehun'a bakıp göz devirdiğimde, "Babacığım sen alma." dedi Jiso. Gözleri benim parmağımdaki yüzüğe dokundu ve başını salladı. "Alma sen."

Diğerleri gülmeye başladığında gözümdeki gözlüğü burnumun ucun kadar düşürüp imalı bir bakış attım Sehun'a. "Duy duy."

"Duyuyorum Luhan, duyuyorum." diye homurdandı Sehun. Ardından tekrar gözlerini Jiso'ya çevirdi ve dizini sallamaya başladı.

"Saçların ne kadar güzel..." dedi Jiso, Hyunjin'in saçlarına yavaşça dokunarak. "Keşke benim de saçlarım sarı olsaydı. Babam istemiyor ama ben yaptıracağım. Çünkü saçlarımı sarı istiyorum. Senin saçların gibi."

"Teşekkür ederim." dedi Hyunjin ne diyeceğini bilememiş gibi. Sanırım Jiso'yu bu kadar bilmiş beklemiyordu, şaşırmasının sebebi buydu. "Senin saçların böyle çok güzel."

"Jiso fazla mı hızlı büyüyor?" diye sordu Kyungsoo. "Çok garip."

Dudaklarım yukarıya kıvrılırken Sehun'un sallanan dizine elimi koyup durdurdum ama gözlerimi Jiso'dan çekmemiştim. "Saçlarımın güzel olduğunu biliyorum." dedi kendi saçlarına dokunarak. "Ama benim annemin de saçları sarıydı. Bu yüzden sarı yapmak istiyorum."

Ben bu söylediğine o kadar çok alışmıştım ki beni üzmüyordu. Ancak diğerleri sessizliğe gömülmüştü. Sehun hemen yanımda kaskatı kesilerek başını önüne eğdiğinde boğazımı temizledim. Ben alışmıştım çünkü en basitinden Jiso yemek yaparken bile annesinin yaptığı bir yemeği yaptığımda bunu söylüyordu. Banyo yaptırırken annesinin nasıl yaptırdığını anlatıyordu. Annesinden bahsederken değil ama abilerinden bahsettiğinde ağlamamak için kendimi çok zor tutuyordum.

It's not over yet 2 /HunHanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin